Ece Ayhan ‘Meçhul Öğrenci Anıtı’ adlı şiirinde, şiirimizin en ‘baba’ sorularından birisini sormuştur; “Maveraünnehir...

Ece Ayhan ‘Meçhul Öğrenci Anıtı’ adlı şiirinde, şiirimizin en ‘baba’ sorularından birisini sormuştur; “Maveraünnehir nereye dökülür?” Şair bu sorunun yanıtını, şiirimizin klasikleri arasına giren bir ‘baba’ dize ile vermiştir; “Solgun bir halk çocukları ayaklanmasının kalbine(!)dir”. Bu şiirin imge ve anlam zenginliği, tarihsel arka planı, şiirsel buluşları yıllardan beri yazıla gelmiştir. Böylesi değelerlendirmelerin yanında, hınzır bir sonuca da neden olmuştur: Coğrafya bilgimizin sınırlarını ‘meçhul’ hale getirmiştir. Bu şiiri okuyan çok kişi, Maveraünnehir nereye dökülür diye merak etmektedir. Haritaya bakanlar olmuştur belki; nehiri bulup, nereye döküldüğünü görmek için. Hind’e mi, Çin’e mi, Maçin’e mi bakmalı? Bilen var mı? Bilinen odur ki, ‘Maveraünnehir’ bir nehir adı değildir. Nehrin öte yakası demektir.
Maveraünnehir’den çok uzak bir yere ilişkin bir soruyu da ben sormak istiyorum. Elbette ki bir Ece Ayhan şiiri veya sorusu değerinde ve zenginliğinde bir soru değildir benimki. Ancak, benim için önemli olan bir sorudur; Alaçat’tan Girdev’e ne kadar yol vardır?
Bu soruyu, geçen yaz Fethiye’de bir akrabamın on yaşındaki çocuğuna sordum. Bilemedi.
Alaçat ile Fethiye arası yaklaşık 30 kilometre. Girdev ile Fethiye arası da yine yaklaşık 30 kilometre. İki köy ile Kestep arası da aynı uzaklıkta. Bu üç veri ile Alaçat’ın Girdev’e uzaklığını bulmak olası mı?
Hani bir söz vardır; oğlan dayıya çeker derler. Ben de, soruda geçen Girdev Köyü’nde yaşamış olan rahmetli dayım Şakir Aksen’e çekmişim. Eski zamanlarda dayım da, öğrencilere, özellikle gurbette okuyup, tatillerde köye gelen çocuklara çok kazık matematik soruları sorarmış. Sorularına da kesin yanıtlar istermiş.
Bir gün, terziye götürülen kumaş ve elde edilecek pantolon sayısıyla ilgili bir soruyu abime sormuş dayım. Hasan abim, en kestirme cevabı yapıştırıvermiş; “terzi ile müşterisi aralarında pazarlık yapsınlar, biz karışmayalım dayı”, deyivermiş. Metrekare hesabı ve buna göre elde edilecek sonucu matematiğe değil, insanlar arasındaki anlaşmaya bırakmış abim. Diğer çocuklar böyle kestirme yanıtları beceremediğinden olsa gerek, dayımın soruları ile karşılaşmamak için, ondan köşe bucak kaçarlarmış.
Uzaklığa ilişkin sorumla ben de çocukları kaçırtabilirim. Ancak, bu soruyu bizim oranın eskileri hemen bilir. Çocukların yanıtı bilememesi normal. Suç tamamen bende. İpuçlarını eksik verdim. Eksiklik, Girdev ile Alaçat arasının uzunluk ölçüsü cinsinden verilmesinde yatıyor. Temel nokta, aradaki uzaklığın zaman ölçüsüyle ölçülüyor olması... Girdev ile Alaçat arasındaki uzaklık, benim yaş itibariyle bulunduğum noktadan yıl cinsine göre 35-40 yıl. Evet, uzun sözün kısası Alaçat’ın yıllar önceki adı Girdev’di. Bizler, Girdev olduğu zamanları bilip, sonra gurbette yaşayanlar, memlekete döndüğümüzde yine Girdev diyoruz. Diyoruz da, bu adı bilenlerin giderek azaldığını görüyoruz. Doğduğumuz toprakların yeni adı bize yabancı geliyor. Yani, Girdev ile Alaçat arasındaki uzaklık giderek artıyor.
Ülkemizde sıkça yapılan  yerleşim yerlerinin adlarının değiştirilmesine yönelik  uygulama, bunu yapan iktidar için de çelişik bir tablo yaratıyor. Her türlü yeniliğe -başta dilde olmak üzere- değişime karşı çıkan egemen erk,  yer adları konusunda yenilikçi kesiliyor. Kürt, Ermeni, Rum derken, hızını alamayıp, tüm kendince sakıncalı yer adlarını naylon adlara dönüştürüyor. Her değişiklik, sosyal, kültürel, tarihsel sürekliliği kesen bir iktidar testeresi etkisi yaratıyor. Kültürel üretim ve yaratımlar sadece büyük kentlerle ilintili bir durum değil elbet. Ülkenin uzak yerindeki en küçük birimin yarattığı kültürel değerler de ülkenin toplam değerine etki eder. Bir isim, bir ağaç, bir taş, bir kişi... hepsi değerdir. Bu etki ve etkileşim içinde önemli bir yan da sürekliliktir. Aslında yapılan değişikliklerde, amaçlanan da bu sürekliliği kesmektir.
Ülkenin kültürel değerlerinin birbiriyle buluşturulup, yeniden üretimi sağlayacak dinamizme ulaştırılmadığı koşullarda, Maveraünnehir asla kalbimize dökülmez. Ulusların, halkların kalbine nehirler dökülmezse, o kalplerin sonu kuraklıktır. Ben şimdi yeniden soruyorum; Girdev ile Alaçat arasındaki uzaklığın nedeni nedir, müsebbibi kimdir? Bunun yanıtını bilmem, ama, altı yıldır bir inadı sürdüren “BirGün yoldaşlığının” böyle soruları azaltacağına yürekten inanıyorum.