Doğruya doğru, gün oluyor canım hiç güncel siyasetten konuşmak istemiyor. Ara ara geçirdiğim bu anti siyaset atakları bazen bir iç döküşe benzeyen yazılara dönüşüyor ve sizinle paylaşmayı seviyorum. Yayın günümün, haftalık koşuşturmacanın bir nebze uzağındaki Pazar’a denk gelmesinden aldığım güçle; “Bu kadının aklı, duygusu yine nerelere uçup gitmiş” eleştirilerini göğüsleyebileceğime inanıyorum. 

***

Birkaç yıl önce, sanıyorum 2017’de, Londra’da bir kitapçıda gezinirken gözüme çarpmıştı, ‘The Little Book Of Hygge-The Danish Way to Live Well’. Kitap sonra, ‘Danimarkalıların Mutluluk Sırrı’ adıyla Türkçeye de çevrildi. Hygge’yi, tek bir sözcükle çevirmek zor. Daha çok, insanı mutlu edecek bir deneyim ve atmosferi tarif ediyor. Sade bir yaşam, samimi bir ortam, dostlarla sohbet edilerek geçirilen zaman, sıcak, rahat hissettiren, koltuklarına güvenle yayılabildiğiniz hoş kokulu bir ev. 

*** 

Kopenhag’taki Mutluluk Araştırma Enstitüsü tarafından yayımlanan kitap uzun süre çok satanlar listesinin (bestseller) ilk sırasındaydı. Çok satan kitaplar, çok dinlenen müzikler, çok izlenen dizi veya filmler her zaman fikir sahibi olmaya çalıştığım kültürel üretimler oldu. Sosyal bilimlere ilgi duyan herkes için toplumun kısa, orta, bazen de beklenenden uzun sürebilen merak ve yönelimleri hakkında pratik ve hızlı bir ön okumaya olanak sağladığını düşünürüm. 

*** 

Hygge, New York Times’ın tarifiyle, “Çok satanlar listesinde parlayıp sönecek basit bir kitap değil, ayakları yere basan bir yaşam tarzı” olarak anons edilmişti. En kaba özetle, yazar ve Mutluluk Araştırma Enstitüsü başkanı Meik Wiking, ülkesi Danimarka’yı yıllardır dünyadaki en mutlu ülkeler sıralamasında ilk üçte tutanın ne olduğunu araştırmış ve bunun hygge adında bir yaşam felsefesi olduğu sonucuna varmıştı. Kitabı çok satanlar listesine taşıyan ve Türkçe dahil pek çok dilde yayınlanıp popülerleşmesini sağlayan da kuşkusuz insanların bu mutluluk formüllerini öğrenme ihtiyacıydı. Üstelik yapılması gerekenler hiç de zor sayılmazdı. Yumuşak bir aydınlatma, hoş kokulu mumlar, lezzetli yemekler, samimi sohbetler, sıcak tutan yumuşak giysiler… 

*** 

Böylece siz de bir Danimarkalı kadar mutlu olabilirsiniz. Modern dünyanın sizi strese boğan, huzursuz ve mutsuz eden taraflarını kapı dışında bırakmak pekâlâ elinizde. Mi ki acaba? Bu yılın mart ayında yayınlanan dünyanın en mutlu ülkeleri sıralamasında ilk üçte yine Danimarka var. Bu konuda ciddi bir istikrar sağladıklarını görüyoruz. Ancak henüz yıl bitmedi ve aynı şey listenin dördüncü sırasındaki İsrail için artık geçerli değil. Sıcak evlerinde, dostlarıyla bir araya gelip hygge içinde bir gece geçirebildiklerini söylemek zor. Çünkü Danimarka usulü mutluluk felsefesinin sonuncu ve en önemli maddesi kendini güvende, korunaklı ve iyi hissettiğin bir yerde olmak. Filistin’in ise onlarca yıldır, başlığında mutluluk geçen herhangi bir listenin herhangi bir yerinde yer almadığını söylememe gerek yok herhalde. 

***

Gezegeni paylaşan herkesin mutlu olmayı arzulamasından ve bunun formülü olarak gösterilene yönelme iştahından daha doğal bir şey yok. Ve fakat mutluluğun kesintisiz bir sürekliliği olamayacağı gibi bütün o bireyden beklenen huzur atmosferinin yaratılabilmesi için de herkesin tepesine bomba yağdırılıp paramparça edilmediği bir eve ihtiyacı var. Aklıma yıllar önce Çınar Oskay’ın Norveçli yazar Jo Nesbo ile yaptığı röportaj geldi. Norveç, 2023 Dünya Mutluluk Raporu’nda yer alan ilk on ülkeden biri. Nesbo, Oskay’ın sorusu üzerine bunun kaynağını şöyle açıklamış: “Burada insanlar bir aile gibi hissediyor kendini. Yolsuzluk neredeyse yoktur. Mükemmel değil ama adil bir toplumuz. Yunanistan’da insanların hiç vergi vermek istemediğini fark ettim. Sonra anladım ki vergilerin ya zenginlerin cebine ya yolsuzluğa batmış hükümetin cebine gideceğini düşünüyorlar. Bizde belki 1500 yıldır bu güven vardır.” 

***

Şimdi izninizle ışıkları kısıp yumuşak kanepeme gömüleceğim. Tutuklanan ve haklarında yeni soruşturmalar açılan gazetecileri, yargıda çürümeyi, CHP kurultayının sonuçlarını, ülkedeki uyuşturucu ve kara para fırtınasını, çocuk katil ve tecavüzcülerinin serbest bırakılmasını şimdilik bir yana bırakıp; dünyanın en mutlu ülkesi Finlandiya ve dünyanın altıncı mutlu ülkesi İsveç’in NATO’ya üye olmalarıyla başlayan yeni ‘huzur’ süreçlerini düşüneceğim. Gazze’de binlerce çocuğun katledilmesine seyirci kalan ‘modern’ batılı hükümetlerin “En doğrusunu bizden öğrenin” dediği ‘demokratlığı’ anısına bir mum yakacağım. Kapımızı kırmazlarsa hygge neymiş, biz de biliriz icabında. Ama o 1500 yılı yakalama fikri, işte o biraz keyfimi kaçırmadı değil. İyi pazarlar.