Başbakan Davutoğlu, dünyanın yüz doğal ormanından biri yok olmasın diye halkın aylardır nöbet tuttuğu Artvin Cerattepe’de neler olduğuyla ilgilenmeden önce; “millete koya koya” zenginleştiği ortaya çıkan Mehmet Cengiz’e ait Cengiz Holding, polis ve jandarma eşliğinde şantiye kurmak için çalışmalara başlamıştı. Yöresinde maden işletmesi istemediği için kendini ağacına, deresine siper eden halka, cop ve biber gazıyla saldıran kolluk, ormanı halktan korumak için elinden geleni yaptı. Cengiz’in adamlarının kestiği her bir ağaç, polisin, jandarmanın uçuruma yuvarlamaktan çekinmediği insanların yüreğinde derin bir yara açtı. Cengiz, şantiyesini rahat rahat kursun diye; halka, halkın seçtiği vekillere yol kapatıldı. Savcı, yağmacılara karşı suyunu, toprağını savunanlar hakkında soruşturma açmakta bir saniye bile gecikmedi.

• • •

Ne zaman ki, Cerattepe direnişi Türkiye’nin beter gündeminde kendisine yer buldu, işte o zaman iktidar medyasının sahne zamanı da geldi. Havuz medyası, maden işletmesini protesto eden Artvin halkından, yeşili ve ağacı bahane eden, ‘büyük Türkiye’nin gelişmesine engel olmak isteyen provokatörler olarak söz etti. Köşe tetikçileri, yeni bir Gezi’nin ayak seslerini duyduklarını ve buna meydan vermemek için iktidarın var gücüyle direnişi yarması gerektiğini yazdı. Onların körlüğünden bakınca görünen fotoğraf şuydu: CHP’li, HDP’li vekiller halkı kışkırtıyor, onlar da polise saldırıyordu. Yeşili bahane eden ‘çevreci teröristler’ Türkiye’yi dışa bağımlılıktan kurtaracak mega projelere karşı çıkıyordu. “Elişma Artvinuma, Cerattepe bizimdur, başlatma madenuna, siçturma madenuna” diye bağıran ajanlar, dış güçler için çalışıyordu. Saçmalığın daniskasındaki ustalıklarını sergiliyor ama komik bile olamıyorlardı.

• • •


Direniş büyüyordu. Valilik çareyi Artvin il sınırını Türkiye’ye kapatmakta buldu. Polis, asker başında yemenisi, elinde kumanyası ağacına sahip çıkmaya gelen ‘düşmanlara’ karşı Cengiz’i koruyordu. Derken, biber gazı kapsüllerini uçurumdan aşağı atan gençlerin fotoğrafları, binlerce kilometre uzaktan yüreği Karadeniz için atan milyonlarca insana ulaştı. Hakkı, doğruyu, yaşamı savunan insanların gücüne huzur eklendi. Yardan yuvarlanan her bir kapsül, bir cana denkti. Tanıyor, biliyorlardı. Tüm şehir ayakta, “geçit vermem zalimin zulmüne” diye bağırarak yürüdü. Aylardır hüznün karası yüzüne bulaşmış bir ülke için bu dayanışma, insanı koptuğu yerden hayata bağlayan derin bir nefes gibiydi.

• • •

Halkın direnişine kulak kapatan Başbakan Davutoğlu, maden için “çevreye zarar vermeyecek” dedi. Anarşist çevreciler, gelişen teknolojiden anlamadığı için ortalığı karıştırıyordu. Hükümeti eleştirmek için fırsat kolluyordu. Yıllar önce liderinin “çevrecinin daniskasıyım” dediği AKP, “millete koya koya” zenginleşen Cengiz’in çevreye zarar vermesine izin verir miydi hiç! Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, AKP’nin ağaç kesimine karşı duyduğu hassasiyetin bir göstergesi olarak, madene karşı direnen halkın yolu kapatmak için ağaç kestiğini ve tespit ettikleri bu kişilerin cezalandırılacağını söyledi. Eroğlu, çoğunluğu kadın yaklaşık iki bin kişiye gaz bombası ve plastik mermiyle saldıran polis biri ağır 26 kişinin yaralanmasına neden olmuşken, yabancı haber ajanslarına madenin nasıl da korumacı bir mantıkla inşa edildiğini anlatıyordu.

• • •

Bütün bu yaşananlardan sonra Başbakan Davutoğlu, Cerattepe’de neler olduğuyla ilgilenmeye başladı. Vali, belediye başkanı, il milletvekilleri ve Yeşil Artvin Derneği temsilcileriyle yaptığı görüşme sonrası, maden şirketinin çalışmalarının hukuki süreç bitene kadar durduğunu ilan etti. Çevre duyarlılığına sahip halkı sevindiren bu açıklama, önemli bir gerçeğin de itirafı olduğu için dikkate değer. Demek ki Cengiz, hukuki sürecin tamamlanmasını beklemeden, devletin polisini jandarmasını yanına alıp, kendisini Artvin’de istemeyen halkın üzerine saldırabilecek kadar rahat, kaygısız... Özgüveninin kaynağını, onu ihale kralına dönüştürenlerden sormak gerekir elbette.

• • •

Günün sonunda, tıpkı Gezi Parkı sürecinde olduğu gibi, aleyhte gelişmiş ve sonucu kesinleşmemiş hukuki süreci umursamadan başlatılan bir işgal ve bu suçu ifşa ederek işgale karşı, toprağını, suyunu, ağacını esaretten kurtarmak için direnen bir halk var. Şirket ve güvenlik güçleri oradan ayrılmadığı sürece de, onlarca yıldır sürdürdükleri mücadeleden vazgeçmeye hiç niyetleri yok. Ne zaman ki Cengiz tası tarağı toplayıp gider, direniş de işte o zaman biter.