Marmaris’te, kapasitesi artırılmak istenen marina projesinin ÇED süreci Bodrum Müzesi’nin uyarısına rağmen sürüyor. Bölgedeki tarihi eserlerin varlığının ise çok önceden bilindiği ortaya çıktı.

Karacasöğüt’te skandallar bitmiyor

Alandaki arkeolojik eserlere rağmen yapımında ısrar edilen Muğla’nın Marmaris ilçesi Karacasöğüt Koyu’ndaki marina projesi, skandal kararlarla gündeme gelmeye devam ediyor. Tarihi buluntuların olduğu alanda inceleme yapan Bodrum Müzesi, çalışmalar sonuçlanıncaya kadar “inşai ve fiziki uygulamaya gidilmemesi” için ilgili kuruluşlara yazı gönderirken, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ise Danıştay kararına rağmen söz konusu proje için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) gerekli değildir kararı almaya devam ediyor.

Mevcut yat yanaşma tesislerinin kapasitesini üç kat artırmayı planlayan proje, Muğla Çevre Platformu, Marmaris Kent Konseyi ve Karacasöğüt Mahallesi sakinlerinin itirazlarıyla gündeme gelmişti. 2022 yılında Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD), bölgenin ekolojik ve arkeolojik değerini gösteren bir rapor hazırladı. Rapor Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesi Müdürlüğü’ne iletildi, Müze de bölgeye ekiplerini gönderdi. Müze ekiplerince yapılan inceleme SAD’ın raporunu ve itirazları doğruladı. Müze Müdürlüğü de Muğla Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği İl Müdürlüğü’ne inşa faaliyetlerine gidilmemesi, Sahil Güvenlik Güney Ege Grup Komutanlığı’na da bölgenin korunması için yazı gönderdi. Çevre Bakanlığı Muğla İl Müdürlüğü ise arkeolojik eserlere ve ekolojik açıdan büyük önem taşıyan deniz çayırlarının varlığına rağmen, Karacasöğüt Koyu’ndaki yat yanaşma tesisinin kapasitesini artırmak isteyen Global Marin şirketinin talebine “ÇED gerekli değildir” kararı vererek adeta talana yeşil ışık yaktı.


2013’DEKİ YAZIŞMA ORTAYA ÇIKTI

Projeyle ilgili ikinci skandal ise Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na ait 2013 tarihli bir yazışmayla ortaya çıktı. SAD’ın uzman ekibinin Marmaris Kent Konseyi’nin talebi üzerine yaptığı araştırmayla raporlanan, fotoğrafları çekilen ve yeri belirlenen arkeolojik buluntuların aslında daha önceden de bilindiği ortaya çıktı. 2013 yılında Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’nun Global Sailing şirketine ait marinanın hemen yanındaki kıyıda arkeolojik buluntuların taşınmasıyla ilgili karar aldığı, dolayısıyla deniz altındaki eserlerden de haberdar olduğu anlaşıldı. 2022’deki dalıştan çok önce oradaki tarihi eserler biliniyormuş.    

Muğla Çevre İl Müdürlüğü’nün “ÇED gerekli değildir” kararı da üçüncü bir skandala yol açtı. Çünkü aynı koyda işletmesi olan ve kapasitesi artırılmak isteyen Muğla Turizm Çevre Vakfı’nın (MUÇEV) talebine de daha önce ÇED gerekli değildir kararı verilmiş, itirazlar sonucunda bu karar, bilirkişinin verdiği raporun da etkisiyle Danıştay’da iptal edilmişti. Çevre İl Müdürlüğü, bu örnek karara rağmen aynı koydaki komşu işletmeyi yine ÇED sürecinden muaf tuttu. Koydaki ekolojik hassasiyet ve arkeolojik önem değişmemesine rağmen Danıştay’ın aldığı karar görmezden gelindi.

KİRLENME POTANSİYELİ FAZLA

Kıyı ve deniz alanlarındaki inşaatlar konusunda uzman olan Dr. Işıkhan Güler, koydaki yaşam için hayati öneme sahip deniz çayırları ve kirlilik tehlikesi nedeniyle kapasite artırımına karşı çıkıyor. Güler, “Oraya yat limanının yapılmasını veya tekne sayısının artırılmasını doğru bulmuyorum. Kapalı bir koy, su değişimi az. Kirlenme potansiyeli fazla. Mevcut durumda da koyu kullanan tekne sayısının kontrol edilmesi gerekiyor, oranın doğal güzelliğini korumalıyız” diyor. Güler, bu tip projelerde ÇED gerekli değildir kararı vermenin sakıncalı olduğunu aksine detaylı, halkın ve bağımsız uzmanların katılabileceği bir ÇED sürecinin yapılması gerektiğini vurguluyor.

Marmaris Kent Konseyi Çevreden Sorumlu Yürütme Kurulu Üyesi Halime Şaman ise “Tarihi önemi olan bir bölgeyi 2. derece sit alanı yapıyorlar, orayı bir ticari işletmeye çeviriyorlar ve şimdi de arkeolojik ve doğal güzellikleri hiçe sayıp kamuya kapatmak istiyorlar” diyerek tepkisini dile getiriyor. Artık bir ahlak arayışı mücadelesi verdiklerini söyleyen Şaman, “Ortak değerlerimizi korumakla sorumlu kurumlara rağmen, kamunun yararını korumaya çalışıyoruz. Yanımızda olması gereken kurumları karşımızda buluyoruz. Bunu değiştirmek istiyoruz. Karacasöğütlüler yaşadıkları cennetin değerini biliyor. O yüzden de halkı karşılarına alan, doğayı yıkacak bir projeyi gerçekleştirmelerine izin vermeyeceğiz” diyor.