Türkiye’nin 2024-2026 yıllarını kapsayan Orta Vadeli Programı (OVP) açıklandı. Program, saray rejiminin hayal ekonomisinden gerçeğe bir adım yaklaştığını gösteriyor. Büyüme beklentisi düşürüldü. Bir önceki programda yüzde 24,9 olan 2023 enflasyon tahmini yüzde 65’e çıkarıldı. İşsizlik ve cari açık tahminleri artırıldı. Buna rağmen yeni hedeflerin de iyimser olduğu söylenebilir. OVP’de dikkat çeken bir başka nokta ise makroekonomik hedefler arasındaki “yeşil dönüşüm” başlığı ve hemen hemen her alana yayılan “yeşile boyama” çabaları.

∗∗∗

Metinde 44 yerde yeşil kelimesi geçiyor. Uluslararası sınıflamayla uyumlu yeşil taksonomi oluşturulması, AB’nin Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması’na uyum için kurulacak emisyon ticareti mekanizması ve iklim yasası gibi ana politikaların hayata geçirilmesi planlanmış. AB’nin Yeşil Mutabakatı’ndan “yeşil limana” kadar birçok yeşillikle dolu plan. Daha birkaç hafta önce kömür madeni için Akbelen Ormanı’nı kesenin aynı hükümet olduğunu bilmesek, bu yeşil masal içinde oldukça sağlıklı günlerin bizi beklediğini düşünebilirdik. Gerçeklerin yeşil değil kapkara olduğunu biliyoruz, değişim için de bir programdan çok daha fazlası gerekiyor.

AKP ve Mehmet Şimşek’in başını çektiği yeni ekonomi takımının yeşile ilgisinin bir nedeni var elbette. Türkiye’nin boşalmış hazinesinin paraya ihtiyacı var. İşsizliği düşürmek için yabancı yatırımcıya gereksinim var. Dünyada ise finansman kanalları artık yatırımlarda sürdürülebilir ve iklim dostu olmak gibi kıstaslar arıyor. AB ile ticaret yaparken ek vergilere maruz kalmamanın yolu yeşil üretimden geçiyor. Kamu alımları yeşil kıstaslar içeriyor. Yeşil çabanın ciddiyeti ve kıstasların samimiyeti tartışmaya açık olsa da yeni dünya düzeninde kapitalizmin içinde bir yeşil yol haritasının belirlendiği ortada. Türkiye ise iklim müzakerelerini 10 yıl geriden izleyen, Kyoto ve Paris gibi anlaşmalara en son taraf olan, AB ile bağını koparmış, büyük enerji tasarrufu ve yenilenebilir enerji potansiyeline rağmen kömür ve nükleer lobilerin yolunda ilerleyen bir ülke. Üstüne kara para aklama ve terörizm finansmanı konusunda sınıfta kalmış, gri listeye düşmüş.

Dünyada yeşil finansman son 10 yılda 100 kat arttı. Sürdürülebilir finansmanın da 2022’de 4,2 trilyon doları bulan pazarının 2032’de 30 trilyona çıkacağını tahmin eden çalışmalar var.

∗∗∗

Türkiye’nin paraya ihtiyacı var ama eski politikalarını önceliklendirirse, örneğin kömür santrallarında ısrar ederse, kredi bulması oldukça zor. Rüzgar ve güneşe yönelirse bu çok daha kolay. Karbon ticareti ve karbon vergileriyle de uğraşmak zorunda kalmaz ki bu da ihracatı yakından ilgilendiren bir durum. Özetle söylersek, Şimşek ve ekibi sıcak para arayışında yeşil fırsatları göz ardı etmemiş diyebiliriz.

Gelelim iç meselelere. OVP’yi ciddiye alırsak, Erdoğan ve ekibinin aynı faiz politikasında olduğu gibi ciddi bir “U dönüşü” daha yapması gerekecek. OVP’deki şu paragraf bile 21 yıllık politikaların başlı başına inkarı çünkü: “Özellikle enerji, sanayi, ulaştırma ve tarım sektörlerinde bütünleşik ve çevre dostu politikalar benimsenerek sürdürülebilir, düşük emisyonlu, yüksek teknolojiye dayalı üretim teknikleriyle Türkiye’nin uluslararası rekabetçi konumu güçlendirilecek” Karayolu ve havayolu ulaşımını destekleyen, mera ve tarım arazilerini inşaatlara açan, ülkeyi kömür santrallarıyla dolduranlar mı söylüyor bunu?

∗∗∗

Metni esas alırsak, yerli kömür başta olmak üzere, iklim krizinde dış güçleri sorumlu tutan söylemlerden vazgeçip, gerçekçi bir emisyon azaltım hedefinin kabul edilmesi gerekecek. Dostlar alışverişte görsün diye ortaya atılan 2053 net sıfır emisyonunun, ayakları yere basan bir yol haritasıyla desteklenmesi gerekecek. 21 yıldır çektiklerimiz, Saray ve Cumhur İttifakı’ndaki ortaklarının sevdikleri yeşilin fotosentez yapmadığını bize gösteriyor.

∗∗∗

Ortada gerçek bir dönüşüm niyeti olduğunu düşünmek elbette iyimserlik. Programda yeşilin ağırlığı, bize daha çok kaynak bulmaya dayalı bir mecburiyetten bahsediyor. Saray ekibini ve beton, kömür ve asfalttan nasiplenen çevresini biraz tanıyorsak, onların programdaki yeşili griye boyamak için şimdiden çeşitli takiye planları hazırladıklarını söyleyebiliriz. Şimşek ve ekibi ise yeşil meselesinde ciddiyse, faizden sonra ikinci bir kavga daha onları bekliyor. Bu defa sadece Erdoğan’ı değil, bu düzenden beslenip zenginleşen dostlarını da ikna etmeleri gerekecek.