Eğitim, AKP iktidarının yapboz tahtasına döndürdüğü bir alan. Gelen gideni arattı mı tartışılır, ancak koltuğa oturan her bakanın ardında sürekli değişen bir sistem bıraktığı ortada. Okul çağında çocuğu olanların kafası yanmış, olmayanlar çoktan konudan kopup gitmiş. Sistem üzerinde bitmeyen köklü değişim planları neticesinde okuduğunu anlamakta zorlanan öğrenciler yetişti. OECD ülkeleri arasında yapılan PISA testlerinden elde edilen dramatik sonuçlar Millî Eğitim Bakanlığı’nı (MEB) kendi testi ABİDE’yi geliştirmeye yönelttiyse de veriler yine parlak değil. Okuduğunu anlamada öğrencilerin yüzde 66,1’i orta ve altında. Dört işlem sorulan matematik testinde ise öğrencilerin yüzde 85,8’i orta ve altında. 

***

MEB, bu çarpıcı sonuçlar karşısında çözümü Türkçe’yi baraj dersi yapmakta bulmuş. Duyurulan hazırlığa göre Türkçe sınavından 70 puan alamayan sınıfta kalacak. Peki, öğrenciye sınıfı geçebilmesi için yeni bir müfredat sunulacak mı? Okuma becerilerini artırıcı çalışmalar yapılacak mı? Özetle, bakanlık uzun vadede sonuç alabilecek planlı, efektif bir program gerçekleştirebilecek mi? Yoksa tüm sorumluluk, başarısızlık üreten sistemin içinde debelenen ve geçer not alamayan öğrenciye mi yüklenecek? Sizce hangisi olacak? 

***

Eğitim üzerinde ciddiyetle düşünülmesi, iyice tartıp biçilmesi, uzun vadeli ve akılcı kararların alınmasını gerekli kılan bir alan. Bu konuda karnesi kırıklarla dolu MEB’in. Adeta bir istikrarsızlık abidesi. Seçimden önce, anaokulları ve yatılı okullarda bir öğün ücretsiz yemek verilen 1 milyon 800 bin öğrenci sayısını 5 milyona çıkaracağını vadeden AKP, sadece yarım dönem sonra var olanı da kesti. Bakan Yusuf Tekin, uygulamanın daha geniş şekilde hayata geçirilmesi için çalıştıklarını fakat bunun büyük bir organizasyon olduğunu ve çok iyi bir planlama yapılması gerektiğini söylüyor. Daha hedefin yarısından azına günde bir öğün beslenme sağlanamazken, 5 milyon öğrencinin tek öğününü organize etmek acaba kaç eğitim dönemi sürer? 

***

Kademe kademe, bilime göre planlanması gereken bir diğer alan olan ekonomide de işlerin yolunda gitmemesi nedeniyle bugün temel ihtiyaçlar lüks haline geldi. Okula gidebilen çocukların beslenme çantaları boş, aileler masrafları karşılayamıyor. Çocukların sağlıklı gıdaya erişimini sağlamak en temel haklardan biri ve devletin yükümlülüğü altında. Ancak Türkiye’de, diğer bütün temel haklarda olduğu gibi bu da öncelik sıralamasına sokulabilecek ya da keyfi olarak askıya alınıp, iptal edilebilecek bir hizmetmiş gibi davranılıyor.

***

Çocuklar, ana dillerinde okuduğunu anlamada geri kaldığı bir eğitim sisteminin içindeyken üzerine bir de örneğine savaş dönemlerinde rastlanabilecek bir gıda kriziyle karşı karşıya. Gıda fiyatlarında yaşanan hızlı artış yoksulluğu derinleştirirken, çocukların yeterli ve sağlıklı beslenememesine neden oluyor. Bu da bedensel ve zihni gelişimleri açısından ciddi bir problem. Okullara aç gelip giden çocuklardan sıklıkla bahsederken atlamamak gerekir ki, eğitim sistemi dışında kalan, özellikle 5 yaş altı çocuklarda yaşanan açlık şimdi ve gelecekte çok ciddi sağlık sorunlarının yaşandığını ve yaşanabileceğini gösteriyor. MEB henüz 5 milyon çocuğun tek bir öğününü planlayamamışken, AKP’nin önünde üç öğün beslenmesine çözüm bulması gereken çok daha büyük bir kalabalık var. Ve bu, ailelerin kapısını önüne bir koli yağ, bakliyat bırakarak halledilebilecek bir mesele değil, sürdürülebilirlik gerekiyor. 

***

Yoksulluğu tarif ederken gelir yetersizliği nedeniyle temel ihtiyaçlara erişememekten bahsediyoruz ama bunun yanında ayrımcılığı, toplumsal dışlanmayı da mutlaka göz önünde bulundurmak gerekiyor. UNICEF’in raporlarında yer verdiği gibi, yoksulluk içinde yaşayan çocuklar, büyüme ve gelişme açısından gerekli maddi, manevi ve duygusal kaynaklardan yoksun biçimde yaşamakta, böylece haklarından yararlanamamakta, potansiyellerini tam olarak geliştirememekte ve topluma tam ve eşit üyeler olarak katılamamaktadır. 

***

Çok katmanlı, ileriye dönük planlama gerektiren yakıcı bir mesele acil çözüm beklerken, değil 5 milyon çocuk, 2 milyon çocuğun bile sağlıklı beslenmesi için bütçe ayıramayan AKP hükümetinin, ortaklarıyla beraber ana gündeminde karma eğitim tartışması olduğu görülüyor. Meclis açıldı. Türkiye yeni yüzyılına çocukları aç, öğretmeni eksik, sistemi tutarsız, akademik başarıda gerilemiş olarak, son sıralardan dünya kulvarına katılıyor. Bakalım öğretmenlere önlük giydirmek dışında Türkiye’yi yeni yüzyıla taşıyacak başka hangi ‘radikal’ uygulamalar devreye sokulacak.