Başbakan Neşet Ertaş,  Adalet Bakanı Cahir Arf, Dışişleri Bakanı Nâzım Hikmet, Kültür Turizm Bakanı Yılmaz Güney, Maliye Bakanı Hrant Dink, Milli Eğitim Bakanı Ahmet Kaya, Milli Savunma Bakanı Esmeray, Gençlik ve Spor Bakanı Zeki Müren, Ekonomi Bakanı Orhan Veli Kanık, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Sait Faik...

Bir meyhane Bakanlar Kurulu düşünün...

Sene 1989-90. Kalkan’da bir tezgâh açayım kaset satayım dedim. Bir müşterim abim Erkut Taçkın’ın arkadaşıymış, onu bul Kalkan ondan sorulur, dedi. Ben zaten sesine hastayım. Memnuniyetle dedim.

Arkadaşlarıyla gündüz birası içerken keyifli bir masada buldum Taçkın’ı. Ben ve kız arkadaşım ayaktayız, ben durumu anlatıyorum. Taçkın hemen anladı durumu. Şimdi adını vermeyeyim, Bestami diyelim, Bestami Bey’e attı topu. Belli ki Bestami Bey masanın kalın adamı. Bir kere daha anlattım. Olmadı. Saçma sapan sorular soruyor. Ne satacaksın, nasıl satacaksın… Baktım adam bir türlü anlamıyor, biraz sabırsızlaşmışım. “Güzel abicim altı üstü işlek bir yolda bir mutfak masası boyunda bir yer istiyorum, tezgâh açıp kaset satacağım neresi zor bunu anlamanın?” deyiverdim. Bir baktım kız arkadaşım karşıdan yüzünü şekilden şekile sokmuş bir şeyler anlatmaya çalışıyor bütün vücuduyla. Erkut Taçkın biraz kıkırdadı, Bestami bozuldu hafif. 

Meğer o kovboy şapkalı herifçioğlu o zamanki ANAP hükümetinin mühim bir bakanıymış. Ben ne bileyim? Hoş bilsem de bir şey değişmezdi.

Şurası kesin: Seçilmişler zekâ ve yaratıcılıklarına göre seçilmezler. Daha çok popülerlik, kaç oy alabileceği, belagat gücü, ailesinin kaç kişiden oluştuğu, babasının kim olduğu gibi kriterler vardır. Liyakat, zekâ, yaratıcılık pek umursanmaz. Hal de ortada zaten.

“Meyhane halkın parlamentosudur” başlıklı yazımızda ne demiştik: “Parlamento, ‘konuşmak’ anlamına gelen İtalyanca ‘parlare’ eyleminden türemiş bir sözcük olup, ‘konuşulan yer’ anlamına gelmektedir. 

Bildiğiniz meyhane olabilir pekâlâ yani. Muhafazakârların bu kadar derin düşündüğünü, bunu kitabi bir bilgiyle yaptığını sanmıyorum. Ama statükonun halkın parlamentosu ile hoşlaşmaması normaldir. Mahalle meyhaneleri bir çeşit mahalle meclisleri değil midir?” 

Meyhane halkın parlamentosuysa bir de hükümet seçelim ona bu hafta. Böyle LGBTİ’li, Ermenili, bol kadınlı bir hükümet. Yaratıcı bir Bakanlar Kurulu. Yaşamayan ağabeylerimiz ablalarımız arasından oluşturdum hükümeti. Vikipedi’deki sırayla gittim.

Başbakan, Neşet Ertaş: Tabii ki “tatlı dilli güler yüzlü” Neşet Ertaş. Hiç kimsenin itiraz etmeyeceği bir isim. 

Adalet Bakanı, Cahit Arf: Türkiye’deki adalet o kadar irrasyonel ve sinir bozucu bir halde ki bir matematikçi ancak düzeltebilir.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı, Esengül: Valla memlekette ahlak üzerine sürekli yapılan bıdı bıdı şovlara son verecek, sesi güzel, kendi güzel biraz da çapkın bir bakan olsun dedim. Uymaz mı?

Avrupa Birliği Bakanı, Cemil Meriç: Avrupa’ya bakanın biraz adap bilmesi, akıllı olması, gerektikçe ayar vermesi lazım gelir değil mi güzel kardeşim?

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı, Ahmet Hamdi Tanpınar: Teknolojinin bilimin sırrına zamanın hikmetine sanayinin enayiliğine onun kadar hâkim kaç kişi var?

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, Tomris Uyar: Bu bezginlik verecek derecede acılı konunun böyle pamuk gibi birisine ihtiyacı var. Tomris Uyar’a yani.

Çevre ve Şehircilik eş Bakanları, Şair Eşref ve Neyzen Tevfik: Memleketin bu en hoyrat davranılmış, en öfkelendirici konusuna öncelikle iyi küfür eden birileri lazımdı. Sadece Neyzen’i koydum önce ama tek başına yorulur, meyhaneyi aksatır dedim, kıyamadım Şair Eşref’e de görev yazdım.

Dışişleri Bakanı, Nazım Hikmet: E bütün dünya sözünü dinler onun.

Ekonomi Bakanı, Orhan Veli Kanık: Eh, paraya tapanların dünyasında öldüğünde cebinden sadece 28 kuruş çıkan birisi yakışır bu koltuğa. 

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Seyyan Hanım: Enerji ve tabii kaynaklar memlekette en fazla yanlış anlaşılan konular. O yüzden sözü dinlenir birisi lazım gelir. Seyyan Hanım sahneye çıktığında başka hiç bir iş yapılmaz, sadece o dinlenirmiş nitekim.

Gençlik ve Spor Bakanı, Zeki Müren: Kabinemizin sanat güneşi. Gençlik enerjik, spor yorucudur. Halden anlayan bir bakan lazım gelir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı, Sait Faik: Gıdanın plastik, tarımın hormonlu olduğu, hayvanların da hep kötü muamele gördüğü bu ülkeye hem sinirli hem de iyi kalpli ve akıllı bir bakan gerekir diye düşündüm.

Gümrük ve Ticaret Bakanı, Benli Belkıs: Eh, bakanlar kuruluna bir de asortik isim gerekiyordu. Konu ticaret filan hem de. Benli Belkıs hem sosyetik hem zarif, cuk oturdu.

İçişleri Bakanı, Nahid Sırrı Örik: Akşamları travesti kılığında bir harika edebiyatçıdan İçişleri Bakanı devrim olurdu hakikaten. Kabinenin en sağlam koltuğu bu oldu. Hadi bakalım polis Örik’in bakanlığı döneminde de gaz sıksın, çocuk öldürsün de görelim.

Kalkınma Bakanı: Bu kadar kirlenmiş kalkınmak kelimesi eşliğinde bir bakanlığın meyhane bakanlar kurulunda işi yok. Herkesin işini iyi yaptığı bir ortam çoktan kalkınmıştır zaten. Kaldırıyoruz bu bakanlığı.

Kültür ve Turizm Bakanı, Yılmaz Güney: Ya kim olacaktı?

Maliye Bakanı, Hrant Dink: Maliye ancak ayakkabısında delik olan birisine teslim edildiğinde güvendedir kanaatimce.

Milli Eğitim Bakanı, Ahmet Kaya: Eğitim emin ellerde iki gözüm.

Milli Savunma Bakanı, Esmeray: Bütün bir askeriyenin en sevdiği kadın. Asker karışık kasetlerinin vazgeçilmez şarkıcısı güzel insan. Bir Gel Tezkere söyler, o tezkere öyle bir gelir ki zorunlu askerlik kalkar.

Orman ve Su İşleri Bakanı, Kenan Pars (Kirkor Cezveciyan): Memleketin ormanını suyunu HES’ten, betondan kurtaracak birisi sert birisi olmalı tabii.

Sağlık Bakanı, Oğuz Atay: Her bakımdan sağlıklı birisi lazım Sağlık Bakanlığı’na. Ne Durmuş’lar, Müezzinoğlu’lar gördü o bakanlık.

Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı, Refik Halid Karay: Bu kadar sürgün yiyen birisinden daha iyi kim anlayabilir ki ulaştırmadan ve haberleşmeden?