Hayır! Bir yerlerden “duyum” almadım. Kâhin falan da değilim. Ama “dışarda” olan bitene bakınca, tahmin etmek zor değil. Bizi bu hafta “içerde” şok gelişmeler bekliyor.

Önce NEDEN diye bakalım... Sonra şok gelişmeler hakkında bir iki tahmin yürütürüz.

* Özellikle BUGÜN ÇOK KRİTİK. Zira Rusya, düşürülen uçağın kara kutusundan elde edilen verileri bugün açıklayacağını bildirdi.

* Başbakan Davutoğlu, son basın toplantısında söyledikleri için “Putin’i ciddiye almıyorum” dedi ya. Hani şaka gibi!! Kara kutunun verilerini de “ciddiye almıyorum” diyebilir. Ama kendisi adına üzgünüm, diyemeyecek. Rusya, kara kutuyu canlı yayında açtı. Ve o seremoniyle sonrasındaki araştırmaya, üç ülkenin uzmanları da katıldı. Aslında 14 ülke davet edilmişti. Sadece üçü icabet etti. Yine de öyle bir üçlü ki, hani abartma olmasa “dünya” diyebilirsiniz: ABD, Çin, İngiltere... Dolayısıyla, bu üç ülkenin “tanıklığı” altında elde edilen verileri ciddiye almamak, şakanın dozunu kaçırır!

* Rusya’nın “kara para trafiğini araştırıyoruz” diye Türk bankalarının Moskova şubelerini kar maskeli ekiplerle basmasını da not edelim... Devam edelim...

* IŞİD’in mali kaynağını kurutmak için en önemli, en kritik adım atıldı. Çok özetle; Başta petrol satışı / geliri olmak üzere IŞİD’in önünü kesmek için Rusya Birleşmiş Milletler Güvenlik Kurulu’na bir tasarı sunmuştu. Eylül ayında sunulan taslağa ABD önce sıcak bakmadı. Ancak Konsey cuma günü “oybirliği” ile bu tasarıyı kabul etti. Aynı teşbihle devam edelim... BM Güvenlik Konseyi “dünya” demek: ABD, Çin, Rusya, İngiltere, Fransa...

* Elbette şaşırmayacaksınız! Türkiye, tasarıyı destekleyen ülkeler arasında değildi. Oysa şimdi destekleyip desteklememesi hiçbir önem taşımıyor. Ortada BM Güvenlik Konseyi’nin bir kararı var. Ve bu, Türkiye’yi... RTE’yi... Davutoğlu’nu da bağlıyor. Tabii, “BM’yi ciddiye almıyoruz” demezlerse!!!

* Aslına bakarsanız, “ciddiye alınmayacaklar” listesi uzayıp gidecek... Gidecek de, Putin’in daha kaba bir şekilde ifade ettiği gibi, cesaret edebilirlerse. Zira, Putin’e çemkirirken, “askerlerini Irak’tan derhal çek” diyen... Savunma Bakanları İncirlik’e kadar gelip Ankara’ya -bırakın gitmeyi- bir telefon bile etmeyen… El altından “şu sınırlarını kontrol et, yoksa gözünün yaşına bakmam” diyen ABD’ye ne yapacaklar!

bu-hafta-gundem-sok-sok-sok-97890-1.* Bir de, “millete nasıl açıklayacaklarını bilmedikleri” bir mesele var. Hadise Cuma günü cereyan etti. O gün gazetelerde Türkiye ile İsrail’in arasının yumuşadığı yolunda haberler çıktı. Ankara yalanlayamadı. Detayına girmemekle yetindi. Ama aynı gün, İstanbul’daki Daçka – Maccabi Telaviv maçında seyirciler arasında “belli” bir grup tekbirler getirerek İsrail’e saydı sövdü. Polis, göstericileri dışarı çıkarmak zorunda kaldı. Yani, gazete okumadıkları da bilinen o “belli” kitleye henüz konu anlatılamamıştı belli ki. Anlatılmaya nereden nasıl başlanacağının ipuçlarını ise, hafta sonu Hürriyet, Sabah, Milliyet gibi gazetelerde gördük: İsrail’den gaz alacaktık. Gerçi, bunun için 2019’a kadar beklemek gerekecekti. Olsun! Başlıklarda ve kahvehane / cami avlusu sohbetlerinde durum izah edilebilirdi: “Putin’i kim takar.. Gazı gerekirse İsrail’den alırız.. Düşmanı, eski düşmanın sopasıyla döveriz..”

RTE MASA ARIYOR

Mesele çok net. Şu birkaç gün içinde olup bitenler bile her şeyi anlatıyor: Rusya’dan başlayıp İran’la devam edin... Çocukların bile kanmadığı “Avrupa Birliği ile iyi ilişkiler” masalını düşünün... ABD’nin sopasını artık aba altından çıkarttığını görün...

Türkiye’nin, yeniden şekillenmesine çalışılan Ortadoğu’da gücünü toptan kaybettiği açık. Ne Kuzey ne de Batı... Artık bölgede, bırakın abiliği, ağzını her açtığında “sus bakayım” denilen sümüklü ufak oğlan muamelesi görüyor.

Bu yüzden İsrail ile el sıkışmaya bile hazır... Bu yüzden Suudi Arabistan’ın öncülüğünü kabul edip “İSLAM İTTİFAKI” içinde yer almak için can atıyor... Rusya uçağı, belki bu yüzden düşürüldü!

Komplo teorisi mi? Onlara ihtiyacımız yok doğrusu. Türkiye, yani RTE, çok ama çok sıkıştı. Nereye dönse bir duvara çarpıyor. Yaklaşık bir aydır, uçaklarımız Suriye’de uçamıyor. Başika’daki eğitim birliğine bile tahammül edilmiyor.

Eeee! Öyleyse, işte böyle olur! Yani... Dışarda bu kadar sıkışırsanız... Üstelik, dışardaki sorunlar içerde ekonomiyi de etkileyecek hale gelirse... İçeriyi karıştırırsınız.

Gerçi, Güneydoğu’da Beyrut manzaraları yaratan tanklı toplu “operasyonlar” bile çoğunluk ahalinin umurunda olmadı. Oralara “başka memleket” muamelesi yaptıklarından mıdır, “ölenler Kürt” deyip geçtiklerinden midir... Kim bilir! Kıllar kıpırdamadı.

FETÖ operasyonu... Tutuklanan gazeteciler falan da en çok iki günlük manşet... Anlayacağınız artık “ip üstündeki cambaza bakmak” pek işe yaramıyor. Cambazın iki perende bir takla atması, ağzıyla kuş tutması falan da lazım!!

Yani iktidara YENİ OYUNLAR / YENİ KURBANLAR gerekiyor... Ve şimdi sıra, işte sahici komplo teorilerine geliyor:

MANŞETLERE HAZIR OLUN

* Önce ufaklardan başlayalım: Eski Gülenci, bugünün en makbul yandaşı Hüseyin Gülerce, Fehmi Koru için “17-25 Aralık kumpasının parçasıydı” buyurmuş. Bugünlerde (asla dilemem ama) Koru’nun derdest edilmesi, hiç değilse iki günlük heyecan yaratmaz mı!

* Hazretler birdenbire Necip Hablemitoğlu suikastının dosyasını açmaya karar verdi. Daha kapak açılmadan “arkasında FETÖ” vardı haberlerini görmeye başladık. Ancak, gazete / kitap / haber ile arası iyi olmayan ahaliye Necip Hablemitoğlu’nu nasıl anlatırlar, bilemem.

* Bunca yıllık haberci olarak, sonuçta şunu söyleyebilirim: Bu ülkede gündemi değiştirmek için daha büyük kumpaslar / senaryolar gerekiyor. Ya sahte ya da ciddi suikast girişimleri… Hatta suikastlar mesela...

* Bir başka ihtimal de, PKK’nin üst düzey isimlerinden birinin yakalanıp Türkiye’ye getirilmesi olabilir. Ankara’daki fısıltılara bakılırsa, Barzani’nin son ziyaretinde (malum önce MİT Müsteşarı Hakan Fidan ile görüşmüştü) iki başlık öne çıkmış: Kürt petrolü ve sevkiyatıyla PKK’nın kaynaklarını kesmek... Yanı sıra, önemli isimlerinden birinin ele geçirilmesi...

Anlayacağınız... Yakın tarihin en vahşi yıllarından biri olan 2015, yine çok sıcak gelişmelerle bitecek gibi.. Bakalım, önümüzdeki günler (ve iktidar) bize neler vadediyor!

NOT: Sevgili Can, sevgili Erdem... Her gün Medya Mahallesi programında sizlerle birlikteyim. Ama ne yazık ki izleyemiyormuşsunuz. Onun için bu köşeden sesleneyim istedim. Sımsıkı kucaklıyorum, yanaklarınızdan gözlerinizden öpüyorum.

***

BirGün’e de bekleriz
Damat / Enerji Bakanı Berat Albayrak, Yeni Akit Gazetesi’ne nezaket ziyaretinde bulunmuş. Objektife de böyle sıcak / sımsıcak bir görüntü yansımış. Aman da aman! Pek yakışmışlar!