Google Play Store
App Store
Bizim çiçeğimiz “lale”

“Ey Gönül!

Cânına üflenen nefhayla yan da kavrul!

Amma lâle gibi ol ki,

hâlinden sadece “yâr” haberdâr olsun.”

Mevlana Celaleddin Rumi

Bilimsel adı:

Lale (Tulipa), zambakgiller (Liliaceae) familyasından Tulipa cinsini oluşturan güzel çiçekleri ile süs bitkisi olarak yetiştirilen, soğanlı, çok yıllık otsu bitki türlerinin ortak adı.

Tulipomania: Lale çılgınlığı

Anavatanı: Orta Asya, Anadolu

Baharın müjdecisi, tasavvufta sembollerin baş tacı, Osmanlı döneminde bir devre adını vermiş, 2000 çeşidiyle has bahçenin vazgeçilmezi, pamuklara sarmak yerine Anadolu’da unuttuğumuz, padişahlar aracılığıyla Hollanda’ya/Avusturya’ya hediye ettiğimiz ve ardından bakakaldığımız, edebiyattan şiire, sanatın her dalından modaya ilham olmuş laleler. Lale bizim çiçeğimiz.

Lale efsanesi:

Hepimizin sevdiği Ferhat ile Şirin efsanesinin simgesinin lale olduğunu biliyor muydunuz? Nakkaş Ferhat, Şirin’e sevdalı bir delikanlı, süsler sarayları fırçasının renkleriyle. Amasya Sultanı Mahmene Banu’dan kız kardeşi Şirin’i ister ama Sultan Banu da Ferhat’ı sever içten içe. Şirin’i vermek istemez tabii ki ve böylece olmayacak bir iş ister Ferhat’tan. “Su getir şehrimize, al Şirin’i.” Şirin’e aşkı için dağları delen Ferhat suyu getirir şehre. Ama ona Şirin’in öldüğünün yalan haberini söylerler. Dünya Ferhat’ın başına yıkılır. Kırılan kalbiyle çöllerde dolaşırken gözyaşları dökülür gözlerinden. Her damla bir çiçeğe dönüşür. İşte bu çiçek laledir, kan kırmızı laleler... Acıklı sonları hiç sevmesemde başladık artık bitirmek gerek hikâyeyi. Ferhat çektiği acıya dayanamaz kıyar canına, bu haberi alan Şirin de yapar aynını. Yaşarken kavuşamayan âşıkların, cansız bedenleri yan yana gömülür, böylece ebediyette kavuşur ruhları ve konuşulur efsane aşkları hala dilden dile...

Sanatta lale:

Lale motifi, Selçuklulardan itibaren ama en çok da Osmanlı Devleti zamanında bahçe kültürü ile başlayıp çini, seramik, mimari, dokuma, ahşap oymacılığı gibi sanatın /zanaatın pek çok dalında yer bulur. “Lale”ninebced hesabında toplamı 66’dır, aynen “Allah” ve “Hilal” isimlerinde olduğu gibi. Lale, İslamiyet’te Allah’ı simgeleyen çok önemli bir dini semboldür. On ikinci yüzyıldan itibaren mimari eserlerin içinde, çini motiflerinde kullanılan lalelerin belki de en güzelini Mimar Sinan tarafından yapılan Selimiye Camii’nde görmek mümkün. Padişahların kaftanlarından, çizmelerine, halılara, kilimlere kadar dokumuş lale motifi, lale zamanının modası olmuş. Ayrıca Osmanlı Devleti’nin Lale Devri’ne adını veren lalelerin konulması için zanaatkârlar altın, gümüş, porselen, camdan; ağzı dar ve uzun boyunlu vazolar tasarlamışlar, bunlara “laledan” adı verilmiş.

Laleli bir şarkı:

Uykulu gözlerle, döndüm rüyamdan

Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından

Sen olmasan buralara, gelemezdim ben

Sevemezdim bu şehri, anlamazdım dilinden

Nasıl bir sevdaysa bu karşı koyamam

Dayanamam kıskanırım seni paylaşamam

Satırlar uçar gider aklımdan

Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından

Yeniden başlasam, bu sefer korkmadan

Koklayıp birbirimizi, çöpe atmadan

Satırlar uçar gider aklımdan

Sana sarı laleler aldım, çiçek pazarından

2006 yılında çıkan MFÖ’nün AGU adlı albümünde

yer alan Sarı Laleler adlı Mazhar Alanson şarkısı

lale deyince ilk akla gelen şarkılardandır.

Bugün tekrar dinlemenin tam zamanıdır.

Laleli bir şiir

Lalelim

Lalelide oturur

Laleli lale olur lalelimden.

Laleliden geçilir

Lalelimden geçilmez!..

Lale, Orhon Murat Arıburnu

(1916-1989), yönetmen, yapımcı, oyuncu, senarist, fotoğraf sanatçısı, ressam, şair; bu şiirinde bir zamanlar lale bahçeleriyle ve Laleli Baba’sıyla ünlü semtiyle söz oyunu yapar sevgiliye.

Arasında lale kurumuş bir kitap:

“(Lale) bir kimlik, bir ruh şahsiyetidir ki Selçukoğulları ve Osmanoğulları’nın naz ile büyüttükleri taze eda içinde yaşar. Öyle ki Ebülfeth Mehmet Han zamanında Manisa’da serpilip yetişmiş, Kanuni Süleyman Şah asrında İstanbul bahçelerinde süslenip güzelleşmişti. Yazık ki şimdilerde en renkli elbiselerini Felemenk diyarında kuşanmış bir gelin misali vatanına hasret çekiyor, ağlıyor, belki hıçkırıyor. İçinde siyaha çalan koyu mor bir hüzün saklayan bu çiçek bahçelerde açtığı vakit Felemenk diyarındaki laleler –ki onlar bu vatanın evden kaçırılmış kızlarıdır- kimliğini yeniden hatırlayacak. Ve onlar, taaSadabat bahçelerindeki mütevazı evlerine dönesiye kadar, her baharda, bu çiçek gibi bir özel çiçeği yetiştirmek için çırpınıp duracağım ben. Tıpkı “Nur-ı adn” (Cennet nuru) adıyla ilk değişik laleyi üreten Ebussuud Efendi gibi, tıpkı sayfa sayfa lale desenlerini boyayıp bir külliyat hazırlayan tabip Mehmed Aşıkî Efendi gibi, tıpkı “Netâyicü’l-ezhâr (Çiçeklerin Neticeleri)” isimli kitabın yazarı Cerrahpaşa Camii imamı Ahmet Ubeydi oğlu Mehmed Efendi gibi... Ve daha adıyla sanıyla belki iki yüz kadar şükûfeci gibi... Katre-i Matem, İskender Pala

Kaynaklar

https://tr.wikipedia.org/wiki/Orhon_Murat_Arıburnu

https://blog.ciceksepeti.com/nice-asiklara-simge-oldun-sen-lale/

https://onedio.com/haber/hem-goruntuleriyle-hem-kokulariyla-buyuleyici-ciceklerin-mitolojik-hikayelerini-biliyor-muydunuz-

https://tr.wikipedia.org/wiki/Lale

https://www.plantdergisi.com/dr-ogr-uyesi-arzu-altuntas/adina-bir-devir-actiran-cicek-lale.html

https://www.risalehaber.com/ebced-hesabi-ile-lale-yorumu-325224h.htm

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/989242