İsimlerden daha önemli bir konu var

Seçimlerin ardından siyasetin temel gündemi CHP oldu. İktidar değiştirilemeyince parti içinde “değişim” talebi dillendirilmeye başlandı. Böyle bir tartışmanın alevlenmesi son derece doğal. Çünkü yarış adil şekilde gerçekleşmemiş olsa da ortada kaybedilmiş çok önemli bir seçim var ve yenilginin sorumlusu olan siyasi iradenin hem yapıp ettiklerinin hem de geleceğinin konuşulması kaçınılmaz. Hal böyleyken “Aslında kaybetmedik” demenin fazla bir anlamı yok. Tam tersine “İktidarı en zayıf döneminde yakalamışken onu nasıl deviremedik?” diye hayıflanmak ve yana yakıla bu sorunun cevabını bulmak gerek. O cevap kesinlikle “Köylülere 500 lira verdiler” değil.

CHP’de değişim beklendiği kadar hızlı gerçekleşmeyecekmiş gibi görünüyor. Kılıçdaroğlu, “Gemiyi limana yanaştırmak kaptanın görevidir” diyerek dümeni hemen bırakmayacağını ilan etmiş oldu. Belli ki değişim, zamana yayılarak yapılacak ve yenilginin doğurduğu tepkisellik ile şekil almayacak. Parti liderliği, daha kontrollü bir süreç planlamaya çalışıyor. Bunu değişen MYK’nin o kadar da yeni olmayan yapısından ve Kılıçdaroğlu’nun örgütü kendisine bağlamasından anlamak mümkün. 

Kılıçdaroğlu’nun koltuğuna aday olarak Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel gösteriliyor. “Kulağını değişme kapayarak yol yürümek olmaz” diyen İmamoğlu, örgütten ve kamuoyundan gelen talebe sırt çevirmemekle birlikte agresif bir liderlik mücadelesi yürütmüyor. Parti içi dengeler dışında bunun belli riskleri var. İmamoğlu’nun CHP liderliğine oynaması, İBB Başkanlığı’ndan vazgeçmesi demek. Bu durumda İBB Meclisi’nde çoğunluk olan Cumhur İttifakı yeni bir başkan seçecek ve İstanbul’un yerel yönetimi de iktidarın eline geçecek. Gelecek yıl yapılacak yerel seçimlerde İstanbul’un hangi adayla kazanılacağı ise ayrı bir soru işareti.

Sorumluluktan kaçmayacağını söyleyen Özgür Özel de korakor bir liderlik savaşı vermeyecek. Konuşmalarından anlaşıldığı kadarıyla, geniş mutabakatı arayacak ve değişim iradesi kendisini işaret ederse genel başkanlık koltuğuna talip olacak. Yıllardır CHP’nin üst yönetiminde önemli roller üstlenen ve öyle ya da böyle partinin karar alma süreçlerinde yer alan Özel’in, değişimin de aktörü olup olmayacağını yakın vadede öğreneceğiz.

***

CHP’de değişim, şu an için isimlere sıkışmış durumda. Kurultayını birkaç ay sonra yapması beklenen partide liderliği de kapsayan ancak liderlikten daha önemli olan bir gündem yaratılmalıydı oysaki. Partideki değişim talebinin henüz ideolojik/politik bir tartışmayı içermiyor oluşu hayli düşündürücü. CHP “Hangi isim başkan olsun?” sorusuna gömüldükçe, siyaseti hangi akıl ve perspektifle yapacağı sorusunu pas geçiyor. Mesela, CHP bu ülkenin paylaşım sorununa nasıl bakıyor? Bu yöndeki sınıfsal tercihleri nedir? CHP hangi program ve hedefler etrafında yol yürüyecek? AKP’nin hegemonyasını kendi liderine bile oy vermeyen Abdüllatif Şener gibi sağın çaptan düşmüş figürleriyle mi sarsacak? Demokrasi mücadelesini sadece oy kullanma pratiğine mi hapsedecek?

Parti önce hikayeyi tartışması gerekirken başrolleri konuşuyor. Partinin geleceği, “A gitsin, B gelsin” tarzı argümanlar etrafında belirlenmeye çalışılıyor. CHP bugüne kadarki siyaset anlayışını sorgulamadıkça en tepede kimin olduğunun pek bir önemi olmayacak. Tarihteki tüm köklü partiler lider seçmeden önce “yön” seçmiştir. Liderin başarısı, bu yönün içindeki görevlerine olan sadakatiyle ölçülür. Siyaseti bir şov sahnesi gibi düşünüp partiyi liderin ya da popüler figürlerin ekran önündeki performansına indirgemek, politik intiharın ilk adımıdır. 

“Seçimler neden kaybedildi?” sorusu doğru şekilde yanıtlanmazsa, değişim de gerçek manada bir değişim olmaz. Seçimden sonra Erdoğan’ın Kılıçdaroğlu’nu hedef alan sözleri üzerine iyi düşünülmeli. Erdoğan bunu sadece CHP liderini tiye almak, kendini tatmin etmek için yapmadı. Bir kişiyi itibarsızlaştırarak CHP’yi içi boş bir liderlik kavgasının içine sürüklemek istedi. Çünkü kendinden sonra bile siyasal İslamcı rejimin seri seçim zaferlerinin, vizyonu bulanıklaşmış, hikayesini şekillendirememiş, kitlesi TV başında pasifleştirilmiş ve sürekli kendine bir kurtarıcı arayan muhalefet ile elde edilebileceğini biliyor.