Yeni anlaşmalar için sıra oldular
Göçmenlere karşı Türkiye’yi tampon bölge olarak kullanan Batı daha katı anlaşmalar istiyor. Araştırmacı Çoban, “Hukuksuz anlaşmalar ile maddi kaynak oluşturulduğu gibi sömürü ortamı da yaratılıyor” dedi.
Oğulcan AYDIN
Sığınmacılara yönelik tartışmalar çığırından çıkarken Batı Türkiye ile göçmen sözleşmesini yenilemek için kolları sıvadı. Almanya’dan Yunanistan’a birçok ülke 2016’da Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında imzalanan ‘geri kabul anlaşması’nın yenilenmesini istediklerini ifade etti.
Almanya Federal İçişleri Bakanı Nancy Faeser, göç konusunda Türkiye’yle daha yakın işbirliği yapılması gerektiğini söyledi. Mevcut anlaşmanın iyi işlemediğini ifade eden Alman Bakan, mevcut anlaşmanın ‘güncellenmesi’ gerektiğini vurguladı. Yunanistan kanadı ise yeni anlaşma talebinde bulundu. Göç Bakanı Dimitrios Kairidis, Avrupa Birliği ile Türkiye arasında 2016 imzalanan göç anlaşmasının yenilenmesini arzu ettiklerini bir kez daha ifade ederek, “Anlaşma Avrupa ile Türkiye arasında olacak. Bu, Avrupa ile Türkiye arasında bir sorun" ifadelerini kullandı.
Lampedusa adasında yaşanan göç krizinin iyice tırmandığı talya’nın Başbakanı Giorgia Meloni ise geçtiğimiz günlerde AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan ile birebir görüşme gerçekleştirdi. Meloni, “İtalya, AB’nin mülteci kampına dönmeyecek” ifadelerini kullandı.
SÖMÜRÜYÜ ARTIRIYOR
Araştırmacı Fırat Çoban, AKP iktidarının siyasal meşruiyet yaratmak için, hukuksuz anlaşmalar imzaladığını ifade eden Çoban, “Önümüzde karamsar bir tablo var. 2016 anlaşmasını imzalayarak, ülkemizi Avrupa sınır karakolu haline getiren AKP iktidarı, imzaladığı bu hukuksuz anlaşmalar ile yalnızca göç yönetimi için maddi kaynak değil, aynı zamanda ülke içinde yerlilerin ve göçmenlerin yaşam ve çalışma koşullarını ağırlaştırarak sömürüyü artırmanın, siyasal/toplumsal alanları daraltmanın imkânlarına da ulaşıyor” dedi. Avrupa’da sığınmacılara yönelik şiddeti artırdığını dile getiren Çoban, “Meloni-Erdoğan görüşmesi sonrası yapılan açıklamalar, mevcut küresel göç rejiminde bir değişiklikten ya da kopuştan ziyade niteliksel bir sıçramanın olduğu bir sürekliliğe işaret ediyor. En yalın biçimiyle meselenin sığınmacıların Avrupa ülkeleri arasındaki paylaşımı değil, Avrupa’nın kara ve deniz sınırlarının savunulması olduğunu söylüyor Meloni, Avrupa’ya yönelen göç hareketlerini kendi içinde sınırlandırmakla vazifelendirilmiş, küresel göçmen idare merkezi olarak görülen Türkiye ile görüşmesi son derece anlaşılır” şeklinde konuştu.
∗∗∗
İNGİLTERE İLE YENİLENMİŞTİ
Sığınmacıları durdurmak için geçen yıl İngiltere ile 3 milyon sterlinlik bir anlaşma yapan Ankara, Londra ile ‘yasadışı göçü engellemek’ için yaz ortalarında yeniden uzlaşma sağlamıştı. Anlaşma kapsamında iki ülke insan kaçakçılarına ve küçük bot parçası ticaretine karşı ortak polis operasyonları düzenleyeceğini bildirilmişti. Anlaşma yapılmadan önce İngiltere İçişleri Bakanı Suella Braverman’ın, Türkiye’den teknelerle gelen göçmen sayısındaki "büyük artışın" ardından sınır dışı işlemlerini hızlandırmak için Ankara ile Arnavutluk tarzı bir anlaşma arayışında olduğu kaydedilmişti.
AB’NİN KAPI BEKÇİSİ
2011 yılında Suriye’deki iç savaş nedeniyle başlayan yoğun göçlerin ardından Ankara’nın izlediği sınır politikaları sıkça eleştirilmişti. Eleştiriler arasında göçmenlerin barınması ve yerleşmesi konusunda bir politikası olmayan iktidarın açık sınır politikası ile yoğun ve plansız bir göçe ön ayak olmasıydı. 20 Mart 2016’da imzalanan ‘Geri kabul anlaşması’ ile Türkiye göçmenlere karşı AB’nin kapı bekçiliğini üstlenmeye başlamıştı. Anlaşma dolayısıyla AB’den 6 milyar avroluk fon desteği alınmış ancak yeterli olmadığı gerekçesiyle fonların artırılması istenmişti. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen de AB’nin Türkiye’deki Suriyeli mülteciler için 2024 yılına kadar 3 milyar avro ek fon ayıracağını geçtiğimiz aylarda duyurmuştu. AB Komisyonunun genişlemeden sorumlu üyesi Oliver Varhelyi ise Türkiye ziyareti sırasında sığınmacılara yönelik 781 milyon avroluk AB fonu için sözleşme imzalanacağını duyurmuştu.