Yerel seçimlere iki haftadan az bir süre kaldı. Seçim yaparken aslında bir belediye başkanını değil, yeni yöneticilerimizi ve yönetim anlayışını da seçiyoruz. Peki, nasıl bir yerel yönetim istiyoruz? Ne istediğimizi söyleyerek çözümün bir parçası olmak adına bu soruya verdiğim yanıtları sizlerle paylaşıyorum, ekleme yapmak, itiraz etmek serbest.

Belediyeler atık toplama, yol yapma gibi temel hizmetleri elbette aksatmamalı. Ancak bu işler günü kurtarmayı değil kenti geleceğe hazırlamayı hedeflemeli. Atıklar toplanmalı, geri dönüştürülmeli, geri dönüşümü kolaylaştıracak yollar bulunmalı. Atık yakmaktan kaçınmalı.

Basit işlerin insanların hayatını kolaylaştırdığı göz ardı edilmemeli. İstanbul’da son dönemde yapılan meydan düzenlemeleri, âtıl tarihi alanların sanat alanlarına dönüştürülmesi iyi örnekler arasında. Birkaç şirketi zengin etmek değil yurttaşların hayatını kolaylaştırmak amaçlanmalı.

Basit işlere devam. Örneğin, kardeş kentler, sokak panolarında (billboard) ilan değiş tokuşları yaparak birbirlerinin tanıtımına destek verebilir. Reklama para vermeden kentlerimizin yurt dışında tanıtımı artırılabilir.

Şeffaflık ve liyakat padişahlığa benzer cumhuriyet rejiminde erozyona uğradı. İşe alımlar sınavla, gerekirse tarafsız aracı kurumların denetiminde yapılmalı. Belediyelerin özgeçmiş havuzlarına, çeşitli ayrımlara neden olabilecek fotoğraflı özgeçmiş bile kabul edilmemeli. Arpalığa dönüşmüş belediyelerdeki fazla kadrolarla vedalaşmalı.

Yol yapmayı asfaltlamaktan ibaret sanmayıp, bisikletleri ve yayalaştırmayı hesaba katmalı. Pedal destekli bisikletler (elektrikli) yokuş sorununu da çözüyor ama ülkemizde bisiklet yolu yoksa bisiklet sürmek zor. Özellikle ana arterlerden okullara uzanan bisiklet yolları olmalı. Bisiklet deyip geçmeyin. Kentlerde trafik, hava kirliliği ve dışa bağımlı petrol tüketimi sorununu çözebilir. Kopenhag, Amsterdam örnekleri var, ülkemizin iklimi ise daha uygun. Kayseri gibi çok uygun yerler var ama belediyeler fırsatı görmüyor.

Sadece bisikletle olmaz elbette. Ulaşımda elektrikli toplu ulaşım araçlarının (elektrikli minibüs, otobüs, tramvay ve metro) sayısı artırılmalı. Belediyeler istisnalar dışında, içten yanmalı motorla çalışan toplu ulaşım aracı almamalı.

∗∗∗

Belediye binalarının hepsinde enerji verimliliği en yüksek seviyeye getirilmeli, yeni binalar “neredeyse sıfır enerjili bina” standardında yapılmalı. Güneş ve rüzgar gibi kaynaklardan elektrik üretimi artırılıp, belediyelerin kendi enerjisini karşılama oranı azami seviyelere çıkarılmalı. Merkezi hükümet enerji kooperatiflerinin önünü tıkamaktan vazgeçerse, belediyeler bu konuda öncü olmalı, yurttaşlarını enerji üreticisi olmaya teşvik etmeli. Üreten kentliler yaratma prensibini tarımdan tamire, sanattan elektriğe kadar yaymalıyız.

Şehir planlaması geleceğe uygun yapılmalı. İklim krizinin etkileri hesaba katılmalı. Binaların çatılarında güneş paneli kurulması büyüklüğe bağlı kalmadan zorunlu tutulmalı, kurulamıyorsa, çatıdaki uygun alanlar kuruluma uygun şekilde boş bırakılmalı. Her bina yağmur hasadı yapmalı, yalıtım standartları yükseltilmeli, ısı pompalarına ve artacak elektrikli araçlara uygun altyapı zorunlu tutulmalı. Ankara’nın geriden gelen mevzuatlarının ötesinde adım atılmalı. Gerekirse teşviklerle bu zorunluluklar cazip hale getirilmeli.

∗∗∗

Belediyelerin kültür sanat destekleri sansür baskısı altındaki sanatçılar için elzem. Bu alanda belediyeler iyi sınavlar vermiyor. Bütçelerini çok ses getirecek işlere harcıyor, kısa vadeli işler yapıyorlar. Halbuki, bütçenin bir bölümü ünlü sanatçılara, bir bölümü genç yeteneklere bir bölümü ise öne çıkarılması gereken ve destek bulamayan sanat dallarına ayrılabilir. Bu süreç şeffaf bir şekilde yürütülebilir. Konser ve toplantı mekanları, o yılki öncelikli alanlara ve içerikle ilgili koşullar belirlenerek çevrimiçi randevu sistemiyle sanatçılara, yazarlara tahsis edilebilir. Böylece kayırmalar, dedikodular biter, yeni seslere fırsat tanınır.

Kentlerimizin yeşil alan ihtiyacı had safhada. Kentsel dönüşüm sadece binaları yenilemek olamaz. Belediyeler bütçelerinin bir bölümünü yeşil alanın olmadığı alanlardaki eski binaları satın alıp, kamusal alana dönüştürmeye ayırabilir. Kamunun yıkılan binalarını yeşille değiştirebilir. Çanakkale’de İskele Meydanı ve Cumhuriyet Meydanı böyle geliştirildi.

En önemli maddeyi en sona bıraktım. Kentleri güzelleştirmenin yolu korumadan geçiyor. Seçeceğiniz belediye başkanı kentin dokusunu yok edecek, onu bina yığınına dönüştürecek “çılgın ya da manyak projelere” dur demeli. Kanal İstanbul’a karşı çıkmayandan İstanbul’a hayır gelmeyeceği gibi, termik santrala, kenti boğacak bir konut projesine itiraz etmeyen belediyeden de bir ilerleme beklenmez. Bu gibi projelerin önünü kesecek, işlerini zorlaştıracak ve sivil toplum örgütleriyle dirsek temasını sürekli kılacak belediye yönetimlerini sandıklardan çıkarmalıyız.