4-5 Aralık 2009 tarihlerinde Ankara’da 5. Ulusal Yayın Kongresi gerçekleştirildi. Birinci Yayın Kongresi efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan

4-5 Aralık 2009 tarihlerinde Ankara’da 5. Ulusal Yayın Kongresi gerçekleştirildi. Birinci Yayın Kongresi efsane Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel’in bakanlığı zamanında 1939 yılında yapılmış. 2009’a gelindiğinde beşincisi yapıldığına göre, yetmiş yılda beş yayın kongresi! Bu sayı kıtlığını vurgulamamın nedeni, ilkinde her beş yılda bir yayın kongresi yapılmasının öngörülmüş olması. Buna karşın ikincisi epey gecikmiş bir tarihte, 1975’de gerçekleştirilmiş. 1991’de üçüncüsü, 1998’de dördüncüsü yapılmış. Doksanlı yıllarda kongre aralığı oldukça kısalmış, hız kazanmış. Yayıncılığın kültürel boyutunun ötesinde bir sanayi olarak, sektörel anlamda yapısal dönüşüm ihtiyacının etkisidir belki.
2009’a gelindiğinde beşinci kongreye gelinebilmiş. Bu kongrenin, öncekilere göre farkı, başından beri yönetişim anlayışı içinde hareket edilerek, iktidar ile sivil kesimin birlikte çalışması ve ortak iradesi ile gerçekleştirilmiş olması. Önceki kongrelerin bürokratik ağırlığı yanında, beşincide sivil kanada, söz yetki ve kararda ağırlık tanınmış.
Kongrenin kamu ayağında Kültür Bakanlığı var. Sivil ayağında ise Türkiye Yayıncılar Birliği ile, yayıncı, yazar ve çevirmen örgütleri ile telif ajansları birlikte yer alıyor. Kültür Bakanlığı’ndan Ümit Yaşar Gözüm, sivil kanattan Kenan Kocatürk kongrenin eş başkanları. Kültür endüstrisinin kitapla, yayıncılıkla ilgili tüm bileşenleri bir arada kısacası. Ancak bir eksikle; okuyucu ayağının eksikliğiyle!
Kongrenin başarı ile sonuçlandırılmasında Kenan Kocatürk (Literatür Y.) ile Tuğrul Paşaoğlu’nun (İletişim Y.) katkısını belirtmekte yarar var.
İyi de, kongrede neler oldu? Elbette bu kongrenin demokratik oluşumu yanında, temel kalkış noktası; Yayıncılık sektörünün temel alınmış olması. Yani bir sektör kongresi. Bu sektör, kültür endüstrisinin ana kanallarından birisidir. Ancak, iki gün boyunca görüldü ki,  geleceğe ilişkin kaygılar var. Hepimizin bildiği sosyal/kültürel içerikli kaygıların yanında, sektör ekonomik kaygılarla yüklü. Küresel ekonomi burada da yıkıcı etkiler, sonuçlar doğurabilecek gibi. Belki yakında “Kitabın geleceği tehlikede!” çığlığı duyulacak.
Katılımcılar, yayıncılıkla ilgili on bir ayrı komisyonda iki gün boyunca tartıştı, kararlar aldı. Sonuçta alınan kararlarla oluşturulan raporlar genel kurulun oyuna sunuldu ve  kabul edildi. Yani, kararlar iktidar ve sivil kanadı bağlayıcı hale geldi. Sektörün yapısal sorunlarından telif haklarına, bandrol sorunundan korsanla mücadeleye değin bir dizi karar. Hepsi de demokratik bir işleyişle ortaya çıktı.
Bu aşamadan sonra, kararları uygulamak öncelikle kamunun boynunun borcu.”Sivil Sektör” de elbette takipçisi olacak. Demokrasi, sadece kongrenin oluşturulması sürecinde kalmamalı. Alınan kararları iktidarın gerektiği gibi yerine getirmesi halinde demokrasi yaşanmış olacaktır. Açılış konuşmasında Sayın Bakan Ertuğrul Günay bu konuda kesin bir dille söz verdi. Dileriz, bu sözlü kefalet, iyiniyet ifadesi olarak kalmaz.
Bakalım, iyi başlayıp, iyi süren, iyi biten kongrede, gerisi gelecek mi? Alınan kararlar, hedefler, kurallar hayata geçecek mi?
Çalışmalar sırasında yoğun bir bilgi alışverişinde bulunduk. Bir sektör temsilcisinin aktardığı araştırma sonuçları oldukça ilginçti; zincir mağazalarında satılan kitap satış oranı önceden yüzde 22 dolayında iken, şimdi yüzde38’lere çıkmış. Yani, kahraman bakkal ile süper market savaşı kitap “ piyasasında” da öldürücü bir biçimde sürüyor. İlginçtir, Kongre’den  hemen sonra İstanbul Bayrampaşa Merkez Hali’nde sebze ve meyve komisyoncularıyla yaptığımız bir toplantıda da aynı sorun gündemdeydi. Büyük mağazalar halciliği öldürüyordu! Bu bilinen gerçeği, yayın ve hal sektöründe aynı anda gözlemlemek ilginç oluyor.
Şirketleşen kültür endüstrisi saklı gizli bir şey değil elbet. Büyük dükkanlardan oluşan bir hayat bizi bekliyor. Amerika için söylenen, bir ekmek bir paket tuz almak için arabaya binip 20 km. gitmek zorunluluğu, kitap için de, salatalık içinde geçerli hale gelecek.
Haftanın Dizesi; “Kör şiddetin ülkemin ve barışın kanını akıttığı bu günlerde, dize mize yok; kör şiddeti, tüm kan dökücüleri, sorumluları/sorumsuzları lanetliyorum”