Ben söylemiyorum. NOKTA dergisinin son kapak dosyasına bakılırsa, AKP kurmaylarının toplantısında sunum yapan ANAR Genel Müdürü İbrahim Uslu söylüyor. Gerekçe olarak, kadınların oylarını kaybetmeye başladıklarını, yeni seçmen için de tercihte 4. parti olduklarını anlatıyor. Ve “Bunun siyasal açıklaması AK Parti’nin soyunun kurumasıdır” diyor.

NOKTA, ortam dinlemesiyle mi yoksa başka bir yöntemle mi elde etmiş bilmiyorum, 1 Eylül 2015 tarihli toplantının tutanaklarını yayınladı. Birkaç gün sonra derginin yöneticisine sordum; AKP Genel Merkezi’ndeki toplantıya katılanlardan yalanlama, tekzip vs. gelmemişti. Belli ki, o tutanaklar ‘doğru’ idi.

akp-nin-soyu-kuruyor-81411-1.
Maalesef medyada yeterince ilgi görmeyen tutanaklar, AKP kurmaylarının her şeyin FARKINDA olduğunu gösteriyor. Erdoğan’ın danışmanı Ertan Aydın’ın ifadesiyle “NEFRET KİTLELERİNİN BÜYÜDÜĞÜNÜ” hepsi biliyor.
Erdoğan’ın ‘gölgesi’ Mücahit Arslan “Oyumuz aslında yüzde 25” diyor. AKP sözcüsü Ömer Çelik, “Biz sadece AK Parti cemaatine konuşuyoruz.” diye bir tespitte bulunuyor.
Bu kadar da değil.
Hani şu, Soma’da ‘gömleği kirlendi diye memleketçe üzüntüye boğulduğumuz’ Bakan Taner Yıldız’dan itirafın büyüğü geliyor:
“Konu başlığı ne olursa olsun AK Parti’de siyaset yapan kişiler, kendilerini Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın söylemlerine hapsediyor. Kritik konularda onlar yanlış açıklamalar yapsa da onların yanlışları savunulmaya devam ediyor.”
Vay vay vay…
Demek ki, RTE ve Davutoğlu ‘yanlış’ da yapıyormuş! Parti de o yanlış söylemlere hapsoluyormuş.
RTE, dergideki tutanakları okuyunca başta Taner Yıldız, kimlerin üstünü nasıl çizdi, bilmiyorum.
Ama, AKP adına anketler yapan POLLMARK’ın sahibi İbrahim Dalmış’ın, çizik listesinde başta olduğuna bahse girerim. Çünkü, beyefendi “Kibir, israf ve gösterişle anılıyoruz.” diyor.
Diyelim ki, Dalmış Bey, bunu “Ben demedim ankete katılanlar dedi.” diye geçiştirdi. Şu sözlerini nasıl izah edecek:
“Bu masa Cumhurbaşkanı’ndan direktif alsın ama kendisinin sahaya inmesi başka bir durum yaratıyor. Başbakan da az miting yapmalı. (...) Başbakan’ın konuşmaları kimseye hitap etmiyor. Kesinlikle profesyonel bir konuşma eğitimi almalı. Milletin gündemi her ne ise onun hakkında konuşmalı.”
Konuşmalı da... Nasıl? Hesaplama yöntemini değiştirip milli geliri bir gecede 9 bin dolardan 19 bin dolara çıkartmak kolay. Ankara Katliamı konusunda (her olayda olduğu gibi) yayın yasağı getirmek de kolay.
Ama ne siz “Kişi başına milli gelir 19 bin dolar” dediniz diye cüzdandaki para kendiliğinden artıveriyor.
Ne de yayın yasaklarınıza rağmen Ankara Katliamı’ndaki sorumluluk saklanabiliyor..
Gündem, savunulacak gibi değil. Yandaş gazetecinin icadı muhteşem çevirideki gibi MİLKPORT (yani AKP’ce sütliman) hiç değil!
Yönettiğiniz ülke de olsa olsa, DISMALAND. Yani, Disneyland’in (hayır, 360 derece değil 180 derece) zıttı. Kötülerin, ucubelerin, hilkat garibelerinin kol gezdiği korku ülkesi!
Baksanıza, canlı bombalar aylarca telefonlaşmış. O telefonlar dinlenip kaydedilmiş. Kayıtlara bakılırsa, ölerek ve öldürerek cennete gideceğini düşünen ucubeler, neredeyse tarih ve adres bile vermiş. Bu kadar işi tek bir kişi yapamayacağına göre, belli ki kalabalık bir ekip, durum hakkında bilgi sahibi olmuş.
Ve O EKİP, Veysel’in, Elif’in, Berna’nın, Ata’nın, Ali Deniz’in ve daha nice güzel insanın öldürülmesine seyirci kalmış. Buna da kısaca CİNAYET deniyormuş.
Öyle mi?
Evet öyle!
Hangi yasağı getirirseniz getirin... Hangi dilde konuşup yazarsanız yazın… Öyle!
“Soyunuz kurusun.” Siyaseten tabii ki!!