CNN’in kurucusu Turner’ın konuğu olan Sagan, Yıldız Savaşları projesine aktarılacak milyarlarca dolar bütçe ile aslında ülkedeki çocuklara daha iyi eğitim verilebileceğinden, gelir adaletsizliğinin bir nebze çözülebileceğinden bahsediyor.

Yıldız Savaşları ve bilinmeyen Carl Sagan
Fotoğraf: NASA_JPL_Cosmos Studies

Dr. Mustafa Gündoğan

Geçtiğimiz hafta sosyal medya yine “Carl Sagan şarlatan mıydı?”, tartışmaları doluydu. Popüler bir televizyon programında bilimin kitlelere aktarılması tartışılırken konu haliyle Carl Sagan da geldi ve konuklardan ünlü bir profesör Sagan’ın şarlatan olduğunu, iyi bir bilimci olmadığını iddia ederek bu konuyu alevlendirdi. Akabinde sosyal medya ve diğer bazı yayın kanallarında Sagan’ın bilime katkıları detaylı işlenerek bunların aslında çok da ciddi iddialar olmadığı anlatıldı.

SOLUK MAVİ NOKTA

Kendisini kısaca tanıtmak gerekirse, Carl Sagan (1934-1996) bilimin popülerleşmesi ve halka aktarılması konusunda 20. yüzyılın en önemli isimlerindendir desek kesinlikle abartmış olmayız. Türkçe de dahil olmak onlarca dile çevrilen kitapları ve Kozmos adlı TV dizisi birçok kişinin bilim ve bilimsel düşünceyle ilk temasını kurduğu eserlerdir. Sagan aynı zamanda profesyonel bir biliminsanı idi. Harvard ve sonrasında Cornell Üniversitelerinde astronomi profesörü olarak geçirdiği zaman içinde çeşitli NASA komitelerinde; diğer gezegenlere gönderilen görevlerin dizaynlarında çalışmıştı.. Bu görevleri sırasında ise kolektif belleğe kazınan bazı şeylere de imza atmıştı. Bunlardan birincisi Güneş sisteminden uzaklaşmakta olan Voyager 1 sondasına 1990 yılında bir manevra yaptırarak kameralarını Dünya’ya doğrultmuş ve “Soluk Mavi Nokta” (Pale Blue Dot) adlı ünlü fotoğrafı çektirmişti. Sagan bu fotoğrafın pek bir bilimsel kıymeti olmayacağını biliyordu, zira gezegenimiz sadece ufak, belli belirsiz bir nokta olarak görülüyordu fotoğraf karesinde. Fakat tüm nokta da buydu: evrendeki yerimizi insanlar gözünde somutlaştıran bir fotoğraftı bu. Bir diğer büyük katkısı ise yüzbinlerce yıl sonra belki başka akıllı varlıkların ellerine geçer ümidi ile, Pioneer ve Voyager sondalarına üzerlerinde yıldız sistemimiz, gezegenimiz ve insan vücudu çizimleri bulunan plaklar yerleştirilmesi idi. Bunların da ötesinde, aralarında Türkçe de olan farklı dillerden örnekler ve Dünya’daki hayatı anlatan fotoğraflardan oluşan diskler de gönderilmiş.

SAVAŞ KARŞITLIĞI

Bu uzunca girişten sonra asıl bahsetmek istediğim konuya, Sagan’ın savaş karşıtı tutumuna gelelim. Sagan hayatının ve kariyerinin büyük bölümünü Soğuk Savaş içinde bölünmüş bir dünyada geçirmiş. Ve bu periyodun son yılları aslında 1962’de vuku bulan Küba Füze Krizi’nden o yana yaşanan en tehlikeli yıllar desek yeridir. 62’deki kriz Türkiye’ye konuşlanmış ve Sovyetler Birliği’ne doğrultulmuş Jüpiter füzelerine cevap olarak Sovyetler’in Küba’ya benzer füzeleri yerleştirmesi ile yaşanmış ve karşılıklı olarak bu füzeler sökülerek kriz çözülmüştü. Fakat sonraki yıllarda geliştirilen yeni jenerasyon balistik füzelerin hassasiyeti ile birlikte menzili de artmış ve çok daha tehlikeli hale gelmişlerdi. Adından da anlaşılacağı üzere balistik füzeler önce atmosfer dışına çıkıyor ve sonra balistik bir şekilde, yani serbest düşme ile, hedeflerine ulaşıyorlardı. Bu ise fırtlatılmaları sonrasında kendilerine karşı pek de bir savunma şansı bırakmıyordu. O yüzden karşı taraftan bir füze saldırısı tespit edildiği anda yapılacak en “mantıklı” şey vurulmadan önce kendi füzelerini de karşı tarafa fırlatmak idi. Bu ise iki tarafın da kaybetmesinin garanti olduğu, milyonlarca insanın ölüp belki onlarca şehrin haritadan silineceği bir senaryo demek idi. Karşılıklı kesin imha (KKİ, ing: mutually assured destruction) olarak da bilinen bu doktrin Dünya’yı en ufak bir yanlış anlama veya hata ile bozulduğunda bilinen uygarlığın sonunu getirebilecek saçma sapan bir dengede tutmuştu. Böyle kırılgan bir dengeyi bozabilecek türlü aksiyonlardan karşılıklı olarak kaçınılmış ve bunun için 1972 yılında Sovyetler ve ABD arasında Anti-Balistik Füze Antlaşması imzalanmış. Bu antlaşma ile tarafların sahip olduğu savunma füzeleri sayısı kısıtlanarak kuvvetli bir kalkan arkasına saklanıp ilk saldırı yapma teşebbüsünün önüne geçilmeye çalışılmıştı. Bu denge 1980lerde Ronald Reagan’ın öne sürdüğü Stratejik Savunma Girişimi ile bozulmaya yaklaşacaktı. Reagan ABD’yi Sovyet balistik füzelerine karşı koruyacak stratejik bir savunma kalkanı geliştirilmesi için kolları sıvamıştı. Sistem uzaya yerleştirilmesi planlanan lazer silahları da dahil olmak üzere o sıraya kadar henüz denenmemiş çok sayıda yeni teknoloji üzerine kurulacaktı. Uzaya yerleştirilecek lazerler yüzünden de bu genel programın adı popüler kültüre Yıldız Savaşları Projesi olarak yerleşecekti. Sovyetler haliyle bunun Amerikan ilk saldırısına izin vereceğini öne sürerek aslında savunma değil, saldırgan bir karar olduğunu söyleyerek protesto edecekti.

Carl Sagan’ı da tam bu tartışmaların ortasında görüyoruz. 1986 yılında Amerikan Astronotik Topluluğu toplantısında Reagan’ın bu programın tepesine getirdiği generallerden biri ile Sagan’ın açık oturum tartışmasının kayıtları izlenebilir. Orada Sagan Yıldız Savaşları planının hem stratejik hem de ekonomik olarak olumlu sonuçları olmayacağını generale karşı savunmuş, bu plan yerine Sovyetlerle nükleer cephanelikleri karşılıklı olarak küçültme arayışlarının daha mantıklı olduğunu iddia etmişti. Bu oturumda benim için ilgi çeken noktalardan birisi ise generalin teknolojik ilerlemeye aktif politik çözümden daha çok güveniyor görünmesi idi. Bu ise günümüzün, Bill Gates gibi, anaakım figürlerinin yaklaşan ve aslında halihazırda başlamış olan iklim krizinin büyük ölçekte politik değişimle değil de, karbon yakalama; elektrik araçlar; kişisel karbon ayakizine dikkat vb. gibi tali çözümlerle halledilebileceğine inanmaları ya da inanıyor görünmelerine benziyor.

HALKIN YARARI

İnternette kolayca bulunabilecek başka bir kayıt ise 1989 yılından: CNN’in kurucusu Ted Turner’ın konuğu olan Sagan Yıldız Savaşları projesine aktarılacak milyarlarca dolar bütçe ile aslında ülkedeki çocuklara daha iyi eğitim verilebileceğinden, gelir adaletsizliğinin bir nebze çözülebileceğinden bahsediyor. Turner ise bunlara “ama zenginler yatırım yapıyor, o yatırımla iş alanları açılıyor” gibi oldukça klişe argümanlarla cevap verince Sagan itiraz ediyor ve “hayır, o para sosyal alt sınıfa inmiyor, hep yukarılarda kalıyor, halk bundan yararlanamıyor” diye karşı çıkıyor. Bunun üzerine söyleyecek bir söz bulamayan Turner ise bir anda Sagan’a “yoksa sosyalist misiniz?” diye soruyor. Amacım mülakatın transkriptini buraya taşımak değil zira Youtube’de kolayca bulunabilecek bir yayın. Fakat buraya kadar anlattıklarım Sagan’ın biliminsanı gömleği haricinde Dünya’yı ve insanlarını bir nebze de olsa dert etmiş, ortalama bir temel bilimciden belki de daha ileride hassasiyetleri olan bir karakteri olduğunu gösteriyordur umarım. Savaş karşıtlığını, sosyal adalet ve iklim adaleti (zira yine aynı yayında endüstrileşmiş ülkelerin yarattığı iklim tahribatının çok da günahı olmayan dünyanın başka bölgelerini etkilediğinden de açıkça bahsediyor) gibi konuları aktif olarak gündemde tutmaya çalışması ise yukarıda bahsettiğim Soluk Mavi Dünya fotoğrafı ile ortaya koyduğu dünya görüşünün aksiyona dönmüş hali diyebiliriz.