İktidarın bayrakları, muhalefetin pembe gözlükleri

ESEN KARAKÜÇÜK

Kutlamalar insana iyi gelir. Rutinlerin dışına çıkar, dertlerimizi unutur, kendimize birkaç saatlik renkli hayatlar yaratırız. Bugün de çoğunluğun kutlamalara hazırlandığı, eksiği gediği ile 100. Yılına doğru yürüdüğümüz cumhuriyet yolculunda bir yol ayrımına geldik. Yolun biri cehennem yolu. Biz bu kavşakta güle oynaya uçurumu seçiyor, fark etsek de fark etmiyor gibi davranıyoruz... Gözlerimiz kapalı… Saray yani siyasal İslamcı rejim her tür hileli yöntemi de kullanarak yoksul halkı, emekçileri, kadınları ve çocukları hızla zifiri karanlık olan cehennem yoluna doğru sürüklüyor. Gözlerimizi açmadığımız ve ellerimizi birleştirmediğimiz sürece cehennem çukuruna düşmekten kurtulamayacağız. Biliyoruz ki dünyada da ülkemizde de her dönem egemen sınıflar mevcut sömürü düzeninin devamı için önce eğitim sistemini kullanırlar. AKP’nin mirasını kabulleniyorsak biz de, laikliğin kırıntısının kalmadığı, kadın ve eğitim alanlarında çağ dışı gericilikle kuşatıldığımız koşullarda bugün cumhuriyetin 100.yılı tamamlayacağız. Söz, yetki, karar, iktidar kimlerde biliyoruz. Saray rejimi iktidar yıllarında cumhuriyet kazanımlarını kazıya kazıya söküp atma politikaları izledi. Ama bugün “yer gök bayrak olacak” diyor. İktidar toplumun güvenini epeydir kaybetmiş durumda.  

Cumhuriyeti kutlamaya hazırlanırken hatırlamamız gerekenler de olmalı. Bizim en çok çocuklara sözümüz vardı... Sormak gerekiyor:  İktidarın bayrakları, ya da muhalefetin pembe gözlükleri gericilik ve piyasacılık kıskacında kaybolmuş, 3-4-5 yaşlarında bile istismar edilmiş şiddet görerek örselenmiş, tarikat yurtlarında çocuk evliliklerinde alıkonulmuş, eğitim hakkını kullanamamış, nihayetinde kimi durumlarda çaresizliğinden intihar yolu ile kurtulmaya çalışmış çocuklarımızı gizleyebilecek mi?   

Geçmişten bugüne bakmakta fayda var; Cumhuriyetin ilanı ile birlikte eğitimde hızlı bir yenileştirmeye gidildi. O yıllarda öğretim birliği, eğitimin MEB bünyesinde örgütlenmesi, niteliğinin çok sayıda platformda uzmanlarca tartışılması, yaygınlaştırılması eğitimin temel özelliklerindendi. Temel ilkeler ise 14 maddeydi. Bu ilkelerin en önemlilerinden bir kaçı şöyle; eğitim hakkı, eşitlik, laiklik, bilimsellik, demokrasi, karma eğitim   

1940-1953 yılları arasında köy enstitülerindeki eğitim programlarının temelinde, beceriye dayalı eğitim ile gözlem, deney, araştırma, inceleme ve tartışmanın yer aldığı eğitim felsefesi vardı. 1990 Sonrası dünyada tartışılan çoklu zeka kuramına dayalı öğretim anlayışına benzerlik gösteriyordu. Her zaman eğitim programları esas olarak hedefleri, ilkeleri, değerlendirme ölçütlerini kapsar. 1961’de MEB ve TTK işbirliğinde hazırlanan program değişikliği raporu, uzun çalışmalarla oluşmuş, 100’ün üzerinde uygulayıcı ve uzman araştırması, 3 ayrı uzman komisyon incelemesi ile son şeklini almıştı. Peki bugün bu işler nasıl yürüyor?  

Müfredatlar ve eğitim sistemi AKP iktidarlarında yazboz tahtasına döndü. Eğitimin tüm temel ilkeleri tozlu raflarda kaldı. Biz yaparız olur mantığıyla ortaya koydukları ve sıkça değiştirme yoluna gittikleri işlerden örnekler verelim; 2005’te eğitimin piyasalaştırılmasına geçiş için, eğitimcilerin, uzmanların tüm karşı çıkışlarına rağmen müfredata girişimcilik, rekabet gibi piyasacı kavramlar yerleştirildi. 2017-2018 tarihlerinde, uzmanların fikri sorulmadan en kapsamlı müfredat değişikliği gerçekleştirildi. Bir önceki programın değerlendirilmesi bile yapılmadan, bir yıl sonra yeni programın uygulaması kararlaştırıldı. Bugün siyasal İslamcı iktidar, eğitimin tüm temel ilkelerini, cumhuriyetin tüm kazanımlarını yok sayarak, 21 yıldır sürdürdüğü gerici, piyasacı, bilimsellikten uzak, cinsiyetçi ve baskıcı politikalarıyla eğitimi kendi tekeline aldı. Son müfredatta “cihat” yer alıyor ve “evrim teorisi” kaldırıldı. Yine son müfredatta, İslam’ın inanç, ibadet, ahlak anlayışları, dünya ve ahiret, kuran ve sünnet kavramları gündelik sorunların çözümleri için referans gösteriyor. Bilimsel eğitimde temel yaklaşım olan inceleme, araştırma, tartışma, deney ve gözlemin yerini “deliller yardımıyla beceri kazandırma” almış durumda. Bu kararlar, dinsel eğitimde akıl ve bilime yer olmadığının kanıtıdır. Kararların alınış şekli tamamen anti demokratiktir, hukuk ve demokratik ilkeler yok sayılmaktadır. 

İktidarın daima müfredat değişiklikleri yoluyla, eğitimi iyileştirmenin değil, daha da kötüye götürmenin sonuçlarını yarattığına tanık oluyoruz, yaşayarak görüyoruz. ÇEDES protokolü 81 ilde 700’ün üzerinde okulda uygulamaya sokulmuş durumda. Çocuklarımız eğitimde pek çok risklere açık konumdalar, okul içinde okulsuzluğa mahkum edildiler. İktidarın eğitim politikaları temelde ticarileştirme ve gericileştirmenin birbirini güçlendirdiği, birbirinden beslendiği zeminlerde toplumsal yaşam içinde büyük yıkımı ilmek ilmek hızla örüyor. Yeni kalkınma planı da bu hedefle son derece uyumlu bir plan.   

Bugün eğitim kurumlarımız her basamakta, sermayenin ve tarikatların çıkarları doğrultusunda büyük bir alt üst oluş yaşıyor. Bu alt üst oluşu tersine çevirmek, tüm muhalefet güçlerinin birleşik mücadelesinin sorumluluğunu üstlenmekle mümkün olacak. Giderek ortadan kaldırılan cumhuriyet, tüm ezilenlerin, yoksulların, ötekileştirilenlerin laik, bağımsız, eşitlikçi, demokratik cumhuriyeti olarak yeniden ve daha güçlü bir şekilde kurulmak zorunda.