Sosyal medyada başlayan iktidar yanlısı linçe Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun da Ayşenur Arslan’ın programına son vererek katılmış olması. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü gibi değerli kavramlar, ne siyasi iktidarın ne de medya patronlarının insafına bırakılabilir. Onlara bırakırsak sonu böyle olabilir.

Bağımsız ve eleştirel gazeteciliğe tüm gücümüzle devam etmeliyiz

Siyasi iktidar eleştirel medyaya karşı son derece tahammülsüz. Bunun örneklerini daha önce defalarca gördük. Onlarca arkadaşımız gözaltına alındı, tutuklandı, işinden oldu veya hakaretlere maruz kaldı. Maalesef iktidarın genel seçimdeki zaferinden sonra bu baskılar daha da arttı. 

Geçen hafta Ayşenur Arslan bu tahammülsüzlüğün mağdurlarından biri oldu. Ayşenur Arslan Halk Tv’de yaptığı konuşmasında saldırıyla ilgili bazı şüphelere ve soru işaretlerine dikkat çekmeye çalışıyor. Bütün yaptığı bu… 

Bir gazeteci aklından geçeni söyleyemeyecekse nasıl bir ifade özgürlüğünden söz edebiliriz? RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, gece yarısı bir tweet atıp “İnceleme başlatıldı” diyor. Ebubekir Şahin zaten siyasi iktidarın sopası durumunda. Daha önce de benzer şeyler yaptı. Merdan Yanardağ’ın programıyla ilgili de aynı tavrı sergiledi. 

Üst kurul toplanmadan kendisi açıklamalar yapıp bir tür yargısız infaz gerçekleştirdi. Suç olduğunu o söylüyor, oysa suç olup olmadığına karar verecek olan Ebubekir Şahin değildir. Kendisi cübbesiz yargıç olmaya soyunuyor ve bu yanlış bir tutumdur. Hatta cübbesiz yargıçlık yapmayı geçtim, hakaretlerde bulunarak, “Terör sevici” gibi cümleler kuruyor Ayşenur Arslan hakkında. Bu tarz söylemlerde bulunmaya hakkı yoktur. Ama siyasi iktidarın gücünü arkasına almış saldırıyor. 

Bu konuda üzücü olan noktalardan birisi de Ebubekir Şahin’in bu açıklamasından sonra sosyal medyada başlayan iktidar yanlısı linçe Halk TV’nin sahibi Cafer Mahiroğlu’nun da Ayşenur Arslan’ın programına son vererek katılmış olması. Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü, düşünce özgürlüğü gibi değerli kavramlar, ne siyasi iktidarın ne de medya patronlarının insafına bırakılabilir. Onlara bırakırsak sonu böyle olabilir. 

Bir kez daha gördük ki eleştirel gazetecilik bağımsız medya sahipliği olmadan yapılamıyor. Muhalif medya kuruluşlarının sahipleri de tıpkı iktidar yanlısı medyanın patronları gibi davranabiliyor. Medya sahiplerinin tüm ticari çıkarlardan arınması gerekiyor. Ticari çıkarlardan arınmadığı zaman gölgesi basın özgürlüğünün ve editoryal bağımsızlığın üzerine düşüyor. Tabii şunu da vurgulamak gerekir ki Halk TV’de çalışan gazeteciler ve diğer gazeteci arkadaşlar Ayşenur Arslan’a sahip çıktı. Mesajlar yayımladılar ve destek oldular. Bu yaşananlar, her şeye rağmen gazetecilik bayrağının yere düşürülmeyeceğinin kanıtlanması anlamına geliyor. 

Hapse atılan gazeteci arkadaşlarımız, gazetecilik suç olarak görüldüğü için böyle bir davranışa maruz kalıyorlar. Her ne kadar siyasi iktidar, onları terörist olarak göstermeye çalışsa da bu doğru değil. Çünkü meslektaşlarımıza yazdıkları, çizdikleri ve programlarda söyledikleri üzerinden suçlamalar yöneltiliyor. Merdan Yanardağ için de aynı şey geçerli. Programdaki konuşması sebebiyle tutuklandı. 101 gün sonra tahliye edildi ancak ceza verilerek… 

Üstelik konuşması Türkiye’deki ceza infaz sistemini eleştiren bir konuşmaydı. Onu tutup Abdullah Öcalan’a destek olarak yorumladılar. Barış Pehlivan’ın durumu zaten içler acısı bir durum. Ona uygulanmayan infaz hükümleri başka birçok kişiye hatta çocukları cinsel istismar etmesiyle suçlanan tarikatçılara bile uygulanabiliyor. 

Abdurrahman Gök adlı arkadaşımız hâlâ içeride. Kemal Kurkut’un öldürülme ânının fotoğrafını çekmişti ve polisin cinayetini belgelemişti. Bu ülkede her şeye rağmen devam eden eleştirel gazeteciliği susturmak için çabalıyorlar. İncir çekirdeğini doldurmayan sebeplerden dolayı arkadaşlarımızı hapse atıyorlar. Sonra ilk duruşmada tahliye ediyorlar. 

Sonuç olarak gazeteciliğin özgürce yapılabilmesi sadece bize bağlı değil. Türkiye’de demokrasinin gelişmesine, demokratik koşullara bağlı. Demokrasi gazeteciliğin oksijenidir. O oksijen olmazsa biz rahat çalışamayız. Her şeye rağmen bağımsız ve eleştirel gazetecilik yolundan devam etmek zorundayız. 

Ancak bu şekilde gazeteciliğe ve demokrasiye katkıda bulunabiliriz. Bizim en önemli sorunlarımızdan biri kendimizin örgütsüz olması. Sendikal örgütlerin yetersiz olması ve çok örgüt içinde yokluk çekiyor olmamız. Bağımsız ve eleştirel gazeteciliğe tüm gücümüzle devam etmeliyiz ve örgütlenmeliyiz.