CHP yine değişir ama Türkiye yine değişmeyebilir

CHP’de değişimin öncüsü olması beklenen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçtiğimiz cumartesi günü Cumhuriyet gazetesinde yayınlanan yazısında CHP’nin 100 yıllık tarihinden ve Türkiye siyasetini nasıl etkilediğinden bahsederek “CHP değişirse, Türkiye değişir. Vaadim de şu olsun: CHP değişecek, Türkiye değişecek” dedi.

Mesele salt değişimse, aslında CHP, Kemal Kılıçdaroğlu lider olduktan sonra hayli değişti. Partinin geleneksel aklı, Kılıçdaroğlu’nun liderlik koltuğuna oturduğu 2010 yılından bu yana aşamalı olarak yerini başka bir vizyona bıraktı. Örneğin laikliği en önemli ilke olarak gören parti artık muhafazakâr akıma kapılmış ve onu “Türkiye’nin gerçeği” olarak kabul etmiş vaziyette. Hatta türbana Anayasal güvence sağlamak için önerilerde bile bulunuyor. Öte yandan ulusalcılık, 2023 CHP’sinde hakim görüş olmaktan çıktı. Partinin kapıları, uzunca bir süredir liberal entelektüellere sonuna kadar açık. Geçmişte CHP’yi ağır ifadelerle eleştiren kimi isimlerin bugün Kılıçdaroğlu’nun çok yakınında olduğunu görüyoruz.

İmamoğlu’nun “CHP değişirse, Türkiye değişir” sözü kulağa hoş geliyor ama son yıllardaki tecrübelerimiz bunu doğrulamadı. Son 10 yılda CHP’nin geçirdiği değişimine rağmen Türkiye olumlu anlamda değişmedi. Hatta ülkede her şey daha da kötüye gitti. Çünkü önemli olan “değiştirme” eyleminin kendisi değil, niteliği; bir başka deyişle neyin, nasıl değiştiği. Söz konusu bir partiyse, genel geçer bir değişim talebini dillendirmekten ziyade, değişimin nereye doğru olacağını konuşmak ve politik karakterini tartıştırmak gerekiyor. Yani mesele, işi isimler düzleminden çıkarıp fikirler düzlemine taşımak, ortaya siyasi bir eleştiri ve çıkış planı koymak…

***

CHP’nin 1972 yılındaki kurultayında Ecevit’in İnönü’yü yenerek genel başkan olması, politik çatallaşmanın sonucuydu. Ecevit, İnönü’nün aksine 12 Mart muhtırasının ardından Türkiye’nin askerlerin güdümünde idare edilmesine açıktan karşı çıktı ve CHP’nin başka bir yola girmesi gerektiği savundu. Bu CHP sınırlılıkları içinde de olsa sol bir itirazdı. “Toprak işleyenin, su kullananın” sloganıyla çıktığı yolda “Ya ben ya Bülent” diyen Milli Şef’i alt etti. 1973’te yüzde 33, 1977’de yüzde 41’le sandıktan birinci çıktı. İzlediği bazı politikalar, devrimci harekete yönelik tutumu ve bunların solculukla ne kadar ilgisinin olduğu ayrı bir yazının konusu elbette ama yaptıklarıyla CHP’yi esaslı bir şekilde dönüştürmeyi başardı.

İmamoğlu yazısında Ecevit’e selam göndermeyi ihmal etmedi. Bununla birlikte Türkiye tarihindeki sağ iktidarları da eleştirerek, “Birbiri peşi sıra iş başına gelen sağ iktidarlar, gelir dağılımını bozdu, Cumhuriyetin en önemli gücü ve dayanağı olan yetenekli ve girişimci orta direği eritti. Bugün toplumun %10’u ulusal zenginliğin yüzde yetmişine sahip olacak bir noktaya geldiyse, bizim de kusurumuz var. Emeğin asli temsilci olarak CHP’nin iktidar olamayışının bedeli bu denli ağır oldu maalesef” dedi.

Bu tür saptamaları İmamoğlu’ndan duymaya alışık değiliz. Genelde “kucaklayıcı” siyaset tarzını benimsediğinden sağa-sola pek meyletmiyor. Hatta 2019’da Habertürk yazarı Oray Eğin, İmamoğlu ile görüştükten sonra kaleme aldığı yazıda “Altından girdim, üstünden çıktım, ama ona ısrarla solcuyum dedirtemedim” diye yazmış, İmamoğlu’nun “Sol olunca bir de karşıtı sağ oluyor, ben karşıtlığı sevmiyorum” şeklindeki sözlerini aktarmıştı. İmamoğlu, kendisi de çizgi değiştirip partisindeki değişimin sola yakınlaşmakla mümkün olabileceğini düşünür mü, orası bilinmez. Ancak mantık olarak, ülkeyi sağın getirdiği noktadan şikayetçiyse, çözümün solda olduğunu söylemesi gerekir. Eğer niyeti buysa da satır aralarında değil daha vurgulu söylenmesi beklenir. Tıpkı Türkiye’yi bu hale getirdiğini söylediği sağ iktidarların yürütücüleri Turgut Özal’a ve Süleyman Demirel’e ölüm yıldönümlerinde gösterdiği hürmet gibi...

***

İmamoğlu’nun ve CHP’de değişim isteyen tüm öznelerin taleplerini henüz ete kemiğe büründürememeleri onlar için en önemli sorun. CHP’nin değişmeye ihtiyacı olduğu kesin ama değişim isteyenlerin yol haritası henüz ortada yok. Bu nedenle konu isim tartışmasının ötesine geçemiyor.

CHP’de ne değişecek ve parti eskiye göre neyi farklı yapacak? Kılıçdaroğlu CHP’de birçok şeyi değiştirdi ama esas değişmesi gereken alışkanlıklara dokunmadı. Tabanı pasifleştiren, halkı siyasetin seyircisine, siyaseti de bir grup profesyonelin meşgalesine çeviren muhalefet tarzı Kılıçdaroğlu döneminde de CHP’nin tipik özelliğiydi. Sağı sağla yeneceğini sanan CHP, dönüştürücü olmaktansa sistemi mevcut dinamikleriyle revize etmeye talip oldu.

Değişim isteyenler bunları değiştirecek kadar ileri gitmeye niyetli mi yoksa değişmesi istenen sadece genel başkanlık kararlarının altındaki imza mı? Medya isimleri öne çıkarmayı, yorumcular siyasi profillere aşkın anlamlar yüklemeyi sevse de CHP’de değişimin yaratacağı siyasi potansiyelin hacmini, bizzat değişimin yönü ve derinliği belirleyecek.