Yıllar önce çaldık o kapıyı. Açtılar, buyur ettiler. Yalnız birkaç şartları oldu. Beraber yaşadıkları evin kuralları vardı. Uyarız, dedik; yeter ki bizi de kabul edin. O kağıdı aldığımızdan beri elimizde gezdiriyoruz. Hem kapıda bekletilmekten rahatsız, hem de şartlarını yerine getirmekten yana gönülsüzüz. Milletçe huyumuzdur, karpuz gibi yata yata büyümenin hayalindeyiz. Çaldığımız kapıya artistlik yapmak da işin balı kaymağı.
Avrupa Komisyonu’nun 2012 İlerleme Raporu açıklandı. Rapor, geride bıraktığı 10 yıllık deneyimle ‘ustalık’ dönemine girdiğini ilan eden ve demokrasinin ilerisine kadar ‘duble duble’ yol almış AKP iktidarında rahatsızlık yarattı. Eleştiriyi, koşulların iyileştirilmesi adına bir yol gösterici saymak yerine, hakaret olarak algılayıp dayılanmak ne de olsa hamurumuzda var. Açıklanmadan önce basında yer alan bazı maddelerin, durumun ciddiyeti hakkında ipucu vermiş olmasına rağmen AB Bakanı Egemen Bağış, raporda ciddiye alınacak bir şey olmadığını söyledi. Anlaşıldı ki, buz dağının görünen kısmındayız daha.

***
Rapora göre, Türkiye’de demokrasi ve hukukun üstünlüğünün geliştirilmesi yönünde bir şans olan darbe planlarının yargılandığı davaların meşruluğuna; gerçekliği tartışmalı deliller, uzun tutukluluk süreleri ve aşırı derecede uzun iddianameler gölge düşürdü. Adil yargılamanın önemine dikkat çekilirken, bu davaların Türkiye siyasetinin kutuplaşmasına katkıda bulunduğu belirtildi. 2009’da başlatılan Kürt açılımının devamının gelmediği, bunun yanında Güneydoğu’daki birçok yerel yöneticinin tutuklandığı da üzerinde önemle durulan konular arasında.
Egemen Bağış’ın, basının en özgür olduğu dönemde yaşadığımızı düşünmesine rağmen, raporda ifade özgürlüğü ihlallerinin ciddi kaygı yarattığı ve giderek artan biçimde gazetecileri, medya çalışanlarını ve dağıtımcıları tutuklama eğiliminin bu kaygıları körüklediği vurgulandı. Basın aleyhinde konuşan hükümet yetkilileri, hükümete muhalif yazıları nedeniyle işten kovulan gazeteciler ve gittikçe artan otosansür raporda yer alan diğer ifade özgürlüğü ihlallerinden...

***
Hapishaneler dolup taşıyor, Anayasal bir hak olan toplantı ve gösteri yürüyüşleri engellenmeye çalışılıyor, polis orantısız güç kullanarak insanları sakat bırakıp öldürüyor. İşkence devam ediyor, işkence mağduruna işkenceciden daha fazla ceza isteniyor. Eski bir işkenceci polis, Terörle Mücadele Şubesi müdür yardımcılığına terfi ettiriliyor. Azınlıkların ya da ateistlerin inançlarını açıklaması tehditle karşılanıyor. Alevilere zorla Sunni İslam inancı dayatılıyor. Çocuk işçiliğinin önüne geçilemiyor, çocuk mahkûmlar şiddet ve tecavüzden korunamıyor. Kadınlar ve LGBT’ler, şiddete ve ayrımcılığa uğramaktan kurtulamıyor.
AKP iktidarının ciddiye almadığı, oysa ki tutulacak yeri kalmamış kulbu kırık bir tencereyi andıran raporda işte bunlar yazıyor. “Bana ne onun raporundan, ben yıl sonu kendiminkini yazacağım, hepsi 10 numara 5 yıldız” havası; “rapor, tanımadığımız Kıbrıs’ın dönem başkanlığında yazıldı, ondan böyle” kolaycılığı; “istesek biz de AB için bir rapor yazarız, bundan daha kötü çıkar” şımarıklığı; “zaten Türk’ün Türk’ten başka dostu yok” klişesiyle bezeli bir resme bakıp duruyoruz yıllardır. Oysa basit ki, AB’yi eleştirmek başka, istediğin şeyi söylemiyor diye bağırıp çağırmak başka.

***
Egemen Bağış’a göre İlerleme Raporu’nda yer alan eleştiriler, birtakım münferit olaylar dikkate alınarak yapılmış. Bunlardan biri de, üzerinden 10 ay geçmesine rağmen arpa boyu kadar yol alınmamış, hakkında dava açılmadığı gibi, olayın nasıl gerçekleştiğine dair bir bilgiye dahi ulaşılmamış, ‘sorumluları belirsiz’ Roboski katliamı. F-16 bombalarıyla çoluk çocuk 34 yurttaşın öldürüldüğü, göstermelik iki ziyaretten sonra bir özrün bile esirgendiği, özel yetkili savcılığın aldığı gizlilik kararı nedeniyle gözümüzden kaçırılmak istenen Roboski katliamının raporda yer almasının şaşırtıcı bir yanı yok. Şaşırtıcı olmayan diğer bir şey de, hükümetin unutturmak istediği bu katliamın ve bununla birlikte meydana gelen başta yaşam hakkı olmak üzere pek çok hak ihlali yüzünden yapılan eleştirilerin “münferit olay” denilerek geçiştirilmek istenmesi.
İlerleme raporu, AKP’nin ilerlemeyen demokrasisinin sadece bir özeti ve Avrupa’nın önündeki tek engelin, yine Türkiye’nin kendisi olduğuna dair kanıtı. Ciddiye alınmamasının nedeni bu. Bunun yanında, boş taktiri kucaklayıp, dolu eleştiriyi tekmeleyen kofti kabadayı bir öze sahip olduğunu düşünmek bile istemiyor insan.