Google Play Store
App Store

Dünya Ekonomik Forumu’nda rapor paylaşan Oxfam hem ülkeler arası hem de ülkeler içindeki eşitsizliğin derinleştiğini belirtiyor. Güçler dengesini yoksullardan, emekçilerden yana değiştirmek için örgütlenmek, sendikal ve politik mücadeleyi yoğunlaştırmak gerekiyor.

Eşitsizlik öldürüyor ama... Davos yine suskun

Her yıl ocak ayının bu günlerinde küresel elitler İsviçre Alpleri’nde Davos’ta bir araya gelirdi. Yıldızı parlayan politikacılardan, dev şirket CEO’larına, trilyon milyar dolarlık fonları yöneten yatırım bankacılarına, toplantıların vitrinini oluşturan şarkıcı-aktrist-manken ünlülere kadar çok sayıda “seçkin şahsiyet” bu kayak cennetine akın ederdi. Ancak pandemi nedeniyle geçen yılki gibi 2022’de de Dünya Ekonomik Forumu (DEF) sanal alemde toplandı.

Davos zirvelerinde önceleri rekabet, girişimcilik, dış ticaretin liberalleşmesi, fikri mülkiyet hakları, tüketici özerkliği benzeri neoliberal kurgunun kilit kavramları gündem oluştururdu. Son yıllarda küreselleşmenin büyüsünü yitirmesi, gelir ve servet adaletsizliklerinin alıp başını gitmesiyle “kremanın kreması” bu şahsiyetler dahi yoksulluk, küresel adaletsizlikler, iklim değişikliği gibi kavramları ele almak zorunluluğu hissetmeye başlamışlardı.


İngiliz Observer gazetesi eğer Davos aksaklığa uğramasaydı; paneller, yuvarlak masalar toplansaydı nasıl bir gündem olabileceğinden hareketle şöyle bir simülasyon yapmış:

Doğalgaz fiyatlarının sıçramasıyla, tedarik zincirlerinin aksamasıyla alıp başını giden enflasyon; Çin-ABD rekabeti; kripto paraların dünyayı nasıl değiştirdiği (bu oturumun baş konuğunun geçen hafta ülkemize teşrif eden, kripto diyarının efendisi El Salvador’dan Nayib Bukele olması öneriliyor); büyük eczacılık şirketlerinin pandemide servetlerine servet katması sonucu ilaç endüstrisi ve özellikle Biden’ın Daha İyisinin İnşası Programı’yla tartışma konusu olan kamu altyapı yatırımları (Jasper Jolly 16 Ocak 2022 Observer).

Xi’den Faizleri Artırmayın Çağrısı

Çevrimiçi sürdürülen 2022 Davos toplantısında, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in konuşması gündeme damgasını vurdu. Hatırlanırsa Xi, DEF’e ilk kez 2017’de katılmış, küreselleşmenin, serbest ticaretin şampiyonluğuna soyunmuştu. Aynı günlerde korumacılık yanlısı Trump’ın Beyaz Saray’da göreve başlaması, o tarihte yükselen güçlerin dış ticarette liberalleşmeden yana pozisyon almaları örneklerinden yola çıkılarak Çin’in dünya liderliği tartışmasını alevlendirmişti.

Bu kez Xi’nin ABD’ye ve diğer zengin Batılı ülkelere, gelişmekte olan ülkeler ağır bir borç yükü altında ezilirken faizleri yükseltmeme çağrısında bulunması ses getirdi. Çin ekonomisinde belirgin bir yavaşlama gözleniyor. 2021’in son çeyreğinde sadece yüzde 1.6’lık bir büyüme gerçekleşti. Pandemi karşısında sıfır taviz politikası uygulayan ülkede iç talebin zayıflaması, emlak sektörünün ciddi bir kriz içerisinde bulunması, geçen hafta Çin Merkez Bankası’nı faizleri indirmeye yönlendirdi. Yuan faizleri düşerken, dolar faizlerinin artışı, Çin’i ciddi bir sermaye çıkışı riskiyle karşı karşıya bırakabilir. Xi’nin uyarısının bir nedeni bu tedirginlik olabilir.

İkinci bir olasılık ise, IMF ve Dünya Bankası’nın da ciddi bir borç krizinin eşiğinde oldukları konusunda uyarılar yaptığı yoksul ülkelerin sempatisini kazanmak. Sorumlu bir küresel lider adayı profili vermek. Büyük olasılıkla Xi’nin vurgularında her iki nedenin de payı bulunuyor.

Pekin Kış Olimpiyatları başlarken, Çin Komünist Partisi Kongresi yaklaşırken Xi’nin ekonomik büyümeden özveride bulunmaması doğal karşılanabilir. Ancak konuşmasında ulusal kaygıları bir yana bırakıp, enternasyonalist bir tınıyla, maliye ve para politikalarında uluslararası koordinasyon çağrısı yapması dikkat çekti.

Çin Devlet Başkanının diğer vurgusu, ortak refah kavramının anlamı üzerineydi. Bunun eşitlikçilik değil, pastayı daha büyütme, sonra da uygun bir şekilde bölüşme çabası olduğunun altını çizdi. Bir komünist parti genel sekreterinin eşitlikçilik fikirinden bu denli uzak durması tartışılmaya değer.

Pandemi Zenginlere Yaradı

Buna karşın, her yıl Davos’la aynı günlerde yıllık raporunu yayımlayan İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın eşitsizliğin ölümcül sonuçları üzerine yoğunlaştığını gözlemledik. “Eşitsizlik Öldürür” başlıklı çalışma, Covid-19 pandemisinin ilk iki yılında sosyal eşitsizliklerin ne denli derinleştiğini çarpıcı örneklerle ortaya koyuyor.

İsterseniz dikkat çekici bazı bulgularla başlayalım. Dünyanın en zengin 10 adamı üzerine şu 5 gerçek sıralanıyor:

1) Covid sürecinde 10 zenginin serveti ikiye katlanırken, insanlığın yüzde 99’unun maddi durumu kötüleşti.

2) Dünyanın en zengin 10 kişisinin serveti, en yoksul 3.1 milyar insandan daha fazla.

3) Eğer bu 10 zengin her gün birer milyon dolar harcasalar, servetlerini tüketmeleri 414 yıl alır.

4) Bu kişiler dolar banknotlarını üst üste koysalar aya olan mesafenin yarısına ulaşır.

5) 10 zenginin servetlerindeki artış üzerinden yüzde 99 vergi kesilmesi halinde tüm dünyaya yetecek aşının parası karşılanabilir, iklim değişikliğine karşı alınması gereken önlemler için gereken finansman açığı kapatılabilir, kadına yönelik şiddete kaynak aktarılabilir ve hâlâ bu 10 şahıs pandemi öncesinden 8 milyar dolar daha zengin kalmaya devam eder.

Oxfam’ın Ekonomik Reçetesi

Rapor pandemi sırasında kamu kaynaklarının seferber edilmesi, düşük faizlerle likidite pompalanması üzerine hisse senedi fiyatlarının dramatik biçimde yükseldiğini ve dolar milyarderlerinin banka hesaplarının kabardığını vurguluyor. Aşı için dökülen on milyarlarca doların da ilaç firmalarının kasalarına girdiğine dikkat çekiyor. Bu dönemde hem ülkeler arasındaki eşitsizliklerin, hem de ülkeler içindeki eşitsizliklerin arttığını belirtiyor.

Oxfam’a göre; bu gidişi durdurmak için hükümetlerin ciddi hareket alanı vardır. Ekonomik şiddetle kökten mücadele için sistemik çözümler gerekir. Bu ancak oyunun kurallarını değiştirmek, zenginleri vergilendirerek güç ve geliri adil dağıtmak, doğruluğu kanıtlanmış kamucu politikalara yönelmekle olanaklıdır.
Oxfam’ın 3 temel önerisi özetle şöyle sıralanıyor :

1) Eşitsizlikle mücadele için aşırı servetleri reel ekonomiye kazandır. Örneğin, en zengin 10 kişinin pandemi döneminde artan servetlerinin bir defalık yüzde 99 vergilendirilmesi 812 milyar dolar getirecektir. Bu sermaye kesimi ve servet üzerinden alınacak daimi artan oranlı bir vergi sistemine evrilmelidir.

2) Bu kaynakları yaşamları kurtarmak ve geleceğimize yatırım için yönlendir. Pandemi kaliteli, kamu tarafından fonlanan ve kamusal olarak sunulan genel sağlık sisteminin ve herkese gelir güvencesi sağlayan genel sosyal koruma sisteminin önemini kanıtladı. Ayrıca hükümetler toplumsal cinsiyet temelli şiddeti önlemek için de kaynak seferber etmelidir.

3) Kuralları değiştir ve ekonomi ve toplumda güç dengesinin kaymasını sağla. Hükümetler sadece gelirin yeniden bölüşümü değil, ekonomide karar süreçlerini ve güç dengelerini değiştirecek düzenlemeler yapmalıdır. Buna cinsiyetçi kanunlar, işçilerin sendikalaşma ve grev yapma hakkını zayıflatan düzenlemeler dahildir. Ayrıca tekelleşme ve piyasa yoğunlaşmasını sınırlayan düzenlemeler de gereklidir.

Sonunda Oxfam bir sivil toplum örgütü. Araştırmaları anlamlı ve önemli. Ancak belki söylemeye bile gerek yok, güçler dengesini yoksullardan, emekçilerden yana değiştirmek için örgütlenmek, sendikal ve politik mücadeleyi yoğunlaştırmak gerekiyor. Yoksa bu öneriler kağıt üzerinde kalır.