Operaseverler Verdi'nin Shakespeare'e 40 yıl önce ve sonra nasıl yaklaştığını arka arkaya izleyerek değerlendirmek gibi bir şansa sahipler bu sezon

İntikam hırsı, kötülük, cinayet, cadılar, büyüler, batıl inançlar, kan ve tekinsiz ormanlar... Shakespeare'in 4 büyük tragedyasından biri olan Macbeth, türlü karanlık güçlerin hep beraber toplanıp sahnede dansetmesidir. Bu yüzden olacak ki kulislerde 'Macbeth' adını anmanın özellikle bir prömiyer gecesinde, uğursuzluk getireceğine inanılır.

Konusunu 11. yüzyıl İskoçyası'ndaki bir hanedanın kanlı iktidar mücadelesinden alıp o sınırsız hayal gücüyle iyice dehşedeştiren ve sahne için bir korku klasiği yaratan Shakespeare oyununa 1. James'in özel ilgili alanına giren ve varlıklarına pek inandığı cadıları da katmıştı. Kadın düşmanlığının tarihteki versiyonu cadı avlarından biri de 17. yüzyıl Britanyası'nda yaşanmış, 600 kadın cadı diye damgalanıp önyargıların ve batıl inançların kurbanı olarak yakılmıştı.

SOYUT BİR BOYUT
Macbeth operasını sahnelerken verilmesi gereken en önemli kararlardan biri, yorumun hangi dönemde geçeceği, çünkü opera kendi içinde 3 zamanı barındırıyor. Gerçek İskoç kralı Macbeth'in yaşadığı n. yüzyıl, Shakespeare'in hikâyeyi oyunlaştırdığı 17. yüzyıl ve Verdi'nin operalaştırdığı 19. yüzyıl. Bir de tabii günümüzde sahnelendiği için 21. yüzyıl. Yönettiği her eserin ön araştırmasını çok iyi yapan ve yorumlarını her zaman yaptığı araştırmalarla sağduyusunun ona fısıldadıklarına dayandıran, aynı zamanda çağdaş olanın hiçbir zaman gerisinde kalmayan bir opera rejisörü olan Yekta Kara yorumunda Macbeth'i zamansız ve soyut bir boyuta taşımayı tercih etmiş ki doğru karar.

Shakespeare'in 3 cadısını koronun bütün kadın elemanlarını kapsayacak şekilde 40 küsura çıkarıp 3 cadıyı sadece dans eden temsili sembollere dönüştürerek, Verdi'nin çoğu eserinde olduğu gibi bu eserde de çok partisyonu olan koroyu aynı zamanda sahne üzerindeki aksiyona yardımcı olması adına son derece yaratıcı şekillerde kullanarak, bütünlüklü, yalın, biraz gerçek dışına kaçan ve oldukça ürkütücü bir rejinin altına imza atmış.

İlk sahnede çenelerindeki onları birer hayalete dönüştüren küçük beyaz ışıklar, beyaz boneler, kana bulanmış beyaz kasap önlükleri ve ellerinde satırlarla tekinsizce devinen cadı-korodan son sahnedeki kırmızı Birnam ormanı dallarıyla yaşanan her şeyin altında karanlık ormanlarda doğmuş cin-peri işi bir uğursuzluğa işaret eden kalabalığa, bütün eser korku ve gerilim türünün çizdiği bir çerçevede her insanın içinde barınan iktidar hırsı ve kötülüğün uyanıp harekete geçtiğinde yarattığı dehşetin asıl uğursuzluk olduğunun altını çiziyor. Parlak siyah duvarlar, beyaz bir platform ve hareketli beyaz bir duvardan oluşan yalın dekorda (Michael Scott) Ahmet Defne'nin bir boya gibi kullandığı ışık kah derin sahnenin en arkasında karakterlerin girmesi için açılan kapı ağzını tuhaf morlara, acı sarılara boyuyor, kah tüm sahneyi kanın zehirli kırmızısına.

Şanda Zapçı'nın bir bilimkurgu filminden fırlamış ama herhangi bir fütürisme direk işaret etmekten kaçınan, daha çok bir kâbusun dışavurumu hissini yaratan beyaz, kırmızı, siyah ve grinin birbirleriyle uyum sağlayan kostümleri de Kara'nın oluşturduğu psikolojik dehşet yüklü atmosferin gerilimini artıran bir işlev görüyor.

Hiçbir anı sarkmayan, her koristin hare-kederinin koreografisinden sahne tablolarının görsel etkileyiciliği adım adım özenle tasarlanmış, müziğin görsel estetik, koreografı ve teatrallikle uyum içinde buluştuğu, son derece çağdaş ve etkileyici bir prodüksiyon Yekta Kara'nın Macbeth'i.

OPERASEVERLER İÇİN BİR ŞANS
Müziğe gelince: Uvertürden itibaren, şef Alexandru Samoila yönetimindeki orkestra çok iyi bir yorum çıkaracağının ipucunu verdi ve sözünü eserin son notasına kadar tuttu.

Bu eserde oldukça fazla rolü olan koro, rejinin kendisine yüklediği yoğun koreografik görevlere rağmen müziğinden ödün vermeden çok başarılı bir iş çıkardı.

Çok uzun zamandır rol aldığı her eserde muhteşem sesiyle birlikte oyunculuğunun da olgunlaşmasını zevkle izlediğim Perihan Nayır, Lady Macbeth rolünde virtüözitesini tüm nüanslarıyla konuşturarak dünya çapında bir Verdi sopranosu olduğunu bir kez daha kanıüadı. Macbeth Murat Güney, Ban-quo Gökhan Ürben ve Macduff Hüseyin Li-kos da hem müzikal hem de teatral açıdan çok başarılı performanslar sergilediler.

Verdi'nin Shakespeare'le diğer ortaklığı, Macbeth'ten 40 yıl sonra bestelediği Othello da Yekta Kara rejisiyle İstanbul Devlet Opera ve Balesi'nde oynamaya devam ediyor.

Operaseverler Verdi'nin Shakespeare'e 40 yıl önce ve sonra nasıl yaklaştığını ve Yekta Kara'nın bu iki büyük ustanın eserlerini nerelerden yola çıkarak yorumladığını iki eseri arka arkaya izleyerek değerlendirmek gibi bir şansa sahipler bu sezon.

Konumuz olduğu üzere Macbeth için özel bir noda bitirmek gerekirse, bu prodüksiyon opera sanatının 21. yüzyılda her yaş ve kesimden seyirci için nasıl çekici kılınabileceği üzerine çok başarılı bir tez çalışması olarak okunabilir.
Macbeth 27 Şubat saat 20.00'de Atatürk Kültür Merkezi'nde. Tel: (0212) 251 56 00