TCMB’nin yıl sonu hedefini tutturması giderek zorlaşıyor. Bu yükseliş eğilimi sürerse haziran başında yıllık enflasyon %80’e dayanmış olacak. Üretimi artırmadan sırf parasal sıkılaşmaya dayalı bir strateji sonuç vermez.

TÜİK’e göre Şubat ayında enflasyon yüzde 4.53 arttı. Böylelikle yıllık tüketici enflasyonu yüzde 67.07’ye yükseldi. Önümüzdeki 3 ay da enflasyon, tırmanışını sürdürecek. Çünkü baz etkisi denilen, bir öncekini yılın aynı ayının devreden çıkması, yeni yılın verisinin hesaba katılması mekanizması aleyhine çalışacak. Dövizin baskılanması, vergi ve zamların ertelenmesiyle 2023’ün Mart-Nisan-Mayıs dönemi enflasyonları sırasıyla yüzde 2.29, yüzde 2.39 ve yüzde 0.04 açıklanmıştı. Bu eğilim sürerse Haziran başında yıllık enflasyon yüzde 80’e dayanmış olacak. Böyle bir durumda “dezenflasyon süreci başarılı yürüyor” algısını yaratmak olanaksız hale gelecek.

Merkez Bankası’nın (MB) 2024 yıl sonu yüzde 36 enflasyon hedefinin tutturulması için yılın geri kalan 10 ayının ortalama enflasyonunun  aylık  yüzde 2’ye gerilemesi gerekiyor. Tahmin üst bandı yüzde 42 oranının dışına çıkmaması için de aylık yüzde 2.6 ortalamasını tutturmak zorunlu. Açıkçası bu hedefleri yakalamak giderek zorlaşıyor.

İFTAR SOFRALARI YANDI

Verilerin ayrıntılarına göz attığımızda gıda fiyatlarının aylık yüzde 8.25 arttığını, yıllık artışın yüzde 71.12’yi bulduğunu gözlemliyoruz. Ramazan yaklaşırken iftar sofralarının temel direği tereyağında yüzde 16.99, peynirde yüzde 11.57, sütte yüzde 10.99’luk sıçramalar görüyoruz. Sabık Hazine ve Maliye Bakanı Nebati’nin ucuz diye hararetle tavsiye ettiği kuzu etindeki aylık artış oranı ise yüzde 14.81.

MB raporlarında da işaret edildiği gibi hizmet sektöründe fiyat katılıkları sürüyor. Ulaştırmada yıllık artış yüzde 77.98’i, sağlıkta yüzde 81.25’i, eğitimde yüzde 91.84’ü, lokanta ve otellerde yüzde 94.78’i buluyor. Kısaca tüketici fiyatlarında enflasyonun düşüşe geçeceğine dair hiçbir belirti bulunmuyor, yumurta fiyatlarındaki yüzde 6.25 düzeyindeki nazar boncuğu gerilemeyi bir yana bırakırsak!

ÜRETİCİ FİYATI YÜKSELİYOR

Bilindiği gibi birebir olmasa üretici fiyatları, maliyet kanalıyla tüketici fiyatlarını gecikmeli şekilde etkiler. Bir süredir küresel enerji ve emtia fiyatlarının düşük seyriyle üretici fiyatları yavaş artıyordu. Şubat’ta üretici fiyatları da kımıldadı ve aylık yüzde 3.74 artışla yıllık yüzde 47.29’u buldu. Mart-Mayıs arası 3 ayda 2023’ün üretici enflasyonları hep yüzde 1’in altında, yüzde 0.44, yüzde 0.81 ve yüzde 0.65 gelmişti. Bugünkü eğilim, Haziran başında üretici fiyat enflasyonunun da yüzde 60’u geçeceğini, yılın ikinci yarısında iyice yavaşlaması öngörülen tüketici fiyatlarını besleyeceğini düşündürüyor.

Özellikle ana sektör imalat sanayiinde ortalamanın üzerinde yüzde 56.71’lik bir enflasyonun ortaya çıkması kaygı verici. Sermaye mallarındaki artış da döviz kuru yavaş seyretmesine karşın yüzde 64.70 ile oldukça hızlı tempoda seyrediyor.

ENFLASYONDA ARZ FAKTÖRÜ

Enflasyonu analiz ederken piyasacı yorumcuların gözden kaçırdığı nokta, enflasyonun özünde arz kaynaklı bir sorun olduğudur. 2023 yılında tarım üretiminin yüzde 0.2 gerilediği, sanayi üretiminin ise nüfus artış hızının altında ancak yüzde 0.8 arttığı bir ekonomide enflasyonun ana dinamiklerinin başında üretim eksikliği gelir. Üretimi artırmadan sırf parasal sıkılaşmaya dayalı bir strateji sonuç vermez. Enflasyon bir kez artış eğilimine girince hem üreticilerin fiyat artışları için fırsatı ganimet bilmesi hem de tüketicilerin enflasyondan korunma kaygısıyla mal ve hizmet alımlarını öne çekmesi enflasyonu artırır. Bir de Mayıs 2023 seçimlerinden önce faizlerin suni biçimde düşük tutulup tüketimin iyice teşvik edilmesi olgusu eklenince bugün yaşanan kronik enflasyon kaçınılmaz hale gelir.

3 TEMEL YANLIŞ

Ekonomi yönetiminin açıklamaları bu zorlu süreçte 3 önemli yanlış yapıldığını düşündürüyor. Birincisi, MB’nin Para Politikası Kurulu Şubat metninde faiz artışlarının ancak enflasyon görünümünde belirgin ve kalıcı bir bozulma halinde artırılacağının beyanıdır. Azgın piyasalar daha yüksek faiz talep edecek, dört gözle beklenen yabancı sermaye girişi aksi takdirde gerçekleşmeyecektir. Bir faiz artışı ise, enflasyonun kalıcı ve belirgin bozulmasının itirafı anlamına gelecektir.

İkincisi, Türk lirasının reel biçimde değerleneceğinin söylenmesidir. Son haftalarda rezervlerdeki düşüş de göz önüne alınırsa dövizi tutmak giderek zorlaşıyor. Dövizdeki olası bir sıçrama dolaylı olarak enflasyonun daha da yüksek seyredeceğini ima ederek, MB’nin kredibilitesini zayıflatacaktır. Kaldı ki Orta Vadeli Program’da ortalama dolar kuru beklentisi 36.8 liradır. Yıla 29.50 lira dolar kuruyla başlandığı düşünülürse, bu kabaca yıl sonu 44.10 lira kuruna, yüzde 49.5’luk bir artışa işaret etmektedir. Bu dahi yüzde 36 enflasyon hedefinin üzerindedir.

Üçüncüsü, kredi kartlarına düzenlemeler yapılacağının dile getirilmesidir. Bu adımların seçimden önce atılamaması üç aylık bir sürede tüketicilerin canhıraş biçimde mevcut koşullarla harcama yapmalarını davet etmiş, talebi daha da uyarıcı bir rol oynamıştır.

Özetle, piyasacı çevreler ekonomi yönetimine övgüler düzmeye devam ederken, enflasyon cephesinde iç açıcı hiçbir belirtiye rastlanamıyor.