Geçen hafta, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in kent yönetimi ve liderlik anlayışı üzerine bir değerlendirme yapmıştım.

Geçen hafta, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in kent yönetimi ve liderlik anlayışı üzerine bir değerlendirme yapmıştım. Aynı hafta içinde ODTÜ öğrencileri, ulaşım hizmetlerinin ücretlendirilmesinde ortaya çıkan insafsızlığı protesto eden etkinlik ve eylemler düzenlediler.
Ancak bir kez daha, iktidarın bilinen tahammülsüzlüğüyle karşılaştılar. Öğrenciler, protestolarını gerçekleştirdikleri belediye otobüsleriyle, önce güvenlik güçlerinin bulunduğu Yerleşke çıkışına getirildiler. Buradan da, zor kullanılarak, önce Emniyet Müdürlüğü’ne, ardından da, savcılığa götürüldüler. Savcılık tarafından tümü serbest bırakılan öğrenciler, daha sonra yaptıkları açıklamada, bu süreçte kendilerine zorla Mehter Marşı ve ilahiler dinletildiğini, şiddet uygulandığını ve “dışardan yönlendirildiklerine dair” ifade vermeye zorlandıklarını söylediler.
Olayın geldiği boyut, bir kentin tümüne karşı sorumlu olması gereken belediye başkanının, hizmet için alınan belediye otobüsleriyle, kentin üniversitesinin öğrencilerini tabir yerindeyse, “emniyete çektirmesi” noktasıdır.
Yazının geriye kalan bölümünü, Yönetim Kurulu üyesi olduğum, Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği’nin bu konuda yaptığı basın açıklamasına ayırıyorum:
Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği olarak, ODTÜ Öğrencileri İçin, Ankara Büyük Şehir Belediyesi tarafından açılan, “ODTÜ-Emniyet Müdürlüğü Hattı’nın” derhal iptalini  ve  Kampüs-Kent Arasındaki Tüm Seferlerin (Bir Özür Borcu Olarak) Ücretsiz Hale Getirilmesini Talep Ediyoruz !
Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği Yönetim Kurulu, Ulaşım hizmetlerinin ücretlendirilmesindeki akıldışılığı protesto eden üniversite öğrencilerinin gözaltına alınması ve bu sırada maruz kaldıkları güç kullanımına ilişkin olarak, aşağıdaki açıklamayı basın ve kamuoyu ile paylaşma gereğini duymuştur;
Ankara kenti, uzunca bir süredir, dört milyon nüfuslu bir başkente yakışan bir anlayışla yönetilmemektedir. Bu durumun gerisinde, bilimsel ve teknik verileri dikkate almayan, toplumsal adalet kaygılarından uzak ve kişiselleşmiş bir yönetim anlayışı vardır.
Söz konusu yönetim anlayışı, birçok kez, Ankara kentini kriz aşamasına getirmiştir. Kuğulu Park, Atatürk Bulvarı, Kızılırmak suyu ve Akay Kavşağı konularında, yakın zamanda yaşanan krizler hatırlardadır. Bu kez karşı karşıya kaldığımız kriz toplu taşımacılık hizmetlerinde izlenen ücretlendirme politikasından kaynaklanmaktadır. Sorunun kaynağında kamu hizmetlerine kâr etme mantığı ile yaklaşan belediyecilik anlayışı vardır.
Konu, Tüketici Hakları Derneği tarafından, mahkemeye yansıtılmış ve süreç devam etmektedir. Ancak, Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in bu konudaki tutumu, tüm kente karşı sorumlu olan bir belediye başkanından çok, ulaşım sektöründe büyük rant elde eden çevrelerin temsilcisini anımsatmaktadır. Bu çerçevede, yaptığı açıklamalar gerçeği yansıtmaktan uzaktır.
Bu gerçek dışılığın en çarpıcı örneği Büyükşehir Belediye Başkanı’nın toplutaşımacılık hizmetlerindeki bilet fiyatlandırmasında enflasyonun altında kalındığı yönündeki beyanıdır. Uzmanların yaptıkları hesaplamalar bu iddianın doğru olmadığını göstermektedir; “2004-2010 arasında, enflasyon yüzde 70, yakıt fiyatlarındaki artış yüzde 77 olmuştur. Buna karşın, toplu taşımadaki tek binişlik kartlarda artış yüzde 105 düzeyindedir”. Belediye Başkanı bu dönemde enflasyon oranını yüzde 124.5 göstererek, kamuoyunu yanıltmakta ve enflasyon oranlarının çok üzerine çıkan ulaşım zamlarını haklı çıkarmaya çalışmaktadır.
Bu çerçevede,  orantısız fiyat artışlarından en olumsuz biçimde etkilenen kesimler arasında üniversite öğrencileri vardır. Özellikle de ODTÜ ve Hacettepe Kampüslerine ulaşım konusunda en yaygın kullanılan araç belediye otobüsleridir. Öğrencilerimizin dikkate değer bir bölümü büyük mali zorluklarla eğitimlerine devam etmektedir. Bu nedenle, kendileri için hayati nitelik taşıyan ulaşım ücretlendirmesi konusunda duyarlılık göstermeleri ve bu adil olmayan uygulamayı ve gerisindeki anlayışı hukuk devleti sınırları içinde ve şiddet kullanmadan protesto etmeleri en demokratik haklarıdır.
Demokratik haklarını kullanan öğrencilerimizin gözaltına alınmalarına yol açan süreç, daha sonra mahkemece serbest bırakılmış olmalarına karşın, kaygı vericidir. Gözaltına alma sürecinde, öğrencilerimize karşı kullanılan güç, hiçbir biçimde, mazur gösterilemez. Bir kenti yönetmekle görevli bir belediye başkanının olayları ulaştırdığı nokta üniversite öğrencileriyle güvenlik güçlerini karşı karşıya getirmek olmuştur.
Bir başka biçimde ifade etmek gerekirse; yakın geçmişte Üniversitemizi hedef haline getiren bu anlayış, bu kez karşısına öğrencilerimizi almıştır. Öğrencilerimizin gözaltına alınması yanında, bu süreçte, Büyükşehir Belediyesi’nin Üniversite Kampüsüne verilen ulaşım hizmetini durdurması kamu hizmetinde güvenilirlik ilkesini ayaklar altına alan ve eğitime darbe vuran bir skandal niteliğindedir.
Bu nedenle, yargı önüne getirilmesi gerekenler, ulaşım ücretlerinin artışından kaygı duyan öğrencilerimiz değil, bu hizmeti bir kamu hizmeti olarak görmeyen, bilimsel değerleri hiçe sayan Belediyecilik anlayışı ve onun sembolü haline gelmiş Büyükşehir Belediye Başkanı olmalıdır.
Kamuoyunun bilgisine saygılarımızla sunarız.
Orta Doğu Öğretim Elemanları Derneği