İlhan Berk ile cenk!
İkinci Yeni bir şiir akımı mı? Akım ise içinde yer alan hangi şairler var, kurucuları kimler? Bugün İkinci Yeni içinde anılan şairler, akımın var sayılan çıkış yıllarında neler düşünüyorlardı?
Şimdi yılların makarasını biraz geriye saralım.
50’li yılların sonları, olasılıkla 1960 olmalı…
Ülkü Tamer ile Kemal Özer, ki ikisi de o yıllarda İkinci Yeni içinde, mektuplaşıyorlar. (Kemal Özer: Sanatçılarla Yazışmalar, Yordam Kitapları, Kasım 1999)
Tamer, Kemal Özer’e yazdığı mektubun bir yerinde İlhan Berk ile nasıl “büyük bir cenk yaptığını” anlatıyor. Üstelik bir de tanığı var: Erdal Öz…
Tamer ile Berk’in tartışması gece saat 12’ye kadar sürecektir.
O gün Tamer, İlhan Berk’in çalıştığı yere uğrar.
Berk, “Aman akşama bize gel, durumumuzu tespit edip bir şeyler yapalım,” der.
Ülkü Tamer şaşkınlık içinde kalmıştır. Nedenini de şöyle açıklayacaktır:
“Şimdi, benim anladığım durum şu: İlhan Berk şiir bakımından çuvalladığını anlıyor. Artık tek dayanağı İkinci Yeni’nin öncüsü olmak. Turgut Uyar’dan Özdemir İnce’ye kadar kimse de İkinci Yeni’yi kabul etmiyor. İlhan Berk’in tek dayanağı da böylece yıkılıyor. Beni de bunun için çağırmış. ‘İkinci Yeni olduğunu kabul et ve bunu da belirt,’ diyor.”
Ülkü Tamer, böyle bir şeyi kabul etmediğini belirtir.
İkinci Yeni diye bir şey tanımadığını, İkinci Yeni olduğunu kabul etse de etmese de, bunun şiirini hiç mi hiç değiştirmeyeceğini, dolayısıyla böyle bir etiketin gereksiz, yararsız, hatta zararlı olduğunu da sözlerine ekler.
Söz o sıralarda çoğunluğunu bugün İkinci Yeni’cilerin çıkardığı “a” dergisi üzerine gelir.
Berk, “a” dergisini kastederek “Derginizde bana karşı bir şey var,” der.
Tamer “Olmadığını” söyler.
Tartışma daha sonra şöyle devam edecektir:
İlhan Berk: “Sizin saygınız yok.”
“Neden?”
“Feyyaz Kayacan’ın kitabı çıktı, tek kelime bile yazmadınız,”
“Kayacan’ın hikâyelerini beğenmek zorunda değiliz. Ayrıca beğensek bile yazmak gibi bir yükümlülüğümüz yok”
“Feyyaz sizin hikâyelerinizi etkiledi ama…”
Bu kez tartışmaya Erdal Öz karışır ve İlhan Berk’e karşı çıkar.
Tamer: “Her saygı duyduğumuz sanatçının adım dergide geçiremeyiz ya durup dururken.”
“Geçirmelisiniz.”
“Saçma. Derginin her sayısında arka sayfaya kocaman bir liste yapıp şunlar şunlar saygı duyduğumuz sanatçılardır mı diyelim...”
“Zaten benim şiirimi “a”cılardan belki yalnız sen seviyorsun.”
“Ötekilerin sevip sevmediğini nereden biliyorsun?”
“Yazardınız. Mesela Kemal (Özer).”
“Kemal yalnız şiir yazan bir arkadaş. Şiirinin altına ‘Ben İlhan Berk’in şiirlerini severim’ diye not mu eklesin?”
“Sizin dergi kadro dergisi,”
“Biz bir sürü adamdan yazı istedik. Vermediler, biz de mecburen aynı kişilerin yazılarını koyduk,”
“Benden devamlı istemediniz. Her ay, sık sık mektup yazıp şiir isteseydiniz.”
“İşte bu çok ayıp oldu. İzzetinefis diye bir şey var. Biz bir yazardan bir, iki kere isteriz. Kimsenin üstüne düşmeyiz.”
Bu sırada Erdal Öz de coşacak, “İlhan Berk şiirini verirse koyarız, vermezse vermesin. Dergi de İlhan Berk’in şiirini yayımlamamakla bir şey kaybetmez,” diyecektir.
Berk: “Sizde aşağılık duygusu var, korkuyorsunuz. İkinci Yeni’yi kabul ederseniz etki altında kalırsınız diye korkuyorsunuz.”
Tamer: “Bizde İlhan Berk’in, Turgut Uyar’ın bir etkisi varsa, bu İkinci Yeni etiketini kabul etsek de görünür, vardır, etmesek de…”
“Siz İkinci Yeni’yi kabul etmezseniz o etki görünmez sanıyorsunuz.”
Tartışma şöyle sona erecektir:
Berk: “Mayakovski Paris’e gelince havaya silâh sıkmış, meşhur olmuş...”
Tamer: “Sen de Ulus’taki Atatürk heykelinin üstüne çık, şarkı söyle, gazeteler resmini bassın, meşhur ol!”
Sahi şimdi İkinci Yeni diye bir şiir akımı var mı?
Varsa adını kim koydu?