Kanımızı emen ısıran sinekler
Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi, Aedes türü sivrisineklerin yenice yerleştiği coğrafyalar arasında, özellikle Kıbrıs’ı işaret ediyor. Bu türün, Türkiye’de Marmara, Ege, Doğu Karadeniz gibi bazı bölgelerde yerleşik hale geldiği belirtiliyor.
Prof. Dr. Esin DAVUTOĞLU ŞENOL
Kış boyu nezle, grip, yaz mevsimi ishaller ve sinek, böcek sokmaları bize yaşadığımız yerkürede yalnız olmadığımızı, yerkürenin mikroplarla ve mikropları bize taşıyan canlılarla kaplı olduğunu hatırlatan en küçük işaretlerdir.
Daha büyük olan işaretleri ise, sıtma, verem, AIDS, kolera, tifo, Ebola gibi hastalıklar, önceki yüzyıllarda ya da, ara sıra irkiltici insani krizler ile ilişkili önümüze düşen haberlerle ama en çok da egzotik seyahat hevesi ile aklımıza düşen, uzak coğrafyalarda bırakmış olduğumuzu umuyorduk.
İklim krizi olarak tanımladığımız dehşet verici sürecin, yalnızca takvimde mevsimlerin yerini kaydıran bir olgu olmadığı, yaşadığımız gezegeni yitirmekte olduğumuz yeterince anlaşılıyordur diye düşünüyor ya da öyle olmasını umuyorum.
Bırakmış olduğumuzu varsaydığımız o işaretleri bize anımsatacak olan büyük krizlerden biri de yaşadığımız pandemiydi.
Pandemi bizi yerkürede bulunduğumuz yere raptiyelemişken, 2020 yılının yazında, uzak bir coğrafyada, Singapur’da herkesin gözünden kaçan ama benim uzmanlık alanım nedeniyle yakından izlediğim bir salgın oldu.
SİNEK ISIRMALARI ARTTI
İklim krizi, artan nem ve en önemlisi pandemi nedeniyle bilim çevrelerinin “klima” çalıştırmayın uyarıları sonucunda, iç ortamlarda ağırlaşan nem ve sıcaklık, zaten “Aedes” cinsi sivrisineklerin hep olduğu ülkede, sinek ısırmalarını artırdı.
Böylece de bu tür sineklerin yol açtığı hastalıklardan biri olan Dang Humması (Dengue Fever) ile ilişkili son yıllardaki en büyük dalgalardan biri izlenildi.
3 BİN 700 TÜR
Sivrisinekler tüm yerkürede yaygın olarak bulunan 3700’den fazla türü olan canlılardır.
Bazı türler, virüsler ve sıtma gibi parazitlere aracılık eden vektörlerdir.
Özellikle tropikal ve subtropikal bölgelerde yerleşik hale gelen Aedes cinsi sinekler ise sarı humma, Dang, Chikunganya, Zika virüs, gibi hastalık ve etkenlerin yayılmasında rol alan bir tür ve son yıllarda coğrafyalarını genişletiyor. Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi, Aedes türü sivrisineklerin yenice yerleştiği coğrafyalar arasında, özellikle Kıbrıs’ı işaret ediyor. Bu türün, Türkiye’de Marmara, Ege, Doğu Karadeniz gibi bazı bölgelerde yerleşik hale geldiği belirtiliyor. Bugünlerde İstanbul’da artan nem ve sıcaklıkla birlikte saldırganlaşan sivrisineklerin ısırıkları ise görsel medyada kolu bacağı kaşınmaktan yaraya dönüşmüş çocuk fotoğrafları olarak düşüyor önümüze.
Sinek ısırıkları sonucu küçük çocuklarda gelişen cilt infeksiyonu “impetigo”, böbrek tutulumu yapan streptokoklar ile ilişkili olabiliyor. Böbrek tutulumu yapan “nefritojenik” grup A beta hemolitik streptokokun (GAS) en sık yayıldığı grup, 5 yaş altı çocuklar. Kalabalık ve temizliğin yeterli olmadığı ortamlarda hızla yayılıyor.
Özellikle deprem bölgesindeki yaşam koşulları, bu sivrisinek türlerinin vektörü olduğu hastalıklardan bağımsız olarak bu önemli sorun ile ilişkili olarak endişelendiriyor.
Tek sorunun Aedes cinsi türler olmadığı, sıtma sineklerinin coğrafi yayılımını artırmakta olduğu da raporlanılıyor.
Pandemi zamanı salgınlar bakımından zaten kırılgan olan coğrafyalar iyice ihmal edildi. Salgınlara ve afetlere karşı dokunulmazlık isteyen gelişmiş ülkeler duvarları yükselttikçe, salgınlar daha uçucu, sıçrayıcı ve gezici olmaya evriliyor oysaki. Sosyoekonomik çöküşe sürüklenen ülkelerden göç edenler yalnızca dertlerini,tasalarını değil hastalıklarını ve hatta hastalık vektörlerini de bagajlarında götürebiliyor.
Amerika Birleşik Devletlerinde son 20 yıldır lokal sıtma vakası yokken ve tüm olgular seyahat ile ilişkiliyken, son aylarda Florida ve Teksas eyaletlerinden bildirilen olguların lokal olduğu, sıtma sineklerinin o bölgelerde yerleşmiş olduğu düşünülmektedir.
İklim krizi, uzun, sıcak ve nemli yazlar, pandemide iyice yalnız bırakılan kırılgan coğrafyalardan göçler, bavulunuzda bir sivrisineği dünyanın öbür köşesine götürme ihtimalini ve yumurtlamak için kan emmek zorunda olan dişi sivrisineklerin uğultusunu artırıyor.
SITMA SAVAŞI
Savaş ve yoklukla kırılgan ve yalnız bir coğrafya olduğumuz “Sıtma Savaş” yıllarından kalma annem sıtmasını, dalağım şişmiş, çok kilo vermiş, mecalsiz kalmıştım, kinin yutturdular diye anlatıyor.
Hastalarımız ateşlenmelerini hâlâ “sıtmalandım” diye tarif eder. Henüz üzerinden bir yüzyıl geçmeyen ve bazı sıcak bölgelerde kanında sıtma taşıyanların oranlarının %90’lara eriştiği sıtmalı dönemler ise halkın da mücadeleye katıldığı çok katmanlı ve akılcı bir savaş ile sonlandırılmıştır. Halk Sağlığı hocası Prof. Dr. Çağatay Güler ‘in 2018 tarihli “Aedes olmaz olaydın!” başlıklı yazısında anlattığı, toksik, çevreye zararlı gazları havaya, suya sıkıp, sinekleri nasıl azalttıklarını anlatanların mücadelesine benzemeyen bir mücadeleymiş o.
“Yapma evladım, kim öğretti sana böyle sivrisinek-ister Aedes ister Culex ya da Anopheles- mücadelesi yapılacağını. O çanak çömleklerde ilk yağmurdan sonra yine on binlerce sivrisinek ürer, sen canlıkıran püskürttükçe öyle bir biti kanlanır, öyle bir direnç kazanır ki daha sonra uçup gezen Aedesler “burama da sık, burama da” diye kafa bulurlar seninle.”
Aynı yazıdan çok önemli şu nota dair fikri olmayanların, bilmeyenlerin ve bilenlere danışmayacak olanların yürüteceği bir mücadele ile başbaşa olmamız beni kaygılandırıyor .
“Zika virüslü tek bir insan ve tek bir Aedes bir orduya bulaştırabilecek potansiyele sahiptir”
(http://cevresagligi.org/aedes-olmaz-olaydin-cagatay-guler/)
Sivrisineklerin uğultusu dünyanın en güzel şehri İstanbul’da yazın keyfini kaçıran tek neden değil elbet.
Biz infeksiyoncuları heyecanlı gerilimli günlerin beklediği anlaşılıyor.