Çin’in işgal ettiği Uygurlara yönelik baskı politikalarını kınamak Türkiye’de genellikle ırkçı ve İslamcılara terk edildi. Oysa sosyalizmi...

Çin’in işgal ettiği Uygurlara yönelik baskı politikalarını kınamak Türkiye’de genellikle ırkçı ve İslamcılara terk edildi. Oysa sosyalizmi bir özgürleşme projesi olarak görenlerin veya dünyada demokratikleşme ile insan haklarını ciddiye aldığını söyleyenlerin komplekssiz olarak Uygurların demokratikleşme ve insan hakları taleplerine destek vermesi gerekmez mi? Türkiye’de devletin Kürt yurttaşlara yaptığının benzerini Çin devleti Uygurlara yapıyor onyıllardır. Kürt yurttaşların yanında yer alanlar Uygurların da yanında yer almalı.
Nitekim Uygur PEN Merkezi (ki sürgündeki merkezler arasında) Çin devletinin Uygurları eğitimsiz ve işsiz bırakıp eritme politikasının bir halkası olan yeni katliam bağlamında Türkiye’ye –dünyaya- çağrıda bulunuyor: “Görün, yalnız bırakmayın, bir şeyler yapın!”
Uygur PEN Başkanı Kaiser ÖzHun ile 2007 yazında Senegal’deki Uluslararası PEN Kongresi’nde tanıştık; Uygur PEN Kulübü 2008’de Kolombiya’daki kongrede resmen onaylandı. Bişkek (Kırgızistan) PEN Kulübü gibi oluşumların güç bela da olsa filiz verebildiği Orta Asya’da edebiyat ile ifade özgürlüğünün gelişmesi için PEN üyeleri bir şeyler yapabilir mi? Umarız.
Bağımsız Çin PEN Merkezi Uygurların haklarından yana, şüphesiz. Bağımsız Çin PEN Merkezi’nin Çin’deki üye sayısı yaklaşık 250; birkaçının bir araya gelmesi bile yasak. Ve bir önceki PEN başkanı tutuklanmış durumda. Çin’de Tienanmen katliamı bağlamındaki bir şiiri nedeniyle on yıl hapse mahkûm olan Çinli şair-gazeteci Shi Tao (PEN-Türkiye’nin onur üyesi) gibi pek çok aydın ve yazar hapishanede; hapiste olmayanlar ise ciddi baskılar altında.
Hiçbir tek parti rejiminin PEN’den hoşlanmaması anlaşılabilir bir şey; muhalefet hakkını reddedenler ifade özgürlüğü fikrinden haz etmez.