“Erdoğan’ın önünde siyasi bazı manevralarla çözebileceğinin ötesinde bir sorun var aslında. Bir anlamda Erdoğan, artık partisi olmayan bir lider”

Erdoğan’ın konuşmasının şifreleri: AKP değişir mi?
Fotoğraf: AA

UĞUR KOÇ

Kasım 2002’den beri Türkiye’deki ‘değişmez tek başına iktidar’ olan AKP, yerel seçimden aldığı sarsıcı hezimetin ardından yeni yol haritasını belirlemeye çalışıyor. Herkesin gözü partinin üzerinde gibi görünse de gözlerin esas çevrildiği yer elbette ki Erdoğan. Çünkü ortada partiden ziyade bir şahıs var. Ne yapacak, ne söyleyecek, kimlerin üzerini çizecek, hangi çevrelerle ilişkiyi zayıflatacak veya yakınlaştıracak?.. Bunlar gibi birçok soru yanıtını Erdoğan’dan bekliyor.

AKP’li Cumhurbaşkanı’nın seçimden sonraki ilk grup toplantısı konuşması da bu anlamıyla önemliydi. Peki, Abdülkadir Selvi gibi yandaşların arzu ettiği gibi “Dümende Erdoğan gibi tecrübeli bir kaptan olduğu sürece bu gemi bu limana yanaşır” mı?

SEÇİMLERİ NASIL DEĞERLENDİRDİ?

Soruya yanıt vermeden önce Erdoğan’ın konuşmasındaki seçimlere dair değerlendirme yaptığı bazı kritik ifadelere göz atmakta fayda var:

  • Siyasetçinin, milletin iradesini küçümseme, yok sayma, görmezden gelme hakkı yoktur ve olamaz.
  • Sonuçlara bakarak, bunun bir yerel seçim olduğunu unutup şımaranlar, pervasızlaşanlar, hatta farklı heveslere kapılanlar olduğunu görüyoruz. Adeta bir genel seçim havasına girmek suretiyle sanki ülkeyi yöneteceklerini zanneden zavallılar... 81 ilimizde tek bir iktidar vardır, o da 14-28 Mayıs seçimleriyle milletin ülkeyi yönetme vazifesi verdiği Cumhurbaşkanı ve kabinesidir.
  • Şurası tartışmasız bir gerçektir ki; milletimiz, bizden kapsamlı, samimi ve cesur bir özeleştiri yapmamızı istemiştir. Karşımızdaki tablo tevile gerek duymayacak kadar nettir. Bu mesajların gereğini de mutlaka yerine getireceğiz.
  • Aslımıza, köklerimize, iradesiyle ve desteğiyle bizi bu makamlara taşıyan aziz milletimize, bizi var eden ilkelerimize çok daha sıkı sarılacağız.
  • Biz, siyaseti birilerine imtiyaz sağlamak, makam, mansıp, koltuk ve unvan dağıtmak için de yapmıyoruz.

LİDER COŞTU, SALON AYAKLANDI

Erdoğan, sözlerinin devamında ise parti içine ağırlık verdi. En büyük alkışları da aşağıdaki ifadeleri kullanırken aldı. Erdoğan konuşmasının coşkusunu yükseltti, salondaki topluluk ayağa kalktı, liderini alkışladı, sloganlar atıldı…

  • Biz bugünlere bir anda gelmedik. Bu hareketin, bu partinin temelinde, ismi bilinen ya da bilinmeyen yüzlerce, binlerce fedakarın, cefakarın, kahramanın emeği var, alın teri var. Biz dikensiz bir gül bahçesinde de yürümedik, yürümüyoruz. Bu geldiğimiz noktaya düşe kalka geldik. Biz bu noktaya yenilgi yenilgi büyüyerek geldik. Baskılar gördük, zulümlere maruz kaldık, işkencelerden geçtik, hapislerde yattık, darbeler yedik; partilerimiz kapatıldı, yasaklandık, kovulduk, ötelendik, haksızlığa, hukuksuzluğa, zorbalığa uğradık; ancak hiçbir zaman umudumuzu yitirmedik, sabrımızı kaybetmedik, asla ve asla yılgınlığa kapılmadık.
  • Şunu herkes görsün ve bilsin; biz 'bitti' demeden hiçbir şey bitmez. Biz seçmenin mesajını okuruz, doğru okuruz, gerekeni yaparız, arızaları düzeltir, eksikleri giderir, tekrar yola koyuluruz.
  • Eleştiri ve öz eleştiri tamam ama AK Parti'yi, özellikle de fedakarlık abidesi olan AK Parti teşkilatını, eleştiri ya da öz eleştiri maskesi altında hırpalamaya kalkışanlara da asla müsaade etmeyiz. Medyadan, sosyal medyadan, televizyon ekranlarından AK Parti'ye ayar vermeye çalışanlara kesinlikle rıza göstermeyiz.
  • Çok açık söylüyorum; bu harekette şımarıklık olamaz. Bu harekette milletten, milletin değerlerinden, milletin ahvalinden, milletin gündeminden kopma asla olmaz. Aynı zamanda bu harekette yeise, umutsuzluğa asla yer yoktur. Bu hareket, korkakların omuzlayacağı bir hareket değildir. Muhasebemizi yapar, hatalarla aramıza mesafeyi koyar, 'nerede kalmıştık' der ve kaldığımız yerden yolumuza daha güçlü bir şekilde revan oluruz. Sandıktan çıkan mesajlar ve yaptığımız değerlendirmeler ışığında gerekli adımları atmaya başlıyoruz.

AKP 'BUGÜNLERE BİR ANDA GELMEDİ'

Evet, Erdoğan’ın da dediği gibi AKP “Bugünlere bir anda gelmedi.” Geride 20 yıldan fazla bir süreyi kapsayan tek başına iktidar deneyimi, onun da öncesinde Milli Görüş’e dayanan bir siyasi hikâye var. O yüzden bugünü değerlendirirken düne kör hale gelmemek, Abdülkadir Selvi’nin pozisyonuna düşmemek bakımından oldukça önemli.

Mesela en yakından bir örnek; bundan 7 sene öncesinde Erdoğan’ın gündemi yine aynıydı. “Metal yorgunluğu” kavramı etrafında bir illüzyon süreci adım adım örüldü. Erdoğan teşkilatları eleştirdi, kısmi bazı kadro değişiklikleri yaptı, kimilerini çizdi, kimilerinin önünü açtı... Peki nihayetinde ne değişti? Hangi özgürlüğün önü açıldı, hangi eve daha fazla ekmek girmeye başladı, hangi işçi devlete güvenerek hakkını aldı?..

“AKP değişir mi, yumuşar mı?” sorusuna yandaşların nasıl yanıt vereceği malum. Ancak bu partinin geçmişi de bizim için malum. Karşımızda dün ortaya çıkmış bir siyasi yapı yok; yaklaşık 22 yıldır ülkeyi tek başına yöneten, istediği ittifakı kuran, devraldığı yapıyı ‘parti devleti’ haline getirmiş bir parti var.

Siyasi ve toplumsal muhalefete saygısı, demokrasi anlayışı, yoksullarla kurduğu bağ, vatanseverlik… Bu konu başlıklarının hemen hepsinde iktidarın tercihinin ne olduğu, kısa bir yakın siyasi tarih taramasıyla ayan beyan görülebilir.

ORTADA GERÇEKTEN BİR PARTİ VAR MI?

Meselenin diğer yanı ise daha kritik: Ortada gerçekten bir parti var mı? Yok. 10 ayda radikal biçimde değişen seçmen tercihi de bunun bir göstergesi. Halka yukarıdan bakan, şatafat içinde yaşayan, mazlumları ağzından düşürmeyip zalimlerle kol kola giren, savunuyor gibi göründüğü hangi değer varsa onun aksine davranan, halkı aşağılayan, yok sayan bir topluluk… Yola başka kadrolarla çıkan AKP, 22 yıllık yolculuğun sonunda yeni kadrolarını bu özelliklerden yarattı.

Bu sebeple Erdoğan’ın önünde siyasi bazı manevralarla çözebileceğinin ötesinde bir sorun var aslında. Bir anlamda Erdoğan, artık partisi olmayan bir lider. O yüzden uzun bir aradan sonra nereden geldiklerini hatırlatarak konuştu. Çünkü bir ruha ihtiyacı var. Ne var ki kim hangi ayini yaparsa yapsın ‘ölüyü diriltmek’ mümkün olmadı.