Akbelen’deki ağaç katliamına karşı yükselen tepkilerin iktidarın canını sıktığı görülüyor. Özellikle de kalkanlarını, ormanını koruyan halkı engellemek için kaldıran, nine dede kelepçeleyen, milli servet yerine holding kasası koruyan jandarmanın hal vaziyetinin, alandaki gazeteciler sayesinde gözler önüne serilmesi, iktidar açısından bir gözdağını gerekli kıldı. MHP lideri Devlet Bahçeli, alışık olduğumuz ‘zillet, kaos, kalkışma’ temalı açıklamalarından birini yaparak konunun ‘sola’ çekilmesine izin vermedi. Öyle ya, durup dururken halkı sermayeye ezdirmekten söz etmenin veya devletin jandarmasının özel şirket güvenliği gibi davranmasına izin veren iktidarın sorgulanmasına hiç gerek yok. Elde Gezi direnişi gibi düşmanlaştırılmış bir halk hareketi de varken, Bahçeli konuyu ‘sağa’ çekmekte zorlanmadı. 

***

Ve fakat Bahçeli’nin açıklamasında dikkat çeken bir nokta var. “Akbelen’den bir Gezi kalkışması çıkarmak için her alçaklığa teşebbüs ettikleri açıktır” derken hedefinde, kömür madeni için ormanın yok edilmesine karşı üç gün, beş gün değil, yıllardır mücadele eden yöre halkı değil, CHP var. Oysa CHP ve diğer Millet İttifakı ortakları direnişçilerin yanında yer almak için geç kalmışlardı. Öyle ki, halk muhalefete eylemsel bir tavır almaları için çağrıda bulunmak zorunda kalmıştı. Önceki yazımda bu işin tuhaflığına değinmiştim. Seçimden önce çevreye duyarlı, yeşile, doğaya dost plan ve projelerden bahseden, ya da memleket sevdasında birbiriyle yarışan muhalefet partilerinin Akbelen direnişçilerinin yanında, alanda yer alması ancak çağrıdan sonra mümkün olmuştu. Gördük ki, halkın öfkeli tepkisinden onlar da nasibini aldı. Belli ki yerel seçimlerden önce Cumhur İttifakı seçmene karşı doğrudan suçlayıcı ifadeler kullanmak istemiyor. Denizde oynanan kaydırmalı taş misali, muhalefeti halkı provoke etmekle suçluyor. Halbuki asıl provokasyonun ve iç huzuru tahrip edenin, insanların yaşam alanlarına iş makinalarıyla dalıp dönüşü olmayan bir yıkıma yol açmak, ağaçlara sarılan ninelere tazyikli su sıkıp kelepçelemek olduğunu düşünmek akla daha yatkın. Ateşle oynamak tam da buna benzer.

***

Açıklamasının devamında Bahçeli ‘nasıl ki Gezi Parkı’nda konu ağaç değilse, Akbelen’de de ağaç olmadığı kesindir” diyor. Muhalefeti de, sokakları karıştırarak, toplumsal olayları kaşıyarak bir çatışma iklimi kurgulamakla suçluyor. Buna karşın halk muhalefeti, haklı ve meşru olan bu direnişe zamanında ve etkili bir şekilde destek olmamakla eleştiriyor. Yani ortada Bahçeli’nin iddia ettiği gibi bir provokasyon olmadığı gibi, muhalefet partilerinin muhalefet etme biçimine dair halkın ciddi itirazları var. CHP Grup Başkanı Özgür Özel, seçmenlerinin yerel seçimleri de etkileyebilecek bir duygusal kopuş içinde olduğunu söylerken tabanda daha önce görülmemiş bir öfkenin varlığına işaret ediyor, ki bu Akbelen’de vekillere yönelik protestolardan da açıkça görüldü. CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise, ne olursa olsun CHP’ye kızsa da, tepki verse de gidip oyunu CHP’ye verecek bir taban olduğunu söylüyor. Kutuplaşma siyasetinin, seçmenin oy verme davranışında Başarır’ı doğrulayan bir etkisi olsa da, sandığa gitmek konusunda ciddi isteksizlik yaşayan, siyaseti anlamsız bir uğraş olarak görenlerin sayısı her geçen gün artıyor. Bunu tespit etmek için yakın çevrenizden birkaç kişiyle konuşmanız bile yeterli. 

***

Bahçeli’nin halkı galeyana getirmekle suçladığı muhalefet, bizzat kendi seçmenin gözünde aldığı oylarla ‘ağrısız başım’ siyaseti yürüterek, maddi manevi cendere altındaki milyonlarca insanın tepkisini de, öfkesini de göğüsleyemiyor, pasif kalıyor. Karşısındakinin belirlediği çember içinde sıkışıp kalmak, hatta o sınırın daha da daralmasına, ‘kutsal devlet’ adına yol vermenin sonuçları bütün bunlar. Bahçeli’nin haklı olduğu bir konu çemberin muhalefet aleyhine daralmış olması. Ancak devamında ifade ettiği gibi, Akbelen’de boy gösterdiği için değil, aksine, gösteremediği için! Muhalefet, Anayasal bir hak olan sokağın sesinin, iktidar tarafından terör suçuymuş gibi lanse edilmesine izin vererek hem kendi gücünü eksiltti, eksiltiyor hem de oyunu istediği insanların küskünlüğünü, öfkesini çoğaltıyor. Hal ve gidişe göre muhalefete muhalefet etmeyi seçmen öğretecek. Belki zaman alacak ama umarım artık biz de bir kurtarıcı bekleme devrini elbirliğiyle kapatırız.