Eskişehir, ne kadar eski!
Eskişehir’in adı “eski” olarak başlasa da şehre dair bütün kurguların yapılanmaların, beklentilerin “yeni“ olduğunu ve yeniyi çağrıştırdığını Eskişehir’e dair gözlemlerim olarak paylaşmakta fayda var…
Bir şehrin, çoğu kez ritmiyle söylettirildiği ya da söylettiklerinin dışa dönük algısıdır belki de kendini ele veren.
Ya da dile getiren;
“
Yalçın kaya zaferin
Kalelerden çok kuvvetli
İçindeki askerlerin”.
Hançeremiz patlarcasına; “Eskişehir Marşı! Başla…” dediğinde sabah koşusunda teğmen, başlardık marşa ve sabah sporuna…
Böyle bir girizgâh, belki de bir kent algısı için kimilerince fazlasıyla “haksızlık” gibi de algılanabilir. O nedenle
Belki bu algının iki istisnası olmalı…
Biri Eskişehir’in eski şehir dokusunu bugünlere taşımada aracılık vasfı üstlenen Odunpazarı Beldesi ve Tarihi Odunpazarı Evleri. Diğeri de şehri ortadan seyrüsefer
Biri, Dicle’nin Diyarbekir’in yanı başından süzülerek akıp gitmesi nedeniyle
Bir de Odunpazarı’nı sadece isim olarak telaffuz eder ve “İşte bizim Diyarbekir’in eski evleri gibi evleri olan bir yer” derdi. Askerliğini Odunpazarı civarında bir yerde yapmıştı.
Elbette 1980’li yıllarda vefat
Odunpazarı beldesinin eski mekânlarını dolaşırken “eski şehirlerden yarınlara artakalanlar, kalacak olanlar, sadece bu eski mekânlardır” dedim birlikte dolaştığım arkadaşlara. Koruma ve işlevlendirme mantığı açısından belki de adı “Eski” olan şehrin eskiliğini yaşatan tek bölge demek geçti içimden, paylaşayım. Evler restore edildikten sonra kapısına kilit vurulup zaman zaman kullanılacak müze görüntülü mekânlara dönüştürülmemiş. İnsana ve insanın gündelik kullanımına bırakılmış. Tam da yapılması gerekende olduğu gibi…
Eski Odunpazarı beldesinin işlikleri, hanları, ibadethaneleri, sokak dokusu insanı kucaklayan sıcaklıkla bugüne merhaba demiş.
Bizim Diyarbekir suriçinin bazalt taş dokulu küçeleri (sokakları) gibi, Odunpazarının da bazalt taş sokaklarında yürürken kim bilir nice yıldır o sokağa penceresinden bakan yaşlı bir çifte selam verdim. İzinleri ile fotoğraflarını çektim.
Geriye adı “Eski” kendi “Yeni” olan şehirden bana ne mi kaldı?
Sadece o fotoğraf.
İki bitişik ve ayrı pencereden, aynı sokağa merakla bakan iki yaşlı insan..
Bir de Odunpazarı…
Bir de Porsuk…
Yeni yüze dair mi? İyilik “Haller”i, yenileşmenin eskiyi koruma ve güncelleme adına görüntülerini kurtarmaya gayret etse de yetmiyor. Yeniye dair ne varsa, bir süre sonra eski’yi unutturuyor. Eski, hızla silinip gidiyor.
Çünkü marş, şehrini doğruluyor…