Peru’da SOL zamanı
Castillo’nun platformundan aday olduğu Özgür Peru Partisi kendisini Marksist-Leninist olarak tanımlıyor. Aynı zamanda 1930’da hayatını kaybeden Mariategui’nin takipçisi olduğunu söylüyor. Mariategui, Gramsci’nin fikirlerine yakın fikirlere sahip ve ülkedeki yerli sorunun çok önemli olduğunu hep vurgulamış.
Öncelikle Castillo ve Peru halkını kutluyorum. Peru’da sol bir adayın seçilmiş olması hepimiz açısından bir mutluluk kaynağı. Bizlere de Türkiye’deki mücadelemiz açısından umut ve heyecan veren bir durum.
Pedro Castillo aslında ilginç bir aday. Peru siyasetinde ismi yeni duyulan biri siyasetçi. Eşi ile birlikte köy öğretmenliği yapan birisi ve yıllardır da kırsal da bu görevini yerine getiriyor. Castillo aynı zamanda Öğretmenler Sendikası yöneticiliğini de uzun yıllardır yürütüyor. 2012 yılında gerçekleşen büyük öğretmen grevinde ismi öne çıkıyor. Ama 2021’de Castillo’nun seçimlerin ilk turunda yüzde 19 oyla ipi en önde göğüslemiş olması herkes için şaşırtıcı bir sonuç oldu.
Burada en önemli konulardan birisi de Castillo’nun karşısındaki aday Keiko Fujimori’nin temsil ettiği kimlik. Keiko Fujimori, neoliberal popülist bir lider olan ve şu anda yolsuzluk ve suç şebekeleriyle ilişkisi nedeniyle hapiste olan Alberto Fujimori’nun kızı. Keiko Fujimori’nun arkasında Peru’nun büyük sermayesi, bütün elitleri, orta üst sınıfları, mafyatik örgütleri ve büyük maden şirketleri yer alıyor. Bu açıdan da Fujimori’nun yenilgiye uğraması, arkasındaki bu büyük burjuva blokunun yenilgiye uğramış olması başlı başına bir sevinç kaynağı olmalı.
CASTILLO’NUN PROGRAMI
Pedro Castillo Özgür Peru Partisi’nin adayı olarak seçime katıldı. İlk turda üçüncü sırada yer alan Yeni Peru Partisi lideri Mendozo da ikinci turda Castillo’yu destekleyen koalisyonun parçası oldu. Mendoza’nın Yeni Peru Partisi ise biraz da klasik Keyneysen sol programa sahip olarak tanımlanabilir.
Castillo’nun platformundan aday olduğu Özgür Peru Partisi kendisini Marksist-Leninist olarak tanımlıyor. Aynı zamanda 1930’da hayatını kaybeden Mariategui’nin takipçisi olduğunu söylüyor. Mariategui, Gramsci’nin fikirlerine yakın fikirlere sahip ve ülkedeki yerli sorunun çok önemli olduğunu hep vurgulamış. Son dönemlerde Latin Amerika’da yerlilerin siyasete ağırlıklarını koyduğu biliniyor. Bolivya’da Evo Morales’in liderliği bunun bir örneği Chavez de buna bir örnek, Castillo da benzer birisi.
Castillo’nun bulunduğu Özgür Peru Partisi ise ekonomik konularda daha radikal görüşleriyle biliniyor ama kimlik konularında daha muhafazakar, sosyal-muhafazakar olarak nitelendiriliyor. Castillo, Ekonomi politikalarında özellikle madencilik endüstrisini gerekirse millileştireceğini, yurtdışına kar transferlerini sınırlandıracağım söyledi. Peru, dünyanın ikinci bakır üreticisi. Altın, gümüş gibi pek çok maden kaynağına sahip ancak madenlerin çıktığı alanlar yoksulluğun daha fazla olduğu yerler. Castillo bu kesimlerin de desteğini aldı. Bir başka vaadi ise toprak reformunu derinleştireceğini söylüyor. Toprak reformunu derinleştirme, eğitimin ve sağlığın eşit bir şekilde kamu hizmeti olarak herkese ulaştırılacağını da Castillo’nun programının önemli parçalarını oluşturuyor. Diğer önemli bir vaadi ise kurucu Meclis aracılığıyla anayasayı yenilemek. Alberto Fujimori döneminde hazırlanan anayasayı yenilemek ve kurucu Meclisi’in de sosyal hareketlerin, sendikaların vebali örgütlerinin katılacağı demokratik bir süreçle oluşması gerektiğini savunuyor. Yalnız söylediğim gibi bir koalisyon ve son dönemde ekonomi politikalarında biraz da ılımlı politikaları öne çıkardığını da söylemek gerekir. Önümüzdeki dönemde bu vaatlerine ne kadar uygulayabileceğini de göreceğiz. Peru yarı başkanlık sistemi ile yönetiliyor ve Parlamento’nun da önemli bir rolü var. Parlamento’da ise sol çoğunlukta değil, o yüzden burada önemli tartışmalar bekleyebiliriz.
Sosyal muhafazakar olarak değerlendirilmesinin nedeni eşcinsel evlilikleri ve kürtajı onayladığını dile getirmemesi, toplumsal cinsiyet konularına çok fazla yer vermemesi. Bunun dışında da küresel iklim değişikliği ve ekoloji konularında da fazla bir duyarlılık göstermiyor. Bunun nedenlerinden birisi de madenin ekonomi açısından çok önemli olduğu bir ülke olması Peru’nun. Zaten emtia ve maden fiyatlarının yükseldiği dönemlerde çok hızlı büyüyor Peru ekonomisi düşüş gösterdiği dönemlerde de sorunlar yaşıyor. Böyle bir toplumsal tabana sahip olduğu için madenlere ve enerji üretimine karşı çıkması çok kolay değil. Rejime karşı Peru’da büyük bir güvensizlik ve tepki var. Bunun nedenlerinden birisi de Covid 19 sürecinde Peru’nun çok kötü bir sınav geçirmiş olmasıdır. Peru, Meksika ile birlikte en fazla ölümün olduğu ülke ki 150 bini aşan bir ölüm rakamından söz ediyoruz. En genel hatlarıyla Castillo emekçilerin, ezilenlerin, kırsal kesimde yaşayanların, yerlilerin oylarıyla seçildi. Büyük burjuvazinin, ülkenin elitlerinin tepkisine rağmen bu başarıyı elde etti.
LATİN AMERİKA’DA YENİ SOL DALGA
Fujimoro, Castillo için ‘kızıl tehlike’ nitelendirmesini yaparak ‘halimiz Küba’ya, Venezueala’ya, Bolivya’ya benzeyecek’ sözleriyle bir propaganda yürüttü. Bunun belli bir etkisinin olduğu da görülüyor. Latin Amerika’da yeni bir pembe dalgadan söz edebiliriz. Kolombiya’da Duque rejimine karşı isyan devam ediyor. Şili’de bir ölçüde Castillo’nun da örnek aldığı kurucu meclis modeli başarıya ulaştı. Brezilya’da Lula’nın önündeki engeller kaldırıldı, seçimlere katılması ve başarılı olması bekleniyor. Onun için Latin Amerika farklı dinamiklere sahip bir ülke olarak kendini gösteriyor. Bir yönüyle Türkiye ile paralellik kurulursa Peru’da Fujimoro’ya karşı bir cephe oluşmuş durumda ve bunun sonucunda Castillo’ya oy verenler içinde bir kısım liberallerin, merkez sağ seçmenlerinin de olduğunu söylemek gerekir. Türkiye’de Erdoğan ve AKP karşıtı bloka benzer bir blok oluşturmuş durumda bu açıdan ciddi bir benzerlik var. Fakat ciddi bir farklılıktan da söz edebiliriz. Türkiye’de, D.Avrupa’da metropol kentlerde eğitimli kesimler daha çok soldan yana, laiklik, kimlik talepleriyle öne çıkıyor sağ popülist akımlar ise daha çok kırsal kesimlerde etkinliği öne çıkıyor. Latin Amerika’ya baktığımızda ise metropoldeki eğitimli kesimlere baktığımızda bunlar genellikle sağı, Fujimoro gibi liderleri desteklediklerini görüyoruz solu ise kırsal kesimdekiler, yoksullar ve yerli halk temsil ediyor.
*SOL TV’de yapılan söyleşiden alınmıştır.