Son polisiye romanı Matematik Cinayetleri’ne imza atan Yılmaz, İstanbul Kitap Fuarı’nda matematik ve polisiye edebiyat ilişkisi üzerine konuşacak. Yılmaz yenilerini yazdıkça eski kitaplarının sanki küstüğünü söylüyor.

Yenilerini yazdıkça eskiler sanki küsüyor
Yazar Önay Yılmaz (Fotoğraf: BirGün)

Anıl VARLI

Uzun yıllar gazetecilik yaptıktan sonra tası tarağı toplayıp kendini Ege kıyısına atan Önay Yılmaz, polisiye alanında peş peşe yazıyor. İstanbul Kitap Fuarı için bulunduğu o kıyıdan İstanbul’a gelen Yılmaz geçen fuardan bu yana yayımladığı 3 yeni kitapla okuyucusuyla buluşacak. Son polisiye romanı Matematik Cinayetleri ile dikkat çeken yazar fuarda “Matematik ve polisiye edebiyat” konulu bir panele de katılacak.

İstanbul Kitap Fuarı 40. kez kapılarını açtı. Uzun yıllar gazeteci ya da okur olarak takip ettiğin fuara bir süredir yazar olarak katılıyorsun. Sınava girecek bir öğrenci gibi heyecanlı mısın?

Okurun karşısına çıkmanın bir oyuncunun seyirci karşısına çıkmasından farkı yok. Deneyimliyim ama fark etmiyor. Her zaman hatta daha da artarak heyecan duyuyorum. Zaten heyecanlı biriyim. Okulda sözlüye kalkmaktan ödüm patlardı. Topluluk karşısında eli ayağı birbirine dolananlardanım. Ama en azından bunun tatlı bir heyecan olduğunu biliyorum. Geçen yılın sonunda bir polisiye öykü kitabı yazmıştım. Bu yıl art arda iki kitap yazdım. Bu yıl bitmeden üçüncüsü de yakında yayına girecek. Tüm bunlar hem yazar, hem okur açısından heyecanlı süreçler. 1 Kasım’da İstanbul Kitap Fuarı’nda hem imza gününe, hem de idealist bir oluşum olan, gençlere eğitim bursu sağlayan Aydınlık Nesiller Derneği’nin düzenlediği “Matematik ve polisiye edebiyat” konulu bir söyleşiye katılacağım.

Polisiye dışında bir de “Cemre Düştü” ile bu yıl 70’li yılların sonunda bir üniversite öğrencisinin aşk hikayesine imza attın. Aşkı için devrimci gençlere katılan bir genç ile devrimci bir kadının aşkı. Riskli değil miydi bu?

Riskli. Çünkü okur sizi polisiye yazarı olarak tanımış ve öyle benimsemiş. Sizin bunun üstüne bir dönem ve aşk romanı yazmanız okuyucuda ters etki yaratıyor. Aslında kategori değiştirmek yazar açısından avantaj değil. Ama bu konu yıllardır aklımdaydı. Yazmak istiyordum ve fırsatını bulup yazdım. Fazla okunmasa, eleştiri alsa bile önemli olan benim tatmin olup bu isteğimi gerçekleştirmem. Bazen yazar sadece okur için değil kendisi için de yazmak isteyebilir. Ama okuyanlar pişman olmayacak.

Matematik Cinayetleri son yazdığın polisiye. Yazdıkların çoğaldıkça nasıl hissediyorsun? Bu öncekinden daha iyi olmalı baskısı mı? Bir öncekinden daha kolay yazarım mı?

Çocukların sayısı artıyor; aile genişliyor gibi hissediyorum. Kitaplar çoğalıp yenileri geldikçe eskiler biraz küsüyor, onlardan sanki daha çok uzaklaşıyormuşum gibi de hissettiğim oluyor. Çünkü hepsi zaman içinde bağımsızlığını ilan ediyor ve onlar da benden giderek uzaklaşıyorlar. Küsüyorlar sanki. Geniş ailelerde ebeveynler bazen çocuklarıyla ilgili bazı bilgileri hatırlamazlar ya, ben de öyle, çoğaldıkça onlar bana yabancılaşıyorlar gibi. Evden ayrılıyorlar. Onları geri döndürebilmek için satın almak zorunda kalıyorum.

Hiç kitabını okumamış biri hangi sırayla okumalı sence?

Heybeliada Cinayetleri’nden başlardım. Günbatımı Cinayetleri, Senin de Canın Yanacak, Av ile devam ederdim. Poseidon’un Laneti ile Ölüm Deltası adlı polisiyeler ile Cemre Düştü, ne yazık ki tükendi.