Cumhurbaşkanı Erdoğan kısıtlanmaktan hoşlanmıyor biliyorsunuz. Yönetmeliklermiş… Teamülmüş… Yasaymış… AİHM kararıymış… Hiçbiri O’nu ve tabii partisini bağlamıyor. Yazmayı unutmadım! Anayasa da bağlamıyor hazreti! Binali Yıldırım’ın belediye başkan adaylığı Anayasa açısından o kadar o kadar net ki, bağlasa Binali bey meclis koltuğunda bir gün oturmaz. Şu —tarihe geçecek— açıklamasında “seçim siyasi faaliyet değildir” dedi ya… Baksalar, okusalar, […]

Cumhurbaşkanı Erdoğan kısıtlanmaktan hoşlanmıyor biliyorsunuz.

Yönetmeliklermiş… Teamülmüş… Yasaymış… AİHM kararıymış… Hiçbiri O’nu ve tabii partisini bağlamıyor.

Yazmayı unutmadım! Anayasa da bağlamıyor hazreti!

Binali Yıldırım’ın belediye başkan adaylığı Anayasa açısından o kadar o kadar net ki, bağlasa Binali bey meclis koltuğunda bir gün oturmaz.

Şu —tarihe geçecek— açıklamasında “seçim siyasi faaliyet değildir” dedi ya… Baksalar, okusalar, görseler fark edecekler ki anayasanın konuyla ilgili 94. Maddesi zaten meclis başkanlarının faaliyetlerini siyasi / siyasi değil diye ayırmıyor. “Bağlı bulunduğu partinin HİÇBİR faaliyetine katılamayacağını” söylüyor. ()

Eeeeeee? HHH Mesele çok açık. Erdoğan ve ekibini anayasa da bağlamıyor. Zira, karşılarında engel görmüyorlar. Ne yargı, ne de muhalefet! Yargı kara kaplı kitabına bakmıyor artık. Muhalefete gelince… Anayasa onları da, hatta en çok onları bağlar. Bağlamalı. Milletvekili seçilip afili afili Meclis’e gelmek… İlk iş rozet takmak… Takarken fotoğraf çektirmek. Sonra da kürsüde, hançereye ayar verip yemin etmek… Hadi bir daha: Eeeeeee? Başta ana muhalefet lideri olmak üzere, tüm muhalif partilerin liderleri, milletvekilleri o yeminde neler yazılı olduğunu hatırlıyor mu?

ANAYASAYA SADAKAT için and içtiklerini biliyor mu? Neymiş, Binali beyin anayasaya aykırı adaylığını sorun etmeyeceklermiş. Yani anayasa onları da bağlamıyormuş! Ne kızıyorsunuz o zaman Erdoğan’a? O’ndan ne farkınız kalıyor? HHH Bakın, sizin yapmanız gerekeni bir avukat, Sedat Vural yaptı. Yüksek Seçim Kurulu’na başvurdu. Binali Yıldırım’ın istifası konusunda bir “İLKE KARARI” almasını istedi. Yüksek Seçim Kurulu, başvuruyu yanıtladı. Ve Sedat Vural’a şu açıklama ile iletti: “Adaylık ile ilgili sürecin başlamamış olması, adaylıkla ilgili süreçte bu konu ile ilgili itiraz yapılması halinde, itiraz konusunun nihai inceleme merciinin kurulumuz olması, kurulumuzun itiraz olarak önüne gelme ihtimali bulunan bir konuda nihai karar niteliğinde ilke kararı almasının hukuken mümkün olmaması gözetilerek, ilke kararı alınması talebinin reddine karar verilmiştir.”

Yargı kararlarının dili -özellikle mi bilmiyorum- zordur, karışıktır. Bu kararın dilini de yine avukat Sedat Vural, Cumhuriyet Gazetesi’ne özetle şöyle deşifre etti: “YSK, istifa zorunluluğunu seçim takviminde belirlenen İTİRAZ SÜRECİNDE karara bağlayacağını söylüyor.” Yani… Zorlama da olsa… Daha doğrusu, bir başvuru halinde “zorlansa” da “adaylıklara itiraz sürecinde” konuyu ele alacağını söylüyor. Kime söylüyor? Kastı bu olmasa da, başta CHP muhalefete söylüyor.

Başta CHP, EY MUHALEFET!! Binali Yıldırım’ın adaylığı konusundaki tutumunuz unutulmadı, unutulacak gibi de değil. Sadece AKP değil, sizler de tarihe “Anayasayı takmadılar” diye geçeceksiniz. Ama bir şansınız daha var. Anayasayı hatırlayın, hatırlatın.. Yüksek Seçim Kurulu’na başvurun. YSK’ya güvenmiyor musunuz? Daha iyi ya! Kayıtlara geçirin tutumunu. Tarihe not düşün. Yok; “Biz pozitif kampanya yapacağız. Bu nedenle Binali Yıldırım gerilimi yaratmayacağız. Zaten Erdoğan’a, AKP’ye, iktidara yüklenmek yerine neler yapacağımızı anlatacağız” diyorsanız…

Bilin ki, pozitif kampanya adına Anayasayı hiçe saymak bir leke olarak üzerinize yapışacak. Bundan sonraki demokrasi, hak, hukuk laflarınızın hiçbiri duyacak kulak bulamayacak!!! ()

ANAYASA MADDE 94: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başkanvekilleri, üyesi bulundukları siyasi partinin veya parti grubunun Meclis içinde veya dışındaki faaliyetlerine; görevlerinin gereği olan haller dışında, Meclis tartışmalarına katılamazlar.