Marx ve Einstein ile Moda burnunda çay sohbeti
Post-klasik İstanbul manzarası ucube gökdelenlerle. “Sorunlar çözülemez,” diyor Einstein
Post-klasik İstanbul manzarası
ucube gökdelenlerle.
“Sorunlar çözülemez,” diyor Einstein,
“onlara yol açan düşünme düzeyi ile.”
Türkçe! Sanki konuşan benim!
O hayretle, aklıma geleni demez miyim:
“‘Herkesten yeteneğine göre,
herkese ihtiyacı kadar,’ sözü
bir akış belirtir, mekanizma değil.
Çünkü eksik cümle.
‘… verilmeli’ diye tamamlanınca
sonuç: baskıcı, katı merkeziyetçi.
Şu nasıl?: ‘Herkes yeteneğine göre
katkıda bulunsun, ihtiyacı kadar tüketsin.’
Kısaca: ‘Gücünce kat, gereğince tat.’”
“Ama yine mekanizma eksik,” diyor Einstein,
bir yudum açık çayla.
“Hem ya katı piyasa baskısı?” diyor Marx
demli çayından yudumla.
Demek yedi diil, sekiz dil bilirmiş kâfir!
“Sosyalizme giden yol demokrasidir,”
diye mırıldanıyor, güneş batarken
Topkapı Sarayı’nın ardından. “Tarihte kâh
yirmi yılda bir gün geçer,
kâh bir günde yirmi yıl.”
“Coşkuya hasretim,” diyorum. “Ama
yeni bir gün yolda.”
Ertesi gün Gezi Parkı’ndayız nitekim.