Nihat Bey, yani tele-vaiz Nihat Hatipoğlu. Akla ziyan ne kadar saçmalık varsa sormalara doyamayan izleyicilerine, akla ziyan yanıtlar verip duruyor. Başlık, o soru – yanıtlardan birine dair. İzleyicisi “çıplak yıkanılır mı” diye soruyor. Nihat Bey de yanıtlıyor: “ÇIPLAK YIKANMAK DİNEN MEKRUHTUR” Çıplak yıkanmak mekruh, yani tiksindirici, iğrenç.Bu konuda Kur’an’da herhangi bir ifade yok. Olsa zaten […]

Nihat Bey, yani tele-vaiz Nihat Hatipoğlu.

Akla ziyan ne kadar saçmalık varsa sormalara doyamayan izleyicilerine, akla ziyan yanıtlar verip duruyor.

Başlık, o soru – yanıtlardan birine dair.

İzleyicisi “çıplak yıkanılır mı” diye soruyor. Nihat Bey de yanıtlıyor: “ÇIPLAK YIKANMAK DİNEN MEKRUHTUR”

Çıplak yıkanmak mekruh, yani tiksindirici, iğrenç.Bu konuda Kur’an’da herhangi bir ifade yok. Olsa zaten “günah” diyecek. Demiyor.

Peki neye dayanarak “dinen mekruh” diyor?

Elbette Hz.Muhammed dönemindeki yaşam ritüellerine, SÜNNET denilen kılavuza dayanarak.

Aksini iddia edecek değilim. Hiç kuşkusuz Hz.Muhammed ve Halifeler döneminde çıplak yıkanılmazdı.

Neden mi?

O dönemde evler bugünkü evlerden çok, çok, çok farklıydı. Hatta o evlere “ev” bile denemezdi. Aktarılanlara dayanarak yazıyorum; bir ailenin bireyleri yan yana kerpiç odacıklarda yaşardı. O odacıkların her birinde erkeğin eşlerinden biri -ve herhalde çocukları- otururdu.

Eklemeye bile gerek yok, odacıklarda tuvalet, banyo, mutfak bulunmazdı.

Muhtemeldir ki, insanlar ya kendilerine ait -penceresi olup olmadığı meçhul- odacıklarda ya da onların açıldığı avluda yıkanırdı.Buradan da çıkartabiliriz ki, o koşullarda çıplak yıkanmak söz konusu olamazdı.

Nihat Bey ve gibiler işte bu gerçeklerden kalkıyor, günümüzde de aynı şeyin uygulanmasını bekliyor. Uygulamayacak olanları peşin peşin İĞRENÇ diye yaftalayarak…

Ne de olsa, bir “hocanın” ağzından çıkan sözün arkası önü araştırılıp düşünülmeden kabulleneceğini biliyorlar.

Milyonların, aklı devre dışı bırakıp körü körüne “inanacaklarına” güveniyorlar.

***

Birgün’ün Perşembe günü manşeti bunun en ilginç kanıtı oldu: Diyanet’in çocuklara ücretsiz dağıttığı Peygamber Ve Gençlik kitabındaki bilim, akıl, eğitim düşmanlığıyla!

Kitap diyor ki:

“Seküler alanlarda yüksek tahsil yapmanın dini inanç ve ibadetler üzerinde olumsuz etki yaptığı tespit edilmiştir. Eğitim sisteminin pozitivist yapısının bilinç ile inanç arasındaki bağı zayıflatıcı bir fonksiyon üstlendiği, eğitim düzeyi artan bireyler arasında dine mesafeli durma eğiliminin arttığı görülmektedir.”

Eğitim ve akılla inanç arasındaki bu ters orantılı ilişki, siyasette de çok açık biçimde ortaya çıkmıyor mu?!

2016 Referandumu sonrası İPSOS’un sandık çıkış anketinin gösterdikleri mesela:

Bu tabloya ve benzeri diğerlerine baktıklarına elbette eğitimden ve “sormayı” düstur edinen bilimden korkacaklar.

Ve ellerinden gelse bilimi, seküler eğitimi toptan yasaklayacaklar. Ama devir o devir değil artık. Bunu yapamıyorlar.

Onun yerine çocukları “dogmanın kabul edilip içselleştirildiği” 6-9 yaş arasında yoğurmaya çalışıyorlar. 4 + 4 + 4 sistemiyle başlattıkları islamcı kuşak projesini her gün bir adım ileri götürüyorlar.

Her okula mescit… Anaokulu çocuklarına cami turları… Bu turlar sırasında kız çocuklarının tam tesettüre sokulması…

Ve daha nice açık, saklı proje!

Tek amaçları var: AKLI KUŞATMAK!

***

Akılla inanç ya da eğitimle toplumsal, siyasal bilinç arasında böyle bir ilişki varsa…

İktidar oy potansiyelini eğitimsiz kitlelerde görüyorsa…

İki kere iki dört etmez mi!

AKP-Erdoğan akla düşman olup seküler eğitime savaş açmaz mı?!

Çıplak yıkanmanın “dinen mekruh sayıldığını” söyleyebilen Nihat Bey, ödüllendirilip rektör yapılmaz mı?!

Rektör yapıldığı üniversitenin adı da -alay eder gibi- İslam Bilim v

Teknoloji Üniversitesi konmaz mı?!

Taze rektör Nihat Bey nasıl yıkanıyor sahiden?