Yaşlılık döneminde Charles Darwin kendisinde bir eksiklik olduğunun farkına varır. Beyninde bir boş alan olduğu duygusu yaşamaktadır. Bunun nedeni üzerine kafa yorar. Kuram kurmuş, yaşamı çözmüş koca bilgin elbette bu muammayı da çözer; beyninde oluşan boşluğun nedeni şiir ve müziğin yaşamında eksik oluşudur. Otuzlu yaşlardan sonra günlük yaşamından şiir ve müzik çıkmış, her ikisi de ihmal edilmiştir. Bu nedenle de boşluk duygusu oluşmuştur. Boşluğun farkına varır varmasına ama itirafı da çok acıdır; “Artık çok geç!” Bunca zaman geçtiği için şiirin eksiliğinin neden olduğu boşluğu doldurmanın yolu yoktur.
   
Bizim politikacılarımız değil otuzlu yaşlarda, genellikle yaşamlarının hiçbir döneminde şiir ve müzikle hemhal değildirler. Kimi zamanlarda “temas” ettikleri hamaset örnekleri hariç… Varın düşünün beyinlerde oluşan boşluğu! Politikacılar sürekli olarak düşünce, politika ve çözüm üretmek zorundadır. Bunun için de bir beyin etkinliğine ihtiyaç vardır. Beynin bir kısmı boşluğa dönüşmüşse, kapasite azalır, her türlü üretim de eksik olur elbet. Çünkü herkes Darwin’in yeti ve yeteneklerine sahip değildir ki…
   
Ülkemizde şiirin irtifa kaybettiği gözle görünür bir durum. Geçen hafta bu konuya değinmiştik; şiir kitaplarının satılmaması, yayımlanmaması…
   
Şiirin irtifa kaybetmesine inat, yine geçen hafta yüksek irtifada geçekleşen bir şiir etkinliği yaşadık. 4. Ölüdeniz Edebiyat Günleri, yüksek irtifada okunan şiirlerle başladı. Ölüdeniz Belediyesi dört yıldır bu etkinliği düzenliyor. Bu yıl, etkinliğin temel direği olan belediyenin kültür müdürü şair Coşkun Karabulut programı Babadağı zirvesinde başlatmak istemiş. Hava koşulları izin vermeyince, yine yüksek irtifası olan bir yer seçilmiş. Etkinliğe katılan şair ve yazarlar Babadağı eteklerinde Ölüdeniz’e kuşbakışı bakılabilen bir yükseklikte “temsili” Apollon tanrı ile buluşup, yükseklerde şiir okudular. Sanat tanrısı ile o yükseklikte savaşı lanetleyip, barış dileklerinde bulundular.
   
Şairler ve şiirler gerçekti. Barış dilekleri de gerçek ve gönüldendi. Yüksek irtifa da bir mecaz veya metafor değil, bildiğimiz dağın etekleriydi. Temsili olan tek gerçeklik, tanrı Apollon’du. Bu kadar gerçekliğin içinde bir başka acı gerçek daha vardı: Bu etkinlik seneye büyük olasılıkla tarihe karışacak. Yani, şiir bir nebze olsun kazandığı irtifayı yitirecek. Çünkü AKP kendine göre yorumladığı “metropol” kavramını eğip bükerek yeni “büyükşehir”ler yarattı. Adı üzerinde “yerel” olan, yerel yönetim olan belediyeleri merkezden alınan kararlarla bir güzel düzenledi. Merkeziyetçi değil, aşırı merkeziyetçilik ürünü olan, bu nedenle de aşırı anti-demokratik olan bu düzenleme ile, yerelin canı cehenneme, denmiştir. Yereli oluşturanların görüşü alınmadan, danışılmadan, sorulmadan… Hasılı kelam, bu gürültüde Ölüdeniz Belediyesi de “ilga” ediliyor. Sonuçta pek çok olumsuzlukların yanında şiir de kazandığı irtifadan olacak. Şiirin kaybı sürüyor.
   
Bu olumsuz tabloda, işini gücünü bırakıp bir şiir okumak, on-on beş dakikalık bir söyleşi yapmak için yüzlerce kilometre yol tepen, para ve zaman harcayan şair ve yazarlara teşekkür boynumuzun borcu. Katılımcılar; Abdulkadir Budak, Ahmet Otman, Betül başar, Duran Aydın, , Emel Dinseven, Ermine Azboz, Gökhan Cengizhan, Halise Tekbaş, Hicabi Türkoğlu, Nafiz Nayır, Nazmi bayrı, Ömer Özdamar, Özlem Y. Uçak, Pervin Ünalp, Reyhan Sur, Savaş Ünal, Süleyman Kaptan, Şen Çakır, Tarhan Gürhan, Uğur İlhan, Vedat Yazıcı, Aysel Sağır. Aynı biçimde Ölüdeniz Belediye başkanı Keramettin Yılmaz’a, Keçi Kitabevi sahibesi Umit Yılmaz’a, Coşkun Karabulut’a da gönülden teşekkürler. Giderek yitirilen okuma kültürü için bu çabalar çok gerekli…

Haftanın dizesi; “belki de doğa bıkmıştı taş ağıtı dinlemekten” (Nalan Çelik, kasımda Çiçek Açmak, Kurgu Kültür Merkezi Y)