Seçim bitti, demokrasi isteyen tarafta moraller bozuk. Adil olmayan koşullara rağmen az farkla da olsa kaybedilmiş bir seçim, tek adam rejimi karşısında birleşenleri haliyle mutlu etmedi. Şimdi muhasebe yapma ve yeniden örgütlenme zamanı. 
Örgütlenmeyi çoğu kişi sokağa daha güçlü çıkmak için bir araç gibi algılasa da ondan daha fazlasından bahsediyoruz. Seçimden seçime tanıştığımız, oy verdiğimiz partileri değiştirmekten, sandıktaki gözlemciye adıyla seslenebilme avantajından, zor durumdaki bir yoldaşa yaslanacak omuz olabilmekten. Sendikada çoğalarak hakkımızı aramaktan bahsediyoruz. İdeallerimizi, bir dernek çatısında daha etkin bir biçimde gerçekleştirmekten, aynı idealleri paylaşanlarla buluşmaktan söz ediyoruz. Sadece bunlar da değil, iş arayana iş bulabilmek, sesini duyuramayanın sesini duyurmak için de örgütlenmeliyiz. 

***

Bir milyon üyeli, aktif bir örgüt düşünün. Kulağa hoş geliyor ama yeterli değil. Örneğin CHP bunlardan biri ancak bu örgütün birlikte iş yapabilme, haberleşme becerileri tartışılır. Mesajların ortaklaşmadığına, bilgiye erişimde sorun yaşandığına hepimiz onlarca kez şahit olduk. Örgütlenmek ilk adım gibi görünse de aynı anda atılması gereken bir başka adım da örgüt içi iletişim. Başta siyasi partiler olmak üzere tüm örgütlerin, WhatsApp’ın ötesine geçen dijital iletişim kanallarına ihtiyacı var. Gençlerin siyasete dahil olmalarını da kolaylaştırabilir bu araçlar.

Kağıt üstünde değil, çağa uygun olarak dijital platformlarda, hiyerarşiye takılmadan iletişim kuran, ilgi alanlarına göre gruplaşan, iş yapmak için bir araya gelmelerini sağlayan araçlarla desteklenmiş bir parti, bir sendika veya bir dernekten bahsediyorum. Bir milyon kişinin onda biri o gün içinde aktif olsa sosyal medyada istediği konuyu gündeme getirebilir, haksızlığın yaşandığı yerde olabilir veya aynı anda birçok şehirde aynı etkinliği düzenleyerek ülkenin gündemini değiştirebilir. Boykotlar, etkinlikler, protestolar daha kolay örgütlenir, çözüme dair örnekler bir anda ülkenin bir ucundan diğerine ulaşır. Karar alma süreçleri hızlanır, süreçlere katılım artar. 

***

Sokakta bir milyon üyeyi her zaman buluşturamazsınız ama dijital dünyada bir milyon kişinin görüşünü alabilir ya da onların paylaştığı bir anketin sonuçlarına bakarak yüzbinlerce kişinin ne düşündüğünü öğrenebilirsiniz. Üye sayısının az olduğu bölgelerdeki üyelerin bile, ülkenin her köşesindekilerle bir bütün içinde olmasını sağlar. Paylaşılan belgelere herkes rahatça ulaşır, strateji ve iletişim kampanyalarında ortaklaşılabilir. Her şeyden önce bilgi çok hızlı paylaşılır. Çok seslilik korunur ama mesajlar demokratik ve hızlı bir süreçten geçirilerek kısa sürede ortaklaştırılabilir. Uzlaşma kültürünü öğretecek araçlar dijitalde mevcut. Bu örgüt içi disiplini de beraberinde getireceğinden, eleştiriler örgüt içinde kalır, dağınıklık ortadan kalkar. Kararlılık öne çıkar. Dijitale övgüler dizerken bir gerçeği de atlamayalım. İmza kampanyası gibi yöntemleri sadece dijital mecralarla sınırlamak da doğru değil. Bu kampanyalar, sokakla temas ettiğiniz, görünürlüğünüzü artırdığınız eylemler. Sanal dünyayla gerçek arasında iyi bir denge şart.

Bazen yakama nükleer karşıtı rozetlerimden birini takarım. Onu taktığımda, otobüste, sokakta davranışlarıma daha çok dikkat ederim. Çünkü benim yanlış bir hareketim, sözüm, tüm nükleer karşıtlarına mal edilebilir diye düşünürüm. İşte örgütlülük böyle bir şey. Tek olsanız bile hep çok olduğunuzu hatırlatır, güven verir, sorumluluk yükler. Bir sivrisinek güçsüzdür ama aynı odadaki 10 sivrisinek kimseye uyku vermez. 

***

Türkiye’de daha demokratik bir yönetimin olmasını istiyorsak, sadece sandıkların başında iki gün bekleyerek bunu yapamayacağımızı kabul etmeliyiz. Devrim hayat boyu sürer ve mücadele de hayat boyu sürer. Kötü haber; mücadelenin tatili yok. İyi haber: mücadele etmekten daha güzel bir şey yok. Dans edemediğimiz devrimin, devrim olmadığını unutmazsak elbette.