Karınca ve ağustos böcekleri
16 Ağustos 2019’da Denizli’de başlayan Cemil Usta Sezonu’nun ilk devresi 29 Aralık 2019’da Rize’de noktalandı. 22 yaş altı oyunculara verilen sürenin %4’ün altında kalmasının en olumsuz, maç başına gol ortalamasının 2.5’ten 2.9’a yükselmesinin ise en olumlu trend olarak göze çarptığı ilk yarıya Sivasspor damga vurdu.
Fevri kararlarla görevi sonlanan teknik direktörleri, şeffaflık ve sorumluluk düşmanı yöneticileri, sürekli suçlanan ve gelişmeyen hakemleri, kendi futbolcusunu ıslıklayan taraftarları ve aldıkları süreyle yaşları paralel artan oyuncuları ile oldukça tanıdık bir 17 haftayı geride bıraktık. Bu kabak tadı vermiş aktörlerin kuru gürültüsüne dahil olmadan işine bakan ekiplerimiz de vardı. Bunların başında anılması gereken Rıza Çalımbay’ın Sivasspor’u, 11 Kasım’da ele geçirdiği liderlik koltuğunu 37 puanla korudu.
Kırmızı-beyazlılar yaz döneminde David Braz ve Douglas gibi başrol oyuncuları ile Özer ve Tolgahan gibi veteranlarına veda etti. Bazı kulüplerimiz kariyerinin sonundaki yıldızların yollarını milyonlar saçarak Eylül’e dek gözlerken, Sivasspor kadrosunu tek kuruş harcamadan yaptığı 15 transferle kurdu. Bu transfelerin büyük kısmı hazırlık kamplarına katılarak takım olma yolunda hızla yol kat etti. 10 Ağustos’ta Fenerbahçe’ye karşı oynadığı hazırlık maçında yeni, diri ve organize kadrosuyla galip geldiğinden beri, kalecisi ve önündeki on savaşçısı ile, yıldızı olmadan herkese meydan okuyan o takım arkasına hiç bakmadı. Belki de bu dönüşümün heyecanıyla, iki önemli değerinin kontratını yenilemekte geç kalmak Sivasspor’un tek net eksisiydi.
Başarılarının idrakine varabilmek için, Sivas temsilcisinin ön plana çıkan bazı oyuncularının yaşadıkları dönüşüme dikkat vermeliyiz. Örneğin, Mert Hakan Yandaş ve Erdoğan Yeşilyurt. 3 gol, 2 asistlik katkısı bulunan Erdoğan 678 dakika sahada bulunarak geçtiğimiz sezondaki süresini çoktan ikiye katlarken, Robinho gibi isimler uğruna çürümeye terk edilen Mert Hakan, 17 haftadaki performansıyla iç transfer piyasanın tartışmasız en önemli ismi oldu. Gelecek vaat etmeyen ve geçen sezon tatildeymiş gibi gözüken Kone bile her dakikasının hakkını veriyor.
Peki ya 1. Lig ekibi Ümraniyespor’dan ve Süper Lig’den düşen Akhisarspor’dan getirilen Aaron Appindangoye ile Caner Osmanpaşa? Ligin üst sıralarını hedefleyen takımlardan hangisi sezona bu stoper ikilisiyle başlamak isterdi? Sevgili Sinan Yılmaz bir tweet’inde bu iki oyuncunun arz ettiği riske göndermede bulunarak Rıza Çalımbay’ı, bilgisayar oyunlarında keyif için zorluk seviyesini artıranlara benzetmişti. Sinan haklıydı; buna rağmen Yatabare ve arkadaşları karşısında çaresiz kalan stoperlerinin performansına ağıt yakanlar Çalımbay’ın geride bıraktığı rakipleriydi. Barış Özbekli, Orkun Usaklı, Volkan Yamanlı Galatasaray’ı şampiyon yapan Feldkamp’tan beri bu denli düşük profildeki bir kadrodan bu kadar fazlasını alan biri oldu mu dersiniz?
Atom Karınca’nın bir karınca sürüsü gibi örgütlenmiş oyuncularının, Simeone’nin Atletico Madrid’i ile kıyaslanacak şiddette geçiş hücumları sergilemesine tanıklık etmek benim gibi futbolseverleri haftalarca gerçek manada mest eden başlıca unsurdu. Onların keyifli ve gole doyuran futboluna Avrupa Ligi fikstürlerinin izin verdiği ölçüde eşlik etmeye çalışan Başakşehir ve Trabzonspor’a da teşekkür etmeli. Ünal Karaman ile dramatik bir ayrılığa giden Karadeniz ekibi sezon başında verdiği kayıplara rağmen her zaman bol pozisyonlu ve eğlenceli bir futbol sergiledi. Sivasspor’un takipçisi konumunda bulunan Okan Buruk’un Başakşehir’i ise bir yandan da Avrupa Ligi grubunu lider tamamlayarak Avcı döneminin makus talihini kırdı ve 2020’ye Avrupa’da bizi temsil eden tek takım olarak girmeye hak kazandı.
Beşiktaş’ın yolunu tutan Abdullah Avcı’nın boşluğunu Okan Buruk ile doldurmak Başakşehir’in modernleşmesi bakımından çok isabetli bir karardı. Geçen sezonun 7. haftasında devraldığı Rize’yi küme düşme hattının ateşinden 11. sıraya taşıyan Buruk, ihtiyar heyetinden farksız takımın merkezini ve ön ucunu İrfan Can Kahveci ile Enzo Crivelli gibi iki dinamik oyuncuya emanet etti. Crivelli rakip stoperlerin oyun kurarken bile korkulu rüyası olunca, İrfan Can da çift yönlü oyununda nihayet eşik atlayınca, Başakşehir’in topla yürüyerek ilerleme zorunluluğu ortadan kalkmış oldu. Yıllardır ligin en iyi sağ açığı olan Visca gol ve asistlerini sürdürünce Başakşehir 2020’ye üç kulvarda girmeyi başardı. Asıl etkileyici olan Epureanu, Clichy, Caiçara, Mahmut ve Topal gibi ayrılığı öngörülebilir isimlerin bile, Avcı döneminden çok farklı olan yeni oyuna ne kadar hızlı ikna olduğuydu. İstanbul takımları arasında gidişatı en az vahim olan Başakşehir gibi gözüküyor.
Yusuf Yazıcı’nın Lille’e satılmasıyla özkaynağını finansmana çevirmeyi başaran Trabzonspor, sezona girerken bir teknik direktörün başında olmayı en çok arzulayacağı kulüptü. Ünal Karaman’ın zaman zaman çılgınca hücum eden ekibi, bazen kendisinin inatla değiştirmediği parçaları yüzünden rakiplerini oyuna dahil etse de, futboluyla çoğunlukla keyif verdi. Takımdaşlarının aldığı keyfi artıran kimlikteki Sosa’nın tempo önderi, Pereira - Novak ikilisinin de istasyonları olduğu pas ağını, Yusuf Sarı ve Abdülkadir Parmak gibi dinamik öğelerle canlı tutup, Sörloth, Nwakaeme ve nihayet takıma katılan Sturridge gibi ölümcül ayaklarla gole çeviren bir Trabzonspor izledik. Sadece birkaç gün önce Karadeniz fırtınası için en büyük merak konusu Sosa’nın daha ne kadar takımın aksiyon lideri olacağıyken, inanması güç şekilde artık geride kalan Ünal Karaman sürecinin neye evrileceği daha mühim.
Ozan - Gustavo - Vedat üçlüsünün dinamizmini Emre’yi taşımak uğruna harcamak ile pozisyon üretmek için kullanmak arasında gidip gelen Ersun Yanal’ın Fenerbahçesi gol beklentisi başta olmak üzere pek çok olumlu istatistikte açık ara ligin lideri olsa da Sivasspor’un 6 puan uzağında kaldı. Çok dominant iç saha maçlarını hep çok silik deplasman performansları takip etti. Mevkisinin dışında oynayan beklere takımın fazlaca muhtaç kalması ve Adil Rami’nin de dahil olduğu stoper havuzundan hala ideal bir ikili çıkmamış olması bütçe / performans planlamasındaki eksiklere işaretti. Bunlara rağmen, kalesini az buz da hata yapmayan 21 yaşındaki Altay’ın gelişimine adamış Fenerbahçe, ligin ikinci yarısına ezeli rakiplerinden bir nebze daha umutlu giriyor.
Avrupa’da başarısızlık trendini yeni ekibinde de sürdüren Abdullah Avcı uygun oyunculara sahip olmadan rakip sahaya yerleşip pas yapan bir takım yaratmayı deneyince yakın Beşiktaş tarihinin en kötü lig açılışına da önderlik etmiş oldu. Neredeyse yeni bir hoca arayışına yönelme eğilimi gösteren yönetimin, ilk icraatı futbolcuların birikmiş maaşlarını ödemek olan bir yönetim ile değişmesinin ardından 6 maçlık bir galibiyet serisi yakalandı. Avcı’nın bir gıdım pragmatistleşmesi ve Atiba’nın 20 yaş enerjisiyle oynamaya başlaması olumlu gözükse de şampiyonluk iddiası taşıyacak bir oyundan söz etmek çok güç. Çebi ve ekibi geçmişin hatalarını tekrarlamamak adına maaş yükünü hafifletmek ve bu seneyi bir geçiş olarak kabul ettirmek zorunda.
Ağustos böcekleri üç büyüklerden en büyük hüsranı son iki sezonun şampiyonu Galatasaray’ın yaşadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Birbirinden büyük şöhretleriyle, bilinçli sevenlerini endişelendiren, yıldızseverlerin ayaklarını yerden kesen transferlerden yalnızca Lemina’dan hatrı sayılır bir verim alabildi Fatih Terim. Falcao attığı golden çok yediği etin kilosuyla, N’Zonzi tatsız ayrılığıyla, Babel umarsız tavırları ve kulak tıkamasıyla, Seri ise Antalyaspor maçına dek sergilediği etkisiz oyunla hafızalarda yer etti. Luyindama işleyen tek tük dişlilerden biriydi ve şanssız bir sakatlıkla sezonu kapadı. Son derece plansız biçimde ve uyumsuz parçalardan kurulu takımın geriye gitmesi kadar, uygulanması gündemde olan kısa vade çözümleri de endişe verici. Terim oyuncuların geleceğine yatırım yapılması gerektiğini söyleyedursun, Galatasaray kiralık oyuncu ya da eski yıldızlar dışındaki kaynaklara inatla yönelmeyecek gibi duruyor.
Gol beklentisi verilerine göre maçtan maça performans dalgalanmasını en düşük düzeyde tutan ve ligin ilk düzlüğünü lider geçirdikten sonra inişe geçen Erol Bulut’un Alanyaspor’u da elbette takdiri hak eden takımlardandı. Ceyhun’un yerine hücumda ve savunmada daha az kayma hatası yapacak dinamik bir oyuncuya sahip olurlarsa seviye de atlayabilirler. 5. hafta itibariyle bazı romantiklerin adını Beşiktaş ile andığı Sergen Yalçın’ın Yeni Malatyaspor’u da takdirlik olmasa da, Vodafone Park’taki galibiyete kadar seyri keyifli bir futbol izlettirmeyi başardı.
Bitik veteran kadrosunun faturasını Bülent Korkmaz’a kesen Antalyaspor, 11 maçlık kazanamama serisiyle bu alanda rakipsiz Ankaragücü ve Adebayorlar, Mensahlar derken altyapı antrenörüne maaş yetiştiremeyen Kayserispor düşmeye en yakın adaylar. İkinci devrenin takip edilesi takımı kim derseniz; hiç şüphesiz Hatayspor’u 1. lig lideri yapan İlhan Palut’un dizginleri ele aldığı Göztepe derim. Hamza Hamzaoğlu’nun gelişiyle yaşadığı dönüşüm dikkat çeken Gençlerbirliği’nde de bir gözünüz mutlaka olsun.
Kendi değerini yaratıp çoğaltan takımların yükseldiği, hazırı tüketme refleksine körü körüne tutunanların çöktüğü bir dönemdeyiz. Harcamasıyla ünlü Real Madrid’in bile kaynaklarını üretmek üzere yönlendirmeye başlaması, Sivasspor’un futbolunu ve ligdeki konumunu daha anlamlı kılıyor. Büyük takımlarımız bu detayı hala ıskaladığı için, 18/19 sezonunun ilk yarısındaki gibi ilk üçün dışında kaldılar. Benzer şekilde, 2008/09’un ilk yarısında büyük üçlüden yalnızca Galatasaray üçüncü sırada konumlanmış, birinci sıraya Sivasspor’un adı yazılmıştı. Bugün 11 yıl aradan sonra liderler; ama bu kez Petkovic - Bilica - Diallo - Mehmet Yıldızlı takımın oynadığı sıkıcı futbol ile değil...
Hücumda tereddütsüz dikine giden, savunmada topu rakiplerin ayağına dolaştıran bir sinerjiyle basan, plansız onbirleri sahadan silen gerçek bir takım olarak zirvedeler artık. Ligdeki hiçbir rakipleri, boş kaleye ya da çaresizce yere uzanmış kalecilere karşı Çalımbay’ın talebeleri kadar çok gol atmadı. Hocalarının futbolcuyken hak ettiği lakaba yakışan oyunlarının acımasızlığını bu göstergeden okumak mümkün. Başarılarını hakkıyla takdir etmek içinse, buraya ulaşırken neyi Ağustos böceklerinden farklı yaptıklarını anımsamak gerek.