Saray yaylım ateşine başladı. RTE her konuşmasında en az bir kez “hodri meydan” diyor. Cumhuriyet’i yıkma davasında çıtayı bir tık daha yükseltiyor. En son “kifayetsiz muhterislere ‘hodri meydan’ diyoruz” diye saldırıya geçti.

Artvin’den girdi “imam hatiplere profesör atanacak” haberiyle çıktı!

Yetmedi, Emine Erdoğan da, sahneye çıktı. “90 yıllık enkazı kaldırdık” buyurdu.

Hayır! Hepinizin ezbere bildiğini tekrar etmeyeceğim. Cumhuriyet’in okuma – yazma oranından kadın haklarına, Türkiye’yi getirdiği noktayı anlatmayacağım.

“Cumhuriyet olmasaydı, Kasımpaşa’da çorbacı dükkânından öteye gidemezdiniz” falan da demeyeceğim.

Kifayetsizler, bunu hırsları / ihtirasları ile örtmeye çalışsalar da, aslında “ne olduklarını / ne kadar olduklarını” bilirler.

Öfkeleri bu yüzdendir. İddialarının akıldan önde gitmesi bu yüzdendir. Çevrelerine sadece “en büyük sensin” diyenleri toplamaları bu yüzdendir.

Bağırmaları da, en çok “kendilerini ikna edebilmek” içindir.

Ama…

• • •

Ama gün gelir, iş şirazesinden çıkar. Yaldızlar dökülmeye başlar.

Bugün, o noktadayız.

Büyük sermayeyi uzunca süre “işler iyi gidiyor” diye yanlarında tuttular belki. Kendilerine “liberal” diyenleri, “demokrasi” falan diye uyuttular.

Ne var ki, bugün, inandırabildikleri, okuma yazması bile olmayan gariban yoksullardan ibaret. Kalanı ya korkudan, ya da “gemi batarken iki üç çuval daha kapabilir miyim” diye aşağılık bir yağma hevesinden “ORADA GİBİ GÖRÜNÜYOR.”



Saray Medyası denilen gruba bir bakın. Muhalif sesleri susturma görevlisi Cem Küçük, Akit kökenli Ersoy Dede, bir zamanlar aklını ve programını cinlere – iyi saatte olsunlara zincirlemiş Turgay Güler... Ve Mahmut Övür ve Nagehan Alçı gibi artık mahalleden kimsenin selam bile vermediği isimler.

Hadi, yanlarına Saray danışmanlarını da ekleyin…

Bu kadroyla mı Cumhuriyet’i yıkacaklar! Bu akılla mı Türkiye’yi yeniden inşa edecekler!!!

>> İstedikleri kadar DİSK’i boğmaya çalışsınlar... Sökmüyor. İstedikleri kadar kimi sendikaları “tepeden” bağlasınlar. Üyeleri artık vaatlere kanmıyor.
>> En önemli destekçileri esnaf, kan ağlıyor. Piyasa durgun. Ekonomi, son derece hassas bir dengede gidip geliyor.
>> Üstelik Rusya’nın ve Avrupa’nın turizmden ihracata yaşattığı “kayıplar” henüz tam olarak hissedilmiş değil.
>> Ve işsizlik... Her geçen gün artıyor. Üstelik bu büyüme hızıyla daha da artacağa benziyor.

• • •

Paylaşmadan geçemeyeceğim... 90 yıllık enkazı kaldıran kudretli iktidarımız, geçenlerde “ev almak isteyene yardım bizden” projesini açıkladı. Hürriyet’te Selahattin Duman da projeyi kalemine doladı:

“Ahiren, dünyada dikili ağacın olmayacak.

Saniyen, iş sahibi olacaksın. Çalışacaksın ki hem geçinesin hem de gırtlağına ayırdığın paradan her yıl 15 bin lira kadarını ‘kendini ev sahibi yap’ fonuna yatıracaksın.

Salisen, beş yıl para biriktirip 75 bin lirayı tamam edeceksin. Sonra ev alabilmek için gereken yardımın talebinde bulunacaksın. Kelle başına en fazla 15 bin lira alacaksın.

Rabiyen, biriktirdiğin 75 bin liranın beş yıllık birleşik faizinin sana verilecek olan 15 bin liradan fazla olacağını kafaya takmayacaksın!”

Aziz Nesinlik değil... Bildiğiniz Nasrettin Hoca fıkrası.

Dünya ekonomisi pembe günler yaşarken…

ABD’den AB’ye, “ılımlı İslam projesi” adına cümle âlem desteklerken… Ve bu sayede “Dünya lideri” muamelesi görüp itibar devşirirken…

İçerde, gözünü para / güç / mal mülk bürümüşler alkışlarken...

Kim bilir hangi odaklar / lobiler hangi amaçlarla hibe ve proje yağdırırken...

Cumhuriyet’in bütün birikimlerini satıp oya tahvil ederken ve tabii bu arada bal tutan parmaklara da ikramda bulunurken…

İşler iyiydi!

Ama şimdi, ekonomi de sıkışık dış politika da!

Özellikle Suriye politikasında gelinen durum, Saray’ın tüm itibarını, gücünü silip süpürdü.

Öyle anlaşılıyor ki, güçle birlikte akıl da uçup gitti!

Yoksa Erdoğan, kendi başbakanlığı döneminde “terör örgütü” ilan ettiğini unutup da “El Nusra da DAİŞ’e karşı savaşıyor. Ona niye kötü diyorsunuz” der mi!

Zaten El Nusra’nın El Kaideci olduğunu bilmez mi! Bugün El Nusra’ya “terör örgütü” diyen Batılı ülkelerin de bunu bildiğini bilmez mi!

• • •
Son günlerdeki birkaç gelişme bile, Saray’ın nasıl bir tükeniş içinde olduğunu gösteriyor:

>> Artvin’de “mutemedi” Mehmet Cengiz’in maden kazısı Cerattepe direnişiyle karşılaştı. Başbakan Davutoğlu, Artvin heyetiyle buluşmak ve söz vermek zorunda kaldı.

>> Anayasa Mahkemesi “kendi suç duyurusuyla” cezaevine atılan Can Dündar ve Erdem Gül’e özgürlüklerini verdi.
>> ABD, “Ben mi PYD mi?” sorusunu defalarca “PYD” diye yanıtladı.

>> Davutoğlu da, sonunda sahneye çıkma cesaretini buldu. “Erdoğan efsane liderimiz. Bugünkü lider de benim” dedi. Diyebildi!

Elbette, bunlara bakıp da, “ışık göründü” diyemeyiz. Zira kaybedecek şeyi çok olanlar “çatışmadan çekilmezler”.
Önümüzdeki günler daha çok şeye gebe. Ama en azından şunu biliyoruz:

Cumhuriyet dönemini “enkaz” diye nitelendirenler, onun altında kalacaklar. Bugün değilse, yarın!