Osmanlı İstanbul’u, birçok Osmanlı tarihçisinin işaret ettiği gibi, yönetilmesi kolay bir başkent değildi. Kentin organik yapısında merkezin biraz dışına çıkınca, düzen kayboluyor; çıkmaz sokaklar, çepere girişi ve kontrolü imkânsız hale getiriyordu. İstanbul’u yönetenler, İstanbul’u ve özellikle çeperini yeterince bilmiyorlardı. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü Kartal’da yaptığı açıklamada, “binalarının riskli […]

Osmanlı İstanbul’u, birçok Osmanlı tarihçisinin işaret ettiği gibi, yönetilmesi kolay bir başkent değildi. Kentin organik yapısında merkezin biraz dışına çıkınca, düzen kayboluyor; çıkmaz sokaklar, çepere girişi ve kontrolü imkânsız hale getiriyordu. İstanbul’u yönetenler, İstanbul’u ve özellikle çeperini yeterince bilmiyorlardı.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Altyapı ve Kentsel Dönüşüm Hizmetleri Genel Müdürü Kartal’da yaptığı açıklamada, “binalarının riskli olduğunu düşünen vatandaşların özellikle içlerini, bodrum katları, hiç girilmeyen, kömürlük kısımlarını kontrol etmesi gerektiğini belirterek, “taşıyıcı sistemler en fazla arızaları oralardan veriyor” dedi.

Görünen o ki devlet, dünya kentinde yapı stokunun durumundan habersiz; vatandaşından durum tespiti bekliyor! Elimizde neredeyse zamanın Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki’nin “İstanbul’da riskli 600 bin bina var” tespiti dışında, ciddi bir bilgi bulunmuyor.

Bu binaların semtler itibariyle dağılımını bilmiyoruz; sınıflandırılmış mı onu da bilmiyoruz. Belli ki İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da bilmiyor! Bakan, gazetelere, “İstanbul’da 65 bin 417 binanın riskli olduğu tespit edilmiş, 44 bin 710 tanesinin yıkımı gerçekleştirilmiş” diyor.

Anlıyoruz ki riskli binaların sayısını değil de, dönüşüm için başvuru yapılan binaların sayısını söylüyor! Bakanın yanlışını bir yana bırakırsak da, şu önemli; 600 bin binanın sadece % 10’luk bölümü için dönüşüm başvurusunda bulunulmuş; % 90’lık stok hakkında bir şey bilmiyoruz.

Basının “yanlış anlamaları” da farklı değil. “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca yürütülen kentsel dönüşüm çalışmalarında en fazla riskli bina, İstanbul’un Kadıköy ilçesinde tespit edildi” deniliyor. Okuyunca anlıyorsunuz ki, kentsel dönüşüm için en fazla başvuru Kadıköy’den gelmiş. İronik bir durum var. Kadıköy eskimiş yapı stokuna karşın, en riskli ilçeler arasında bulunmuyor; çeperde sorunlu gelişen birçok ilçede risk, yapı kalitesine bağlı olarak çok daha yüksek. Kadıköy’den daha fazla başvuru gelmesinin nedeni, yaşayanların ekonomik koşulları yanında, dönüşümün yaratacağı rantın da yüksek olması. Çok daha riskli bazı çeper ilçelerde dönüşüm talebi daha sınırlı çünkü, buralarda yapılaşma haklarının halihazırda yüksek kullanılmış olması ve yıkıp yapmadan doğacak rantın sınırlılığı iştahları kaçırıyor!

İşte Kartal’da yıkılan binanın durumu! İmar Barışı için başvuru yapılmış ama dönüşüm için bir başvuru yok. Yok çünkü mevcut hakların üzerine üç kat daha çıkarak gerekli dönüşüm gerçekleştirilmiş!

Açık ki, 2019’un İstanbul’u 19. Yüzyılın İstanbul’u değil! Kenti yönetenlerin kentle ve çeperle ilişkisi de aynı değil.

Mesele şu; merkezi ve çeperiyle, İstanbul uzun süredir büyük bir rant denizi ve AKP iktidarı döneminde deniz, okyanus oldu. 19 yüzyılın tersine, bugün İstanbul’un çeperine hiçbir dönem olmadığı gibi yollar açılıyor; medeniyet diye açılan yollar, etrafındaki parsellere rant taşıyor. Doğan rant, hesapsız bir bölüşüm ve yolsuzluk kaynağı ve patronaj yoluyla siyasal kontrol aracı işlevi görüyor. Belediyeler kattan, projeden, çimentodan, demirden çalınarak yükselen binalara bilinçli biçimde gözünü kapatıyor.

Kaç ruhsatsız bina var derken, “kaç binaya göz yumdun” diye sorduğumuzun farkında mıyız? Bu, büyük ve yaygın bir alışveriş ve hepimiz biliyoruz ki, böyle alışverişlerin belgesi olmaz!

Şu soruyu buraya bırakarak bitirelim; Japon Uluslararası İşbirliği Ajansı (JIKA) ile başlatılan (2002) “Mikro Bölgeleme, Afet Önleme ve Azaltma Temel Planı Çalışması”, 2007-2009 arasında mevcut stokun yaklaşık % 13’lük bir bölümünü risk açısından taradıktan sonra, belge oluşmasın diye mi bir kenara bırakıldı?