BirGün’e emek vermek, onunla büyümek

Mustafa Kömüş - Haber Müdürü

BirGün’le ilk tanıştığımda lise çağında bir çocuktum henüz. Gerçek bir okuru olmam ise Ergenekon gözaltılarının başladığı döneme denk gelir. O günden bugüne geçen yıllarda hayatımın her döneminde BirGün’le anılarım var.

Esas bağı kurduğum zaman üniversitenin son yılı olan 2012’ye dayanır. Her sabah İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin hemen yanındaki büfeden gazeteleri alır, okulda üniversite için gönderilen gazeteleri satardık arkadaşlarımızla hep birlikte. Tabii ki satmakla kalmaz, gazeteyi alan arkadaşlarımızla sohbet eder; haberleri, yazıları konuşurduk. Bu sayede başka şekilde hiç tanışma imkânım olmayacak birçok kişiyle dostluğumuz gelişti. 

O günler AKP’nin ‘liberal’ yıllarıydı. BirGün o dönem sadece AKP ile değil, bugün ‘terör örgütü’ olarak anılan Fethullahçılarla da, onların açtığı alandan faydalanan liberallerle de cebelleşiyordu. Benimle aynı dönem üniversitede okuyan herkes o dönemin şahididir. Solun içine sokulmaya çalışılan liberal rüzgâra en büyük karşı duruşlardan biri BirGün’den geliyordu. Biz de BirGün’de çıkan yazılar ve haberlerden de beslenerek üniversitede bunun kavgasını veriyorduk. Sonra 2013 Haziran’ı geldi. Gezi günlerinde sokaklarda isyan ve direniş şarkıları söylenirken herkes BirGün’ün attığı manşetleri konuşuyordu. BirGün büyüyor ve tüm toplumsal muhalefetin sesi haline geliyordu. Benim için de yeni bir dönem başlıyordu. Gazetemizin abonelerine Talimhane’den, Kazancı Yokuşu’ndan başlayarak Tünel’e kadar her gün gazetelerini ulaştırıyordum. Her gün gazeteyi alanların yüzündeki gülümsemeyi görmek BirGün’ün ne anlama geldiğini hatırlatıyordu. Abonelik sistemi değiştirilince bu kez birkaç ay da Taksim Meydanı’ndaki metro çıkışında gazete sattım. “Halkın gazetesi BirGün, patronsuz gazete BirGün” diye seslendiğimde gazeteyi alanların diğer gazetelerle kurmadığı ve kuramayacağı bağı BirGün’le kurduklarını ve sahiplendiklerini ilk o zamanlarda anladım. Sonra bu bağın benim düşündüğümden de büyük olacağını fark edecektim. 

Sene 2016’yı gösterdiğinde okulda, sokakta sattığım; parası olmayana ücretsiz verdiğim gazeteme ilk önce stajyer olarak başladım. Redaktörlük, muhabirlik ve editörlük yaptım. Yazıişlerinde gazetenin daha güzel, daha iyi çıkması için kavgalar ettik. Bazı zamanlar haberleri yazarken çok üzüldük. Bir çevre mücadelesi kazanımla sonuçlandığında, bir grev işçilerin beklentileriyle sona erdiğinde, okullarının imam hatip olmaması için mücadele eden velilerin mücadelesi başarıyla bittiğinde, direnen kadınların sesi sokaklarda yankılandığında ise haberleri yazarken hep coşkuluyduk. Yaklaşık 8 yıl boyunca okurlarına ve halka sırtını dayadığını her gün gözlerimle gördüm ve yaşadım. Gazete yayın hayatına başladığında çok kısa bir süre sonra kapanacağını düşünenlerin neden yanıldığını da bu süreçte anladım. 

BirGün’e emek vermek, BirGün’le büyümek, BirGün’le yaşamak benim açımdan tarif edilemeyecek kadar önemli. BirGün 20 yıl boyunca kadınların, gençlerin, işçilerin, ataması yapılmayan öğretmenlerin, şiddete maruz bırakılan hekimlerin, tarikat yurtlarında istismar edilen çocukların sesi oldu. Nice 20 yaşlara…