İktidara gelmek ve orada kalmak başarılı olmayı gerektirir.

İktidara gelmek ve orada kalmak başarılı olmayı gerektirir. En azından biz öyle sanıyorduk! AKP iktidarı özellikle son dönemde hepimize bunun tersini, başarısızlık ekip başarı biçmenin de mümkün olduğunu kanıtladı.

En son IŞİD tarafından rehin tutulan elçilik görevlilerinin “kurtarılma” hikâyesine bakın. Yaratılmasına destek verdiğiniz bir örgüt elçiliğinizi basıp, önce elçilik görevlilerinizi, ardından da dış politikanızı rehin alıyor. Uzun belirsizliklerden sonra, ne bedel ödediğinizin belli olmadığı bir pazarlık sonucu rehineleri Türkiye’ye getiriyorsunuz. Ardından felaketi yaratanların anaakım medya destekli kahramanlık gösterileri başlıyor. Başarısızlığın baş mimarı şimdilerin Başbakanı Davutoğlu otobüsün üstünden halkını selamlayıp, çocukları “kafadan severken” idrak ediyorsunuz ki, önümüzdeki günlerde iktidar yarattığı felaketten bir kez daha nemalanıp, prim yapacak!

Bir kez daha diyorum, çünkü bu ne ilk ne de son oluyor. Kuşkusuz, bu konudaki en dramatik örnek AKP’nin Gülen Cemaati’yle olan serüveni. AKP’nin Cemaat ağlarını uzun süre ihaleler, arsa tahsisleri ve ayrıcalıklarla nasıl desteklediği en yetkili ağızlardan defalarca itiraf edildi. Bu kollamacı ilişkinin en ayrıcalıklı alanı dershaneler, son birkaç yılda tarafların birbirini düelloya çağırmasının vesilesi haline geldi. Ardından yine en yetkili ağızlardan öğrendik ki, Cemaat merkezli bir felaketle karşı karşıyaymışız; hepimizi dinlemişler, gerekli gördüklerini gözaltına almışlar, her yere kendi adamlarını yerleştirmişler ve de ulusal güvenliği tehlikeye düşüren casusluklar yapmışlar.

Yani her seçim sonrası Erdoğan “okyanus ötesine” teşekkür ederken bir suç çetesinin liderine şükranlarını sunuyormuş! Sonuç? Bu türden dramatik bir aymazlığın bedelini ödemek bir yana, AKP’nin son yerel seçimi kazanmasında Cemaat’le giriştiği kavganın önemli rolü olduğu söyleniyor. Yani bedel ödemeyi geçin, bir kez daha felaketten prim yaptılar.  
Şu sıralar sınırlarımızda olanların sıcaklığı nedeniyle pek dikkat çekmese de bir başka AKP marifeti felakete daha uygun adım ilerliyoruz.  Ekonomiden sorumlu Bakan Ali Babacan son dönemde ne zaman fırsat bulsa ekonomide ortaya çıkması muhtemel krizin haberciliğini yapıyor. İnşaat sektörüne bu derece öncelik verilmesini doğru bulmadığını belirtip, “üretmeden çok lüks binalar yapan, taşa toprağa para harcayan bir ekonomiye” dönüştüğümüzden şikâyet ediyor. Ölçüsüz rantlara dikkat çekip, “çok kolay, bir gecede mevzuat değişiklikleriyle sağlanan rantların söz konusu olduğu bir alan varken, sanayi gibi uzun vadeli, gerçekten çok emek ve ciddi bir fedakârlık isteyen bir alana ilgi düşebiliyor” uyarısı yapıyor.

Verileri elinde tutan Babacan rant ve inşaata dayalı ekonominin tıkandığını görüp, ekonomik bir felakete doğru gitmenin huzursuzluğuyla konuşuyor. Sanki 12 yıldır merkezi ve yerel düzeyde bu tür bir rant/soygun ekonomisini kendileri değil de, bir başkası yaratmış! Bir gecede yapılan mevzuat değişiklikleri sanki ABD Kongresi’nden geçmiş! Şimdi bunun bedelini mi ödeyecekler? Yok öyle bir şey! Dua edin de ekonomi önümüzdeki Haziran’dan önce çakılmasın! Çünkü böyle bir felakete de haziran öncesi imza atmayı başarırlarsa, işte o zaman kimse AKP’nin anayasa değiştirecek bir çoğunlukla iktidara gelmesinin önüne geçemez.

Bu oksimoronik tespit doğruysa sürekli felaketler yaratarak kendini yeniden üreten bir iktidarla karşı karşıyayız. Başarılarını başarısızlıklarına borçlular!

Bu durumu nasıl açıklayacağız? Yanıtı; başta CHP olmak üzere muhalefete, başarısızın karşısında başarısız olanlara bırakmakta yarar var!