DEM’in hedefi, Kılıçdaroğlu’nun 14 Mayıs Seçimi’nde aldığı rekor düzeydeki oyu geçmek. Ancak kentin nabzı bu düzeyde bir başarının yakalanmasının oldukça zor olduğunu gösteriyor. İktidarın kentteki önemli isimlerinden sayılan Galip Ensarioğlu sahada neredeyse yok. Tüm bakanlar seferber olsa da AKP’nin oylarının Yeniden Refah ve Hüda Par’a dağılacağı belirtiliyor.

Diyarbakır'da DEM'in hedefi Kılıçdaroğlu'nu geçmek!
Fotoğraf: Mahmut Oral

Mahmut ORAL / DİYARBAKIR

Sonucu baştan belli bir seçim yazısını yazmak, her zaman zor olmuştur. Bir fıkra ile başlamak belki söze doğru yerden girmemizi sağlayabilir:

Diyarbakırlı bir aile batıda bir kente göçer. Oğlunu okula yazdırır. Çocuğun defterleri, kitapları kalemleri her şeyi tamam, çantasıyla okula gönderirler. Çocuk tüm gereçlerini sınıfta masasına yerli yerince dizer. Sıraları dolaşan öğretmen, çocuğun her şeyinin tam ama silgisinin olmadığını görür ve ona sorar:

- Oğlum senin silgin neden yok?

Çocuk cevaplar:

- Öğretmenim biz Diyarbakırlıyız, bizde yanlış olmaz!

Diyarbakır’dan bahsediyoruz. Hemen her iktidarın hem de her seçimde devlet desteğini de arkasına alarak ele geçirmek istediği bir Kürt Kalesi’nde 31 Mart seçimlerinin sonucunu tahmin etmek hiç zor olmasa gerek. Bu bağlamda sonda söylenecek sözü en baştan söylemiş olalım. Bu seçimde de değişen bir şey olmayacak ve ipi DEM’in adayları kazanacak.

DEM’İN RAKİBİ KILIÇDAROĞLU!

Ancak DEM açısından bu seçimde hedefler bir hayli yükseldi. Bu çıtayı belirleyen ise CHP’nin devrik Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu. 14 Mayıs 2023 seçimlerinde Kılıçdaroğlu Cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde, herhangi bir siyasetçinin Diyarbakır’da elde edemediği bir zafere imza atarak, yüzde 72,96’lik oran ve 651 bin 793 oy ile ihtimaldir ki kendisinin de ummadığı bir destek buldu. Bu oy potansiyelinde elbette ki kentin genel Erdoğan karşıtlığının büyük bir payı var. Ama bu DEM’in bu ve bundan sonraki seçimlerde önüne koyduğu ilk ve en büyük hedef olarak da kayıtlara geçti. DEM cephesinden bakılınca, seçimin mutlak galibi olacaklarını biliyorlar. Dolayısıyla hedeflerinin de Kılıçdaroğlu’nun aldığı oyu geçmek olarak belirlemeleri gayet doğal.

DEM’in gönlünde yatan aslan Kılıçdaroğlu’nu geçmek olsa da kentin nabzı, en azından bu seçim için bu düzeyde bir başarıyı yakalayamayacağını gösteriyor. Zira yıllar yorgunu bu kentin iradesi, son iki dönemdir kayyımlar eliyle gasp ediliyor. Yeni seçilecek eşbaşkanların yerine yeniden kayyım atanıp atanmayacağı, hemen herkesin zihninin derinlerinde yanıtını arayan bir soru olarak yankılanıp duruyor. Bu bakımdan DEM’in oylarının “zaten kayyım atanacak” düşüncesinde olan seçmenler nazara alındığında, bir miktar düşebileceği genel kanı. Ancak bunun motivasyon etkisi yapabileceği de dile getirilmiyor değil. Bu görüşte olanlar ise oyların düşmeyeceğini askine artacağını söylüyor. Her iki düşüncedeki DEM’linin mottosu “Oylar kendimize, kayyım memleketine”.

LEYLA ZANA YENİDEN KÜRSÜLERDE

DEM yöneticileri oyların biraz düşme eğiliminde olduğunu görmüş olacak ki, yıllardır platformlardan uzak duran eski parlamenter Leyla Zana’yı ansızın Diyarbakır Newroz’undan başlayarak konuşma kürsülerine çıkarmaya başladılar. Zana bu yazı kaleme alındığında birkaç ilçede DEM adaylarını desteklemek üzere konuşmalar yaptı. Etkisini de göstermedi değil. Çünkü Zana, özellikle Kürt kadını açısından çok çok önemli bir sembol.  Zana’nın konuştuğu mitinglerde kadınların coşkusu bir başka oluyor.

DEM’in zaferinden söz etmişken, adaylarından da kısaca bahsetmek gerekir. Kadın Eşbaşkan adayı Ayşe Serra Bucak, Siverekli politik bir aileden. Hukukçu babası Serhat Bucak, uzun yıllardır Türkiye’ye gelemiyor. Serra Bucak da bu yüzden eğitimini Almanya’da tamamlamış. Almanya'nın Köln Üniversitesi'nde Alman Dili ve Edebiyatı ile Pedagoji bölümlerinden mezun. Kürt siyasetinde Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel gibi isimlere danışmanlık yapmış biri. Diğer Eşbaşkan adayı Doğan Hatun ise Diyarbakır’ın Kulp ilçesinden ve Maden mühendisliği eğitimi almış. 2016-2023 yılları arasında Maden Mühendisleri Odası başkanlığı görevini yürüttü. Kentin merkezindeki Karayolları sosyal yerleşkesinin önemli bir kısmının yıkılıp, yerine cami yapılması nedeniyle yaptığı basın açıklaması üzerine hakkında 2 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı ve beraat etti. Hatun, özellikle kentsel dönüşüm süreçlerinde ve 6 Şubat depremi sonrasında halkla iç içe aksiyon aldı. Deprem sonrasında oluşturulan platformun da sözcüsüydü.

DEM Eş Başkan adayları Serra Bucak ve Doğan Hatun iddialı.

ENSARİOĞLU SAHADA YOK

AKP cephesinde ise oyların önemli ölçüde düşeceği hemen her kesim tarafından dile getirilen bir öngörü. AKP’nin adayının taban tarafından benimsenmemesi buna en büyük gerekçe. Bu iddiaya göre Halis Bilden her ne kadar Diyarbakırlı olsa da 2000’li yılların başından bu yana Ankara’da bürokrasi içinde yükselmiş biri ve o zamanlardan bu yana Diyarbakır’la köklü bir bağı bulunmuyor. Kendisini destekleyen en önemli siyasi aktör ise eski İçişleri Bakanlarından Abdulkadir Aksu. Söylenenlere göre, halen AKP Diyarbakır Milletvekili olan Galip Ensarioğlu, partisinin Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Başkan adayı olmayı çok arzulasa ve bu talebini Saray’a iletmiş olsa da Aksu’nun lobisi bunu engelledi ve Bilden’in aday olarak belirlenmesini sağladı. Hal böyle olunca Galip Ensarioğlu’nu, Bilden’in saha çalışmalarında pek gören de olmuyor. Ensarioğlu daha çok ilçe başkan adaylarını desteklemek üzere ilçeleri geziyor. Aksu ve Ensarioğlu isimlerinden söz etmişken, bu siyasetçilerin kökleri çok eskiye dayanan siyasi rakip/hasım olduklarını söylemek de pek ala mümkün. Biri ANAP’ta iken diğeri DYP’de idi. Sonunda her ne kadar iki isim AKP’de bir araya gelmiş olsa da siyasi rekabetleri devam etti. Son durumda Bilden’in adaylığı ile AKP içerisinde Aksu’nun Ensarioğlu adına karşı galebe çanları çaldığı söyleniyor. 

DİĞER PARTİLERİN ADI VAR POTANSİYELİ YOK

Ensarioğlu’nun kerhen çalışması durumu barizken AKP’nin düşen oylarının nereye gideceğinin de açıklanması gerekli. AKP’nin kayıp bu oylarının tepki olarak başta Yeniden Refah olmak üzere Hüda Par, İYİP ve DEVA arasında dağılacağı belirtiliyor. Bilindiği gibi Hüda Par, Cumhur İttifakı’nı desteklemişti. Bu seçimde ise kendi adayını çıkarıp, potansiyelini görmek istiyor. Bu durum AKP’ye oy kaybettirecek bir başka etken olarak öne çıkıyor. Barzani ekolünden siyasi partilerde ise sadece Hak ve Özgürlükler Partisi’nden aday var ama kitlesel destek yok.

İYİP’İN ÖNEMLİ İSMİ BAĞLILARINI SERBEST BIRAKTI

Diğer partiler işin içine girmişken İYİP’in güçlü ismi eski bakan Salim Ensarioğlu faktöründen de kısaca söz etmek lazım. Hatırlanacağı üzere Şex Said tartışmaları sırasında Ensarioğlu, partisinde disipline sevk edilecekken Genel Başkan Yardımcılığı’ndan istifa etmiş, kentteki tüm örgütleri de istifaya götürmüştü. Ensarioğlu’nun her seçimde 20 bin dolayında oy potansiyelinden söz edebiliriz. Kendisi, bu seçimlerde bağlılarını büyükşehir belediyesinde serbest bıraktığını, ilçelerde ise adayına göre kimi yerlerde DEM’i, kimi yerlerde AKP’yi desteklediğini ifade ediyor.

GEÇMİŞ SEÇİMLERE BİR BAKIŞ

Diyarbakır’da geçmiş seçim sonuçlarını da bir başlıkta ele alacak olursak, önce 14 Mayıs 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine bakalım. Cumhur İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu yüzde 71,96 ile  651 bin 793 oy, Millet İttifakı’nın adayı Recep Tayyip Erdoğan ise yüzde 26 ile 239 bin 827 oy almıştı. Kılıçdaroğlu’nun aldığı oy hiç şüphesiz dönemin HDP kitlesinin verdiği destekle bu oranı bulabilmişti. Bir not olarak HDP’nin geçmiş dönemdeki Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş’ın katıldığı seçimdeki oy oranına dönersek, yüzde 64,34’lük oran ve 534 bin 414 oy almıştı. Kılıçdaroğlu ile Demirtaş’ın arasındaki farka bakınca, DEM’in hedefinin veya rakibinin neden Kılıçdaroğlu olduğu böylelikle daha iyi anlaşılabilir.

Bir önceki yerel seçimlerden de anlaşılacağı üzere makas AKP açısından umut verici değil. Zira o seçimde HDP adayı Ahmet Selçuk Mızraklı yüzde 62,93’lük oran ve 490 bin 571 oyla, en yakın rakibi AKP adayı ve Büyükşehir Belediyesi Kayyımı Cumali Atilla’yı ikiye katlamıştı. Atilla söz konusu seçimde yüzde 30,99 oy oranı ve 241 bin 633 oyu bulabilmişti. Bu seçimde de tablonun AKP adayı Bilden açısından aksini göstermesi için hiçbir neden yok.

NEWROZ COŞKUSU MOTİVASYONU ARTIRDI

Peki partiler, seçimde hangi güçleri öne sürüyorlar. DEM için öyle pek fazla dış destek yok denilebilir. Newroz coşkusu, kitlelerin motivasyonunu artırmış görünüyor. Yağmur ve soğuğa rağmen milyon dolayında insanın alanda toplanması, partinin çalışmaları için önemli bir moral kaynağı olmuş durumda. Adaylar, il örgütünün planlaması doğrultusunda günlük çalışmalarını tamamlıyor. Leyla Zana gibi aktörler de destek için mitinglerde söz alıyor. Son zamanlarda tartışılan yeni çözüm süreci, yeni açılım gibi söylemlerin ise tabir caiz ise kitlede bir karşılığı yok. Zira Erdoğan’ın geçmiş politik manevraları, bu konuda güveni yerle bir etmiş durumda. Daha da ileri gidersek, AKP ile yeniden bu kapsamda görüşmelere başlanılmasını istemeyen hatırı sayılır bir kitleden de söz edilebilir. Bu kesim, AKP’nin siyaseten ölmekte olduğunu savunup, taze kan verilmesini istemiyor. Diğer yandan Irak’a yönelik Kolordu düzeyinde bir kara harekatından söz edildiği ortamda, KCK Başkanlık Konseyi Üyesi Murat Karayılan’ın “İHA” açıklamaları da DEM tabanında bir miktar karşılık bulmuş gibi görünüyor. Bu durumun sözü edilen harekatın öyle kolay olmayacağına işaret ettiği ifade ediliyor.

BAKAN ORDUSU AKP’YE DESTEK İÇİN SEFERBER

Buna karşın AKP’nin çalışmalarında ise tam bir devlet desteğinden daha da ileri giderek devletin kendisinden söz edebiliriz. Sanki AKP devletin partisi ya da ülke parti devletine dönmüş gibi Bilden’e destek için bakanlardan biri gidiyor diğeri geliyor. Bakan yardımcılarının ise işi gücü Diyarbakır seçimi gibi. İçişleri Bakan Yardımcısı eski Diyarbakır Valisi Münir Karaloğlu bu yardımcı bakanlardan biri. Karaloğlu seçim çalışmaları için kente kilim atmış durumda. Bilden’in seçim çalışmalarına bizzat katılıyor ve bunları da resmi sosyal hesaplarından Bakan Yardımcısı titriyle paylaşmaktan geri durmuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan da adayını desteklemek üzere Çarbamba günü kentte bir miting düzenleyecek.

PEKİ SOKAK NE DİYOR?

Halkın heyecanı olmayan bir seçim atmosferine olduğumuz yönünde genel bir kanısı var. Ekonomi gündemin birinci sırasında. Yoksulluk, umutsuzluk nedeniyle morali bozuk insanlar, değişimin asla olmayacağına dönük inancı kanıksamış. Pazar yerindeyiz. Ramazan ayı olmasına rağmen, tezgahlarda o hava yok ortalık sessiz. Bir tezgahta giysi satan biri, elindeki telefonundan dinlediği Kürtçe müzikle, gelen gidene bakıyor. Oysa tam tersi olmalıydı. Bayram arifesinde esnafın gelen gidene bakması yerine, insanların çocuğuna ya da kendisine yeni giysi için tezgaha bakması gerekirdi. Soruyorum: “Seçimler yaklaşıyor, bir düşüncen var mı, sonuç ne olur?” Soruyu “Bir haftadır siftahım yok. Bayramın hemen öncesinde şimdiye ikinci parti malları satmış olmalıydım. Ama insanlar aç. Önce boğaz. Elbise eskir dikersin, yırtılır yamarsın ama yemeden olmuyor. Kızmıyorum insanlara, ne yapsın ki karın tokluğuna bile çalışamıyor insanlar. Hal böyleyken ne seçimi. Hiçbirşey değişmez” diye geçiştiriyor.

BU HER GÜN BİR KEZ DAHA ÖLMEK GİBİ BİR ŞEY!

Bir başkasına yöneliyorum. Elinde tarladan toplanmış roka demetleri var. Köklerini kesip lastikle iki desteyi birleştiriyor. "Bu demetleri tarladan 8 liraya alıyorum. Ayıklayınca iki demeti birleştirip 10 liraya satıyorum onu da alan yok. Korku insanları tüketti. Herkes her şeyin farkında ama korkudan konuşamıyor insanlar. Tepedekiler, yiyip bitirdi memleketi. Halk kendisini kemiriyor. Yaşamak derdinde insanlar. Ama böyle yaşamak mı olur. Bu her gün bir kez daha ölmek gibi bir şey”

TEK ERDOĞAN VAR, GERİSİ BOŞ

Bir diğeri de sesleniyor sonra: “Bu seçimde çok sürpriz olabilir. Ben kendim 17 yıldır hizmete (AKP’yi kastediyor) veriyordum. Ama artık belki oy vermeye gitmem. Kayyım getirdiler hizmet yapacak diye. Benim evim Belediyenin tam karşısında. Belediyenin önü çukur. Eve her gittiğimde, sabah kayyımın makamına gidip ona bari belediyenin önünü yap ayıptır diye kızacağım diyorum. Ama şeker hastasıyım. Sabah evden çıktığımda dün düşündüğümü unutuyorum. Sonradan yine aklıma geliyor o çukur. Hani kayyım hizmet edecekti. Ne hizmeti ne hali. Bir Erdoğan var o partide gerisi boş. Galiba artık Erdoğan da kurtaramayacak. İnsanlar cezayı kesecek”

GÖZLERİ DOLAN, ÖFKEDEN YÜZÜ KIZARAN EMEKLİLER!

Ulu Camii Meydanı’ndayız. Açık havanın ve güneşin tadını çıkaran emekliler, her zamanki gibi bankları doldurmuş. Uzaktan fotoğraflarını çekiyorum, çıkışıyorlar. Yanlarına yaklaşıyorum. Maaşlar nasıl, yetiyor mu diye soruyorum. Gözleri doluyor kiminin, kiminin öfkeden yüzü kızarıyor. Belli ki yaklaşan bayramda yine torunları sevindirecek bir maddi durumları olmayacak. Onlara harçlık veremeyecekler. Daha da üzmemek için uzatmıyorum.

İNSANLARI DEMOKRASİ İNANCINDAN KOPARDILAR

Bir grup üniversite öğrencisinin dikkatini çekmiş olmalıyım. Aralarından biri “Adımı yazma, resmimi de çekme beni okuldan atarlar diyor ve iktidara veryansın ediyor: “Kayyım atanması bir toplumun, halkın seçimlerine, tercihlerine, siyasi görüşüne yapılan en büyük saygısızlıktır. O toplumun seçiminin hiçe sayılmasıdır. İktidar bu bakımdan Kürt seçmenlere ve iradelerine karşı düşmanca bir tutum sergiledi. Kaldı ki gelen kayyımlar hizmet yerine belediyelere kendi ithal kadrolarını doldurdu. Son iki seçimde de böyle oldu Kürtlerin seçimine kayyım atandı. Bu seçimde de bunun olmayacağının bir garantisi yok. Buna rağmen oyum DEM’e olacak. Ancak kayyımlar nedeniyle çevremde oy kullanmayı gereksiz gören bir çok kişi var. Bunlar oy vermeyi düşünmüyorlar. İnsanları demokrasi inancından kopardılar bunlar. Yine de bu seçimde DEM kazanacaktır”

ET SATAMIYORUM

Bir mahalle kasabında buluyorum kendimi. Yılların esnafı. Müşterileri arasında çok sayıda bürokrat, polis de var. “Baba mesleğimi yapıyorum. Kendimi bildim bileli bu işin içindeyim. 50 yaşıma geldim böylesi bir pahalılık görmedim ben. Birkaç yıl önce aylık kilo kilo alışveriş yapan müşterilerim yarım kiloya düştü. Kimi müşterilerim iki, bazıları üç ayda bir uğrar hale geldi. Etin fiyatını söylerken ben kendimden utanıyorum. Halk bunun hesabını sandıkta soracaktır” diyor.

AKP’YE KAYBETTİRME DÜŞÜNCESİ İYİ HİSSETTİRİYOR

Bu yazı için cezaevi çıkışlı birkaç eski hükümlü ile de görüşme yapıyorum. DEM partinin batı kentlerindeki mikro ölçekli uzlaşı/ittifak arayışlarına ve anlaşmalarına yönelik eleştirileri var. Bu tutumu HDP’nin kuruluş felsefesinden uzaklaşıp, seçim ve koltuk endeksli klasik bir siyaset zeminine kayması endişelerinden söz ediyorlar. Ve biri ekliyor: “Bu eleştirileri partiye de yapıyoruz ama AKP/MHP ittifakının Kürtlere yönelik hınç dolu söylemini düşününce de AKP’ye kaybettirme düşüncesi daha ağır basıyor ve partililerimizi önemli ölçüde iyi hissettiriyor. Bu yüzden de eleştirilerimizin tonu da düşük oluyor elbette”

∗∗∗

STK’LERİN GÖRÜŞLERİ

Merkezi hükümet yapamadı, AKP’li adayın vaadi gerçekçi değil

Mimarlar Odası Diyarbakır Eşbaşkanı Arif İpek, çalışma alanı itibarıyla belediyelerin ve dolayısıyla da kayyımların icraatlarına en hakim olan kurumlardan birini temsil ediyor. 6 Şubat depreminde Diyarbakır’ın en büyük hasar alan illerden biri olduğuna işaret eden İpek, ağır hasarlı binaların çokluğuna ve yıkımların ağır aksak sürdürülmesine dikkat çekiyor. İpek şöyle diyor:

“Kentte 20 bin dolayında konut açığı ortaya çıktı ancak bunun 6 ila 7 bini TOKİ karifetiyle yapılmaya çalışılıyor. Bir yıl geçti, merkezi hükümetin bu konuda sınıfta kaldığını söyleyebiliriz. Devlet olanaklarına rağmen 7 bin konut yapılamıyorsa, 20 bin konut ne kadar zamanda yapılabilir. Apaçık ortada. Yine orta hasarlı yapılar ile ilgili devletin ortaya koyduğu bir irade yok. Bakanlık bunların yıkılacağını öngörmüştü ama sonradan güçlendirme denildi. Bu konuda da yeterli girişimi göremedik. Dolayısıyla AKP’li adayın 104 bin az hasarlı konutu ücretsiz yapacağız vaadi, bizim için gerçekçi değil. Devlet yapamadı sen mi yapacaksın. Depremin yıkımı yaraları bu kadar aleni iken Diyarbakır’da halen ciddi bir kaçak yapılaşma söz konusu ve bu kayyım yönetimindeki belediyenin görmezden gelmesi ve göz yummasıyla ancak olabilir. Kayyımlara bunları bildirdiğimiz halde sonuç alamıyoruz. Bununla ilgili suç duyurularında bulunduk. Kayyımlarla ilgili İçişleri Bakanlığı soruşturma izni vermedi. Diğer bürokratlarla ilgili olarak da İl Valiliğinden izin çıkmıyor ve savcılıklarda da dosyalar ilerlemiyor, kovuşturma yapılamıyor. Kayyımlarla ilgili Danıştay bizi haklı bulduğu halde, süreç zamana yayılarak kaçak yapılar geri dönülemez noktalara kadar yükseliyor”

Kayyımların belediyelere ait arazi satışlarına da itirazları olduğunu kaydeden İpek “Bazı tahsisler söz konusu. Belediyeden kamuya devirler oldu. Ancak biz buna da itiraz ediyoruz. Ayrıca normal şartlarda seçimlere iki ay kaldığında ihalelerin yapılmaması gerekirken, kayyım belediyelerinin ihaleler açtığını görüyoruz. Büyükşehir belediyesi son iki üç aylık dönemde 1 milyar liralık ihaleler söz konusu. Herşeyin ötesinde biz kayyım idaresini hukuksuz buluyoruz ve hukuki hiçbir dayanağının olmadığını ve antidemokratik olduğunu savunuyoruz. Halkın iradesine el konulamaz. Kente ait olanın kentliler tarafından yönetilmesi gerektiğini söylüyoruz. Kayyım politikalarının kente ne kadar zarar verdiğini biz acı biçimde deneyimledik. Yeni seçimden sonra kayyım atanması bizim için kabul edilemez”

Politik iyilik hali de toplumsal ve kişisel sağlığın ayrılmaz bir parçası

Diyarbakır Tabip Odası Başkanı Dr. Elif Turan ise kayyım atamasının toplumun ve kişinin politik sağlığına etkisinden endişeli. Dr. Turan “Dünya Tabipleri Birliği, sağlığı sadece bireyin fiziksel sağlığının ötesinde, ruhsal, çevresel ve politik sağlık alanının da tam iyilik hali olmasıyla tanımlıyor. Bu bakımdan kayyım atamalarının kent halkının ruhsal sağlığına olumsuz etkisinin olduğunu söylemek lazım. Zira yapılan araştırmalarda en mutsuz illerin başında Diyarbakır geliyor. Bunun temel nedeni politik tercihlerin gaspı ile ortaya konulan kayyım idaresi olabilir. Demek ki insanlara sadece ilaç verip, ameliyat etmekle tam iyilik halini oluşturmak mümkün olmuyor” düşüncesinde.

Kendi çalışma alanlarında kayyım yönetimi ile pandemi ve deprem süreçlerinde ortaklaşamadıklarına dikkati çeken Turan şöyle devam ediyor: “Kayyımlar iki dönemdir atanıyor. Durum böyle iken kent toplumunun politik iyilik halinden söz etmek ne kadar doğru olabilir. Bakın yakın zamanda önce pandemi sonra da 6 Şubat depremini yaşadık. Biz kurum olarak tüm çabalarımıza rağmen kayyım idaresiyle toplum sağlığına katkı yapmak için ortaklaşamadık. Diyalog kanalları kayyımlar tarafından kapatıldı. Ama önceki dönemlerde halkın iradesinin yönetimde olduğu yerel idarelerle işbirliği yapabiliyorduk. Nitekim Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı Selçuk Mızraklı bir doktordu. Kayyım idaresi yerine kendisi yönetimde olsa idi inanıyorum ki hem pandemiyi hem de depremi bu kadar katmerli şekilde yaşamazdık. Biz kurum olarak gördük ki kayyım idaresiyle ortaklaşamayınca, halk sağlığını önceleyen tutum eksik kaldı. Deneyimlerimiz ışığında şöyle diyebiliriz. Toplumun ve bireyin toplam iyilik halinin ayrılmaz bir parçası olan politik iyilik halinin devamı için umarız halkın iradesi bir daha gasp edilmez”

SEÇİMİN RENKLERİ

Her seçimde olduğu gibi bu seçimlere de renk katan adaylar var elbette. Bağlar ilçesi Yunus Emre Mahallesi muhtar adayı Mehmet Salih Turgay da bu adaylardan biri. Turgay’ın seçim için hazırladığı Türkçe ve Kürtçe afiş, tam bir trajikomedi olarak tarif edilebilir. Turgay afişindeki Türkçe bölümde “5 dk düşün 5 yıl pişman olma. Laikiyle milletimizin hizmetine talibim” diyor. Ancak Kürtçe kısmında ise dili resmen katlediyor. Kürtçe kısmındaki yazıda “5 dk düşünmüş bibin 5 sal pişman nabe. Ji bo hizmeta gelleme hemi hizmetkare vemi” ibareleri yer alıyor. Tabii bu hatalar silsilesiyle dikkatleri bir hayli çekmeyi de başarıyor.