Ankara Katliamı’nı zaten es geçmişlerdi. Ne de olsa “kendilerinden olmayan birilerinin başına gelmişti” o katliam!

Fransa katliamı sonrasında ise feryat figan ettiler. Elbette ölenlere üzüntülerinden değil. Hep bir ağızdan “İslamofobi hortlayacak” diye ayağa kalktılar.

RTE, Başbakan Bey, yandaş sesleri / kalemleri, köşecileri.. Hepsi.

En son, eski cumhurbaşkanları Abdullah Gül koroya katıldı. “Şimdi Avrupalı Müslümanların hayatı daha da zorlaştı” buyurdu.

Haklı!

Suudi Arabistan’daki, Malezya’daki, Irak’taki ve hatta Türkiye’deki Müslümanların hayatı hiç zor değil. Gül gibi yaşayıp gidiyorlar. Tek dertleri, gelişmiş ülkelerdeki Müslümanların hali!

• • •

Vedat Özdan sosyal medyadan alıntılamış. Ben ondan alıntılayayım. Bogota Belediye Başkanı’na ait olduğu söylenen bir tespit:
“Gelişmiş ülke, fakirlerin araba sahibi olduğu bir yer değil, zenginlerin toplu taşıma araçlarını kullandığı yerdir.”

Hayır, bilinç sıçraması yaşamıyorum. Kestirme yoldan giderek şunu anlatmaya çalışıyorum: Diyelim ki Suudi Arabistan gibi hemen her ailenin lüks bir arabaya sahip olduğu.. Ama o ailedeki kadınların bırakın arabayı kullanmayı, yanlarında aileden bir erkek olmadan o arabaya binemediği bir ülkede “Müslümanların hayatı güllük gülistanlık” mıdır?

Hayattan söz ediyorsak eğer, neyi ölçü olarak alacağız?

Eğer, kişi başına milli gelirin ortalama 15 bin dolar ve üzeri olması ise Müslüman ülkelerin neredeyse tamamı sınıfta kalıyor.

Kitap, gazete okumak ya da seyahat etmek gibi insani kriterler söz konusu ise bir avuç şanslı azınlık dışında, geçiniz!

Örneğin..

“The Economist Intelligence Unit” tarafından hazırlanan 2014 “ülkelere göre yaşam kalitesi” raporunda ilk beşte Avustralya ve Avrupa ülkeleri var.
Türkiye (80 ülke arasında) 51. sırada.

Diyebilirim ki, diğer bütün Müslüman ülkeler de bizim altımızda sıralanıyor.

Sıralama, iş güvencesinden parasız sağlık imkanına.. Kişi başına milli gelirden kadın – erkek eşitliğine.. Siyasi özgürlükten toplumsal yaşamın zenginliğine kadar pek çok başlıktaki puanlarla oluşuyor. Yani Müslüman ülkeler, bu alanlarda yaya kalıyor.

• • •

Nedir o zaman mesele? Neden “Batı’daki Müslümanların hayatı daha da zorlaşacak” diye korkuyoruz?

Ölçü, sadece ibadet özgürlüğü müdür? Eğer öyleyse, herhangi bir Batı ülkesinde Müslüman ibadetini rahatlıkla yerine getirebilirken.. Müslüman ülkelerin neredeyse tamamında “diğer dinlerden insanlar” neden aşağılanır? Hatta bir başka dine mensup olmak İran / Afganistan gibi ülkelerde nasıl olup da ölümle cezalandırılan bir suç kabul edilir?

Hâlâ kadınlar için recm cezasının uygulandığı ülkelerde hangi özgürlük veya “rahatlıktan” söz ediyorsunuz?
Türkiye’de bile daha 6 yaşında kızlar başlarını örtmeleri için mahalle baskısı altındaysa.. 13 – 14 yaşında kızlar rızaları olmadan evlendiriliyorsa.. Hangi özgürlük / rahatlık?

Hadi Türkiye’den söz etmişken devam edelim: Açın televizyonları. Ana akım medyada bile Yahudi düşmanlığı yapan programların birini kaçırsanız diğerine denk gelirsiniz.

Yahudiler, Ermeniler, Hıristiyanlar, sayıları milyonları bulan Aleviler bu ülkede “fobi” yaratmıyor diyebilir misiniz?

Cemevleri daha ibadethane statüsünde sayılmıyor. Onca açılıma saçılıma rağmen bir türlü sayılamıyor!

• • •

evet-muslumanlar-zorda-90371-1.Bogota Belediye Başkanı’nın sözünü alıp bugüne uyarlayalım hadi!

“İnsani gelişmişlik, fakirlerin (krediyle / taksitle) apartman dairesi alıp içine kadınlarını hapsetmesi değildir.. Kadınlı erkekli çalıştığı, elele eğlenebildiği, dilediğini okuyup dilediği yere gidebildiği bir hayattır..”

İnsani gelişmişlik, terör kurbanı insanlar için yapılan saygı duruşunu ıslıklamak hiç değildir. Asla değildir.

Sevgili Kutlukhan Perker’in müthiş çizgileriyle anlattığı gibi; bu ancak, şeyhlerinin “dünya düzdür” fetvası verdiği Suudi Arabistan’da olabilir. Ya da giderek Suudileşen / Vahabileşen bir ülkede!

***

Bu sorulara iyi çalışın
Cumartesi günü Sözcü gazetesinin manşeti: DİNCİ TERÖRİSTLER DUA BİLEN REHİNELERİ SERBEST BIRAKTI. Manşetin hemen yanında da “İŞTE O SORULAR” diye bir liste.

* Kur’an-ı Kerim’de Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in adı kaç kez geçmektedir?
* İlk vahiy nerede inmiştir?
* İlk hicret nereye yapılmıştır?
* Hz. Yusuf peygamberlikten önce ne iş yapıyordu?
* İlk köle peygamber kimdi?
* Ağaç kovuğuna saklanan peygamber kimdir?

Sorular böyle gidiyor. Ben de manşeti düşünerek, Mali’deki baskında rehinelere BUNLARIN DA SORULDUĞU gibi bir sonuca varıyorum. Derken “sineğin kaç gözü vardır” ve “GS, UEFA kupasını hangi tarihte kazandı” sorularını görünce duruyorum. Tekrar sayfanın üst kısmına bakıyorum. Meğer bu liste, Asuman Aranca imzalı bir başka manşete aitmiş. Ve meğer bu sorular ADALET BAKANLIĞI’nın açtığı personel sınavında sorulmuş.
Yaaa! Dersinizi iyi çalışın, tamam mı!

Karşınıza ne zaman bir terörist ya da “devlet sorusu” çıkar, bilinmez!