Tam bir sosyal demokrasi farsı olan Liman İşçileri Sendikası’nın başkanı sözde Mazovist Evrart Claire’den mega zengin olduğu için etrafındaki ışığı bükebilen ultra-liberal Roustame Diodore’ye, üç ay kirasını ödemeyen birinin evine haciz getiren bir emlakçıdan “Komünistler geleceğine Kral Guillaume gelsin daha iyi” diyen bir faşiste kadar çok renkli karakterler, derinlikli metinler ve kaliteli bir hikaye ile zenginleştirilmiş gizemli bir polisiye sunuyor Disco Elysium.

Disco Elysium: Marksist bir cRPG

Komünist ve anarşistler, feodal hükümdar Frissel’e karşı birlikte mücadele etmiştir. Yıllarca süren ve yaklaşık iki milyon kişinin hayatını kaybettiği savaşın ardından komünistler Revachol Komünü’nü kurmuşlardır. Fakat uluslararası “Koalisyon,” Revachol’deki sadıklar (loyalists) ile birlikte çalışarak şehre saldırılar düzenlemiş ve iki yıl içinde komünü dağıtmıştır. Komün yönetimi devretse de Komünist Parti’den geriye kalan devrimciler mücadeleyi sürdürmek için yer altına girmişlerdir.

Komün dağıtıldıktan sonra Koalisyon hükümeti ipin ucunu bırakmamış ve yer altındaki komünistleri de yakalamak için düzenli saldırılara devam etmiş. Kitlesel infazlar, gaddar polis faaliyetleri ve ispiyonculuk sayesinde, birkaç sene içinde, geri kalan komünistlerin de kökü büyük ölçüde kurutulmuş. Ardından gelen özelleştirmeler, nükleer reaktör erimesi, tekelleşme, çete savaşları vesaire derlen Revachol hem ekonomik hem toplumsal açıdan uzun bir buhran dönemine girmiş. İlerleyen dönemlerde Koalisyon’dan hiçbir devlet Revachol’u sahiplenmek istememiş. Şehrin şaşalı günlerinden geriye vergi ve uyuşturucu cenneti olarak ayakta kalmaya çalışan BioShock-vari bir liberal distopya kalmış. Gelinen noktada düzeni, defakto yetki sahibi olan, Revachol Citizens Militia (RCM) denen halk milisi sağlamaya çalışıyor. Oyunun proloğunda siz, bu kaderine terk edilmiş ve kasvet dolu şehirdeki bir otelin odasında, akşamdan kalma ve yarı çıplak vaziyette, hafıza kaybından ötürü kim olduğunu dahi tam olarak hatırlamayan RCM dedektifi Harrier Du Bois olarak uyanıyorsunuz.

HARRY DU BOIS = BEHZAT Ç. + S. HOLMES + H. POIROT

Odadan sağ çıkabilirseniz, ortağınız Kim Kitsuragi kaldığınız otelin arka bahçesindeki ağaçta asılı duran cesedi araştırmanız için Martinaise mahallesine geldiğinizi hatırlatıyor. Revachol’ün Martinaise mahallesi, yine defakto, Liman İşçileri Sendikası tarafından yönetiliyor. Asılı duran adamı, sendika üyesi bir grubun linç ederek öldürdüğü bilgisi veriliyor size. Olayı çözmeye çalışırken sendikanın grevde olduğunu görüyorsunuz. Harry düşünürken grevin bir işçi darbesine evrilme ihtimali üzerinde de duruyor. Fakat Martinaise’in doğusundaki liman kapılarında “daha ucuza çalışma hakkı” için sloganlar atan grev kırıcılarla karşılaşıyorsunuz. Grev kırıcıları oraya Wild Pines Group isimli mega şirket yerleştirmiş. Şirket adına çalışan Joyce bir ultra-liberal… Lüks yatında Joyce ile konuşurken sermaye çağının bittiğini ancak bunun daha fazla mihnet getireceğini söylüyor size. Sohbeti doğru yere yönlendirirseniz Joyce, gerçekleri kabullenerek, “Aslında komünistlerin kazanmasını tercih ederdim. Belki daha iyisini yaparlardı. Ama kaybettiler.” diyor.

Revachol’de işletme izni diye bir şey yok; herkes istediği gibi dükkan açabiliyor, sıfır bürokrasi. “Besim Toker” bunu beğendi. Ama polis var, işletmeleri korumak için. Yani her şey çürürken polis işletmeleri koruyor. Tam bir minimal devlet dersi… Şehirde ciddi bir ekonomik durağanlık var. Kıyafet satan işportacı “Bu havalı kıyafetler ile tarz yapıp ekonomiyi kurtarabilirsiniz.” diyerek efektif talebi tetiklemeye çalışıyor (bkz. Keynesyen iktisat). Otelin barında konuştuğunuz bir NPC, Michal Kalecki’nin o müthiş “İşçiler kazandıklarını harcar, kapitalistler harcadıklarını kazanır.” aforizmasında olduğu gibi, “Para kazanmak için para harcaman gerekir” diyor. Şehirde bariz bir efektif talep eksikliği, eksik istihdam ve “bullshit jobs” var. Mesela, eski bir faşist olduğunu öğrendiğiniz Rene bir bekçi kulübesinde çalışıyor ama özel bir sebepten ötürü birkaç gün kulübeye gitmediğinde kimse durumu fark etmiyor. Keynesyen istihdam programı gibi...

DÜŞÜNCE DOLABI

Disco Elysium’un RPG’ye getirdiği en büyük yenilik “thought cabinet” (bir diğeri diyalogların ekranın altında değil sağında Twitter feed gibi akması). Benimseyebileceğiniz irili ufaklı 53 düşünce var. Bu düşünceler arasında bulunan ve oyundaki tercihlerinize göre açılan dört büyük siyasi pozisyondan birini benimseyerek oyunu oynayabiliyorsunuz. Bunlar: Komünizm (Mazovian Socio-Economics), ahlakçılık/sosyal demokrasi (Kingdom of Conscience), ultra-liberalizm (Indirect Modes of Taxation) ve faşizm (Advanced Race Theory). Benim yaptığım gibi, oyunu komünist olarak oynamak istiyorsanız “Kahrolsun burjuvazi,” “Zenginleri yiyeceğiz,” “Cebinde 25 realden fazla parası olanları kazığa oturtmalıyız” ve benzeri diyalog tercihlerinde bulunmalısınız. Mesela ultra-liberal Joyce bize “Wild Pines Group olarak dünyadaki kargonun yüzde 8’ini biz taşıyoruz” dediğinde cevabınız “Hayır, siz taşımıyorsunuz, işçiler taşıyor.” olmalı. Belki şu anda kafanıza takılan Komünist polis olur mu?” sorusunun cevabını da oyunda bulabilirsiniz.

disco-elysium-marksist-bir-crpg-849483-1.

Bir eşikten sonra, oyundaki sevdiğim becerilerden biri olan, retoriğiniz size “Mazovian Socio-Economics” düşüncesini benimsemenizi öneriyor. Kabul ederseniz oyunun geri kalanında Marxist/Komünist diyalog tercihlerinden daha fazla exp elde ediyorsunuz. Mazovian Socio-Economics düşüncesi bizim Marksist düşünceye, düşüncenin oyundaki babası olan Kras Mazov ise Karl Marx’a tekabül ediyor. Daha sonra, isterseniz, Kras Mazov’un intihar ederek mi bombalanarak mı yoksa suikast sonucu mu öldüğü sorusunu çözmeniz için, komünizmin yan düşüncelerinden olan, “The Suicide of Kras Mazov” düşüncesini de benimseyebilirsiniz. Bazı düşünceleri benimsedikten sonra becerileriniz kalıcı bir şekilde değişiyor. Mesela ultra-liberal olursanız empati beceriniz 2 puan azalıyor. Gayet makul, değil mi?

Oyun metinlerinde faşizm ve ırkçılık bayağı dalgaya alınırken ultra-liberalizm ve komünizm biraz karikatürize edilerek aktarılıyor. Birkaç diyalogda Stalinizm eleştirileri yapılmışsa da oyunun genel çerçevesi Marksist temellere dayanıyor. Son tahlilde komünizme sempatik ve nostaljik bir yaklaşım var. Nihayetinde, oyundaki mevcut toplumsal ve ekonomik düzen tam bir liberal çöküntü olarak resmediliyor. Nitekim oyunun Estonyalı geliştiricileri ödül töreninde, Amerika satışlarını kaybetmek pahasına, Marksist olduklarını açıklamışlardı. Hatta oyunun tarafgir algılanmaması için komünizme yönelik eleştirilerin ve karikatürleştirmenin dozlarını bilerek arttırdıklarını eklemişlerdi.

Tam bir sosyal demokrasi farsı olan Liman İşçileri Sendikası’nın başkanı sözde Mazovist Evrart Claire’den mega zengin olduğu için etrafındaki ışığı bükebilen ultra-liberal Roustame Diodore’ye, üç ay kirasını ödemeyen birinin evine haciz getiren bir emlakçıdan “Komünistler geleceğine Kral Guillaume gelsin daha iyi.” diyen bir faşiste kadar çok renkli karakterler, derinlikli metinler ve kaliteli bir hikâye ile zenginleştirilmiş gizemli bir polisiye sunuyor bize Disco Elysium. Kalbi soldan atıp bilgisayar/konsol oyunlarıyla ilgilenenlerin kaçırmaması gereken dahice bir oyun. Bir diğeri de daha evvel yine burada incelemesini yaptığım Detroit: Become Human. Disco Elysium’un belki tek eksisi verdiğiniz kararların hikâyenin gidişatını ve sonunu Detroit: Become Human’daki kadar etkilemiyor olması.

Peki cinayeti kim işledi? Sendika işçileri mi? Seks işçisi Klaasje mi? Komünistler mi? Yoksa siz mi? Zira ipuçları, gördüğünüz rüyalar, yaşadığınız psikolojik bunalım ve iç sesiniz okları size çeviriyor. Unutmayın, otel odasında hafızanızı kaybetmiş bir şekilde uyanmıştınız. Bir noktada ben de kendimden şüphelenmiştim. Finali bozmayacağım tabii ama sizi katilin kimliğine ve geçmişine dair müthiş bir sürprizin beklediğini söyleyebilirim.