Asteroidler gezegen olma şansını yitirmiş ya da bir gezegenin parçası olma şansına sahip olamamış büyük kayalık parçalardı. Bu yapılar gezegenler gibi belirli bir şekle sahip değildir düzensiz ve pürüzlü bir yapıları vardır.

Başımıza taşlar mı yağıyor?
Fotoğraf: NASA

Gizem ÇOBAN

Evrende gezegenler, yıldızlar, gök taşları vb birçok farklı özellikte cisim olduğunu biliyoruz. Sıklıkla karşılaştığımız, karıştırılan kavramlardan ve ‘Dünya’ya çarpma tehlikesi’ olan gök cisimlerinden söz etmek istiyorum. Asteroitlerden başlayalım,18.yy’ın başlarında Herschel, Uranüs gezegenini keşfettikten sonra araştırmacılar arasında hala keşfedilmemiş gezegenlerin olduğu kuşkusu arttı. Gezegen yörüngelerinin yarıçaplarını, Güneş’ten olan uzaklık sıralarına bağlayan basit bir kuralı uygulamaktı. Titius-Bode kuralına göre yapılan hesaplamalarda bir gezegen görünmüyordu, Mars ve Jüpiter arasında bir gezegen daha olduğu fikri ortaya çıktı. Sonrasında bu bölge için sistematik gözlemler yapıldı. Nihayetinde 1801’de Piazzi tarafından Ceres keşfedildi. Ceres’in çapı 918 km yani İstanbul-Sivas arası kadardı. Sonra Pallas, Juno, Vesta keşfedildi. 

ASTEROİD KUŞAĞI

Mars ve Jüpiter arasında bir asteroid kuşağı var ve hesaplara göre bu bölgede bulunan milyonlarca asteroitten çapı 1 km’den büyük olan asteroitlerin sayısı 1.1 – 1.9 milyon arasında. 2001 yılında NASA uzay araştırmalarında asteroit incelemesine de yer vererek NEAR Shoemaker uzay aracını Eros asteroiti üzerinde konumlandırdı. 2011 yılında da Dawn uzay aracını Vesta asteroiti üzerine gönderdi. Son olarak 016 yılında, Bennu adında bir Dünya asteroidini incelemek ve bir asteroit numunesi getirmesi için OSIRIS-REx uzay aracını bu asteroide gönderdi. 

Asteroidler gezegen olma şansını yitirmiş ya da bir gezegenin parçası olma şansına sahip olamamış büyük kayalık parçalardı. Bu yapılar gezegenler gibi belirli bir şekle sahip değildir düzensiz ve pürüzlü bir yapıları vardır. Bazılarının üzerinde krater olduğu, tozlu bir yüzeye sahip olduğu keşfedilmiştir. Çapları çok küçük olanlar da var. Asteroitler yapılarına göre farklı yoğunluklara sahip. Buz – kaya karışımı bir bileşime sahip olan asteroitler 1.5 – 3 gr/cm3, metal – kaya karışımı olanlar 3 – 7 gr/cm3, tamamen metalik yapıda (demir – nikel) olanlar ise 7 – 8 gr/cm3 yoğunluktadır. Sıcaklıkları ortalama -73 C. 

Bizim için önemli olan ise sürekli bize çarpmasından korktuğumuz/istediğimiz Dünya’ya ‘yakın’ veya Dünya yörüngesini kesen yörüngelerde dolanan asteroitler. Bu asteroitler, “Dünya'ya Yakın Asteroitler” ya da orijinaliyle "Near Earth Asteroids“ (NEA) şeklinde adlandırılırç. NEA’ların bilinen sayısı 1000 civarındadır. Ancak henüz keşfedilmemiş on binlercesinin daha olduğu tahmin edilmektedir. Yapılan hesaplamalar, Dünya’ya çarpması durumunda küresel bir felakete yol açabilecek büyüklükteki NEA’ların sayısının 2.000 civarında olduğunu göstermektedir. Fakat buradaki sorun astronomideki ‘yakın’ kavramı...

EN YAKINI 43 BİN KM

Bir asteroitin Dünya'ya en yakın geçişlerinden biri 2004 yılında gerçekleşmiş, 30 metre çapındaki 2004FH, Dünya‘ya 43.000 kilometre kadar yaklaşmış, deyim yerindeyse sıyırıp geçmiştir. Mesela adrenalin arıyorsanız en yakındaki asteroit şöyle Büyüklüğü 600 metre olan 99942 Apophis (Yaklaşma tarihi: 13 Nisan 2029) Ay’ın 10’da 1 uzaklığı kadar (40.000 km) bize yaklaşacak. Hızı 45.000 km/saat olan bu asteroit Burj al Khalifa’dan biraz kısadır.

Belirli periyotlarda (1000-10000 yıl arası) yörüngede karşılaştığımız asteroitler tahribata, iklim değişikliğine, tsunamilere sebep olabilir. 25 metreden küçük kayalar ise Dünya’ atmosferine girdiklerinde yanacak. Yakın zamanda böyle bir asteroit çarpması beklenmiyor. Burada Kuiper Kuşağı ve Oort Bulutu’ndan da söz etmek gerekir. Kuiper kuşağı Güneş’ten 30-55 AB (astronomik birim) uzaklıkta, Güneş sistemini disk şeklinde saran ve kısa dönemli kuyruklu yıldızları bulunduran bölgedir. Neptün-Plüto arasındaki bölgeyi kapsar. Oort Bulutu, Güneş’ten 50.000-100000 AB (astronomik birim) mesafede, Güneş sistemini küresel saran ve çok uzun dönemli kuyruklu yıldızları bulunduran bölgedir. 

Kuyruklu yıldızlarda, kaya parçaları ve toz tanecikleri su, karbondioksit ve metan buzları ile bir aradadır. Kavram olarak da atmosfere girmeden önceki durumu meteoroid atmosfere girdikten sonra da meteor- meteorit (göktaşı) olarak adlandırılır. Kuyruklu yıldızların dolanma yörüngeleri, Dünya’nın yörüngesi ile belirli zaman dilimlerinde kesişir ve bu dönemde kuyruklu yıldızların parçaları Dünya’nın çekim etkisinde kalarak, aynı dönem ve aynı tarihlerde meteor yağmurlarını oluşturur. Dünya atmosferine senede ortalama birkaç bin meteoroid girer ve 500 kadarı buharlaşmadan göktaşı olarak Yer’e düşer. 1 yılda Dünya atmosferine giren bu türden cisim miktarı: 80,000 TON! Dünya atmosferine 11 – 72 km/sn lik hızlarla girerler (mermi hızının 30 katından fazla!!!). Yer atmosferinden 80 – 120 km yükseklikte iken gözle görülür hale gelirler. Atmosfere girdiğinde, sıcaklığı 3000 dereceden daha büyük değere ulaşır. 

Meteorların kimyasal özellikleri birbirinden farklıdır demir, sodyum, magnezyum, kalsiyum gibi kimyasalları yoğun bulundururlar. Atmosferden girdiklerinde hız, sıcaklık ve oksijenin etkisiyle yanma tepkimesi oluştururlar.Yanma olayında her kimyasalın verdiği alev rengi farklıdır. Çok parlak meteorlar, Ateş Topları (Fireball) Ses çıkaran meteorlar, bolideler, olarak adlandırılır. Meteorların yaşları 1 - 4 milyar yıldır. Güneş Sistemi ile aynı yaştadırlar. Yeryüzüne düşen meteorların incelenmesi bize Güneş Sistemi’nin başlangıcı hakkında ipuçları verebilir.