İzlediğimiz yayın anlayışı, her aşamada iktidarın, birtakım ekonomik siyasi ve dini güç odaklarının tepkisine ve baskısına uğruyor olsa da bu çizgimizden asla geri adım atmayacağız. Mahkemelerce aleyhimize açılmış yüzlerce ceza davaları, haksız biçimde aldığımız hapis ve tazminat cezaları, gerçekleri okura ulaştırmamızdan asla bizi vazgeçiremez.

Şimdi “delikanlılık” yaşında, kutlu olsun!

İbrahim Aydın - Yönetim Kurulu Başkanı

BirGün gazetesi bugün, birkaç ay içinde kapanır “öngörülerini”  boşa çıkararak Türkiye’nin en etkili gazetelerinden biri olmuştur. Kolektif bir mülkiyet üzerinden binlerce insanın küçük katkılarıyla kurularak, yayına başladığı 14 Nisan 2004 tarihinden bu yana kesintisiz yayın hayatını sürdürmektedir. Bu başarısının en önemli nedenlerinden birincisi, gazete ne zaman bir sıkıntıya düşse onu yoktan var eden binlerce okurun desteği olurken ikincisi ise gazeteyi en zor şartlarda bile çıkarma iradesi gösteren çalışma arkadaşlarımızdır. 

BirGün’ün kolektif yapısı, aynı zamanda mevcut holding medyasının sahiplik yapısının da eleştirisidir.

Günümüzde medya, büyük sermaye gruplarının yatırım yaptığı bir alan oldu. Özellikle Türkiye’de medya şirketleri sırtlarını devlete veya birtakım çıkar gruplarına dayayarak var olageldiler. Egemen burjuva siyaseti de medyayı kendi çıkarları doğrultusunda kullanıp, toplumu manipüle etme aracına dönüştürdü. Bu düşüncenin değişmez bir gerçek olduğunu sanan birçok çevre, ezilen sömürülen halkın çıkarlarına hizmet edecek her girişimi, alternatif bir medya inşasını, ta başında başarısız bir çaba olarak gördü. Ama biz bu “öngörünün” doğru olmadığını, 20 yıllık yayın hayatımızla ispatladık.     

Gazetenin çıkış hazırlıkları ülkenin birçok ilinde toplantılar yapılarak tartışılmış, “bir başka dünya” için mücadele eden çok sayıda aydın, sanatçı, yazar, bilim insanı, gazeteci, meslek örgütü, sendika yöneticisi, işçi, memur ve esnaf tarafından kurulmasına karar verilmiştir. Emekçilerin, ezilenlerin kendi gündemlerine ayna tutacak, onların sorunlarını yazıp çizecek ve tartışılacak bir medya ihtiyacı zaten ortadaydı. Bunun başarılması için güçlü bir irade ve cesaret gerekiyordu.  BirGün’ün kurucu kadroları, yine aynı ihtiyaçlar doğrultusunda 1980’li yıllarda çıkarılmış ve başarılı olmuş, ancak 12 Eylül darbecilerince kapatılmış “Demokrat gazetesi” deneyiminden de cesaret aldılar. 

Bir gazeteyi tanımlayan yayın politikası, ilkeleridir. Çıkışının birinci noktası, ülkenin “ana akım” medyasının ve holding gazetelerinin yayın politikasına itirazı, o politikaların altında yatan medyanın sahiplik yapısını eleştirmekti. İkinci nokta ise Türkiye medyasının devletin resmi politikalarının adeta borazanı olması eleştirisinden hareketle, halkın sorunlarını merkezine alma iddiasıdır. Yayın hayatına başladığı günden bu yana gazeteciliği, demokratik bir toplum yaratma çabasının parçası olması gerektiği ve demokrasinin de kendi sorunlarını doğru kavramış bir halk tarafından kurulacağına olan inancıyla sürdürmektedir. 

BirGün’ü; hiçbir ekonomik ve çıkar grubuna bağlı olmadan,  bağımsız, özgürlüklerden ve demokrasiden taviz vermeyen bir yayın çizgisiyle, emekten ve ezilenlerden yana, sesi duyulmayanların sesi olan, bir gazete olarak tanımlıyoruz. Varlık nedenimiz, içinde bulunduğumuz sömürü düzenine karşı olan toplumsal muhalefetin sesi olmaktır. Emekten yana ve daha adil bir dünyanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Daima barıştan yana tavır alıyor,  çıkar ilişkileri yerine adalet ve eşitlik kavramlarını yüceltiyoruz. 

NELER YAPTIK?

BirGün’ün 20 yılında, Türkiye’nin içinden geçtiği en kritik dönemeçlerinde nasıl bir tutum içinde olduğunu kısa da olsa anımsatmak isterim.  

BirGün Gazetesi’nin tarihi, Türkiye’nin son 20 yılına damgasını vuran AKP’nin neoliberal politikalarına karşı mücadele edenlerin, hem bir parçası hem de onların sesi olma tarihidir. Bir yandan ülkemizin yeraltı ve yerüstü kaynaklarının sermaye gruplarına peşkeş çekilmesini deşifre ederken diğer yandan da kamu mallarından biri olan Tekel gibi kurumların özelleştirilmesine direnen Tekel işçilerinin Ankara’da aylarca süren direnişlerinin yanında yerimizi aldık. 

İktidar ülkemizin bürün derelerini, akarsularını HES şirketlerine satarken, buna karşı mücadele eden Derelerin Kardeşliği Platformu’nun yanında olduk. Maden şirketleri doğayı talan edip zehirlerken, gazetemizin sayfalarını doğa ve çevre mücadelesinin sesine dönüştürdük. 

AKP iktidarının devleti ve toplumu despotik ve gerici bir tarzda dönüştürme süreçlerinin hep karşısında,  demokratik, laik ve özgürlükçü politikaları savunduk. ABD destekli tarikat ve cemaat ittifakına dayanan iktidarın referandum sürecinde, “darbelerle hesaplaşıyoruz”  aldatmacasını elimizden geldiğince deşifre ederek, bunun bir darbelerle hesaplaşma olmadığını, tam tersine demokrasinin ortadan kaldırılma süreci olduğunu yazdık. 

AKP iktidarının 2010 referandumu sonrasında adeta ceberut bir tarzda toplum üzerinde baskı kurma çabası ve halkın günlük yaşam tarzına müdahalesi, Türkiye tarihinin en kitlesel direnişini; Gezi isyanını ortaya çıkardı. Gazetemiz bu süreçte adeta yeniden doğdu. Yandaş medyanın bu direnişi görmezden geldiği günlerde, direnişi ifade eden en güzel manşetler BirGün’ün sayfalarındaydı. 

Çözüm süreci olarak ifade edilen Kürt sorununun tartışıldığı koşullarda, barış şiarını destekledik ancak gerçek çözümün anti demokratik uygulamalara, sömürüye ve emperyalist müdahalelere karşı halkların ortak mücadelesinin önemini dile getirdik. 

Bugünün tek adam rejimini çok önceden gördük. İktidarın bir yandan demokratikleşme kılıfıyla toplumsal meşruiyet sağlamaya çalışırken diğer yandan tarikat ve cemaatler aracılığıyla devleti ve toplumu nasıl kuşattığını hep yazdık, tartıştık. Bu düzenin ezilen, sömürülen emekçi halk için daha fazla sömürü ve baskıya dönüşeceği öngörüsü ile toplumsal muhalefetin gelişip güçlenmesine destek olduk. Haberlerimizi yaparken objektif olmaya çalıştık ama tarafsız olmadık. Tarafımız, her koşulda ezilen, sömürülen, emekçi halkların yanı oldu. 

Tarikat ve cemaat yurtlarında yaşanan çocuk istismarlarını gündeme taşırken, çocuk gelinlerin büyük dramlarının haberlerini yaptık. 

Başta Soma, Ermenek ve Bartın maden ocaklarında yaşanan iş cinayetlerinin gerçek nedenlerini yazarken; işçilerin düşük ücret ve kötü çalışma koşullarına karşı başlattıkları grevlerin yanında olduk. 

BirGün, gazeteciliğin geldiği aşamada araçlarının çeşitlenip farklılaştığı koşullara da uyumlu bir yeniden yapılanma sürecini, başarılı tarzda yürüterek her geçen gün daha etkili bir medya alanı olma iddiasını sürdürüyor. Her gün bayilerde yerimizi aldığımız günlük basılı gazetenin yanında, İnternet sitesi, YouTube ve diğer sosyal medya kanallarıyla okurun haberlerimize ulaşabilirliğini kolaylaştırmaya çalışıyoruz. 

İzlediğimiz yayın anlayışı, her aşamada iktidarın, birtakım ekonomik siyasi ve dini güç odaklarının tepkisine ve baskısına uğruyor olsa da bu çizgimizden asla geri adım atmayacağız. Mahkemelerce aleyhimize açılmış yüzlerce ceza davaları, haksız biçimde aldığımız hapis ve tazminat cezaları,  gerçekleri okura ulaştırmamızdan asla bizi vazgeçiremez. Gerçek devrimcidir ve BirGün halkın gerçeklerini her koşul ve şartta dile getirmeye devam edecektir.  20. Yaşın kutlu olsun BirGün. 

Bu vesile ile gazetemizin kuruluş aşamasından beri içinde yer almaktan onur duyduğumu belirterek, BirGün’ü bu yaşına taşıyan, bir zaman diliminde kadrosunda bulunan tüm emekçilerine ve değerli okurlarına bir kez daha teşekkür ederim.