Yeni liberalizmin terminolojisinde hepimiz zenginiz, ama negatif zenginiz. Ekonomik gerileme ve çöküşün adı  “negatif büyüme”...

Yeni liberalizmin terminolojisinde hepimiz zenginiz, ama negatif zenginiz. Ekonomik gerileme ve çöküşün adı  “negatif büyüme” olunca, yoksulluğun adı da “negatif zenginlik” olmalı.
Kemalettin Tuğcu’nun çocuk kitapları bir zamanlar çok satar ve çok okunurdu. O zamanlar, Tuğcu kitaplarına yoğun eleştiriler yapıldı. Yapılan eleştirilerde, hastalıklı bir iyimserlik, hayatın olağan akışı dışında bir yaşam kurgusu gibi olumsuz yargılar dikkati çekiyordu. Bu kitapların çocuklar için zararlı olacağına ilişkin değerlendirmelere bile rastlandı.
Aradan geçen zamanda, algılarda ve toplumun kollektif zihniyetinde köklü bir değişim yaşandı. Tüketim kültürü ve tüketim ekonomisi içinde bireylerin “yoksulluk duygusu” ortadan kaldırıldı. Herkes, “haliyle uygunluk” durumundan, herşeyi alması gereken “genel tüketici profiline” indirgendi. Çoklu algının sersemletici sağanağında, sığ, tekli/tek tip bir davranış içinde olmak, tektip davranmak normal hale geldi. Olaylar, olgular ve kavramlar “değişti”. Farklı anlamlar üretildi. Örneğin çok satmak ile çok okunmak birbirini tamamlayan olaylar zinciri olmaktan çıktı.
Günümüzde, çocuk kitaplarında, çocuk oyuncaklarında, düşünsel sürekliliği ortadan kaldıracak bir ürün sunumu öne çıktı. Bu durum, yetişkinler için bile çok tehlikeli iken, çocuk zihninin ve algısının daha oluşurken parçalanması sonucunu doğurmaktadır.
Bu koşullarda artık, eskiden eleştirilen “kaderci, marazi iyimserlik” görünümleri, günümüz koşullarında; geleceksizlik kaygısı içindeki insanlar için insani zorunluluk haline geldi.
Tuğcu kitaplarının, değinilen olumsuzluklar tablosunda,  yeni kavramlar ve yeni anlayışlar karşısındaki içeriği ile yeniden dikkate alınması gerekiyor. Bunu yapınca çocuklar yeniden okuyacak mı? Bu kiatpları okuma fırsatı, ya da olanağı sağlanacak mı? Evet demek çok zor. Haftadan haftaya değişen hamburgerci oyuncakları ile çocuk, hem beyninde, hem de midesinde kesintili, marazi bir yeni dünya tasarımına maruz kalacak. Bu marazi tüketim dünyasını taşıyacak.
Neil Postman benzer tehlikeyi yıllar önce görmüş; “Alfabe ya da matbaa gibi televizyonun da gençlerimizin zamanı, dikkati, ve bilme alışkanlıklarını denetleme gücü sayesinde, gençlerin eğitimini denetleme gücünü yakalamıştır” (Ayrıntı Y. Çeviren: Osman Akınhay). İletilen görüntüde “Berrak olmasa bile saf bir ideoloji var” diyor Postman. Bunu şimdi, internetin de sürece dahil olmasıyla daha iyi anlıyoruz.
Değişim ve hareketin sürekliliği konusunda Heraklit’in ünlü örneğini anımsayalım; bir nehirde iki kere yıkanılmaz. Nehir değişkeni yerine insan değişkenini temel alsak ve insanı göle götürsek sonuç değişir mi? Yine aynıdır. Çünkü nehir ya da göl bir an durağan olsa bile, suya girecek insan değişmektedir. Heraklit’in öğrencisi Kratilos da bunu iddia etmiştir. İnsan da değişim halinde olduğu için, nehire giren insan ile aynı nehire yeniden ve hemen giren aynı insan, değişim içinde olduğu için aynı insan değildir. Bu göz kamaştırıcı açıklamalar denli olmasa da, Tuğcu kitapları açısından da nehir ve insan çok değişti!
Tuğcu’nun naif dünyası, çocukların beynine sinsice ve yoğun bir biçimde saldıran pembe yüzlü vahşi kapitalizm karşısına nerdeyse Marksist metinler haline geldi. Değişen koşullar içerisinde Tuğcu’ da karşıtına dönüşen bir durum oluştu. Bir çeşit köşe kapmaca gibi.
Değişim, durağan kavramların altına yeni zeminler sürdü. Herkesin televizyonda gördüğü kadar ve televizyonda gördü gibi zengin olduğu yanılsaması, Tuğcu kitapları ile çelişiyor artık. Surlarda bir kovukta yaşayan tüketiciler hiçbir satıcının hedef kitlesi olamaz.
Başlangıçta “Negatif zenginlik” dedik. Ama “zenginlik” vurgusu “negatif” bile olsa iktidar için hayırlı bir niteleme değil. Herkesin tüketiciye dönüştürüldüğü bu zamanda, tüm yoksullara da “negatif büyüyen tüketici” dememiz gerekecek.
Kemalettin Tuğcu “negatif” vurgunun yoğun olduğu bu zamanda, pozitif bir profil olarak bütün masumiyetiyle karşımızda duruyor.