Türkiye’yi kamp boyunca yakından takip eden gazetecilerin çoğunun bildiği, bilmeyenlerin de hissettiği takım içi huzursuzluklar başarısız sonuçlar gelince su yüzüne çıkmaya başladı. Daha önce Fatih Terim’in çalıştırdığı takımlarda görmeye alışkın olmadığımız sorunlar Türk futbolunda bir dönemin fiilen sonuna geldiğimizi gösteriyor. Terim’in getirdiği tek adamlık devrinin sonu... Aşırı motive edilmiş futbolcularla başarı kazanma devrinin sonu... İlk iki maçta dakika alan 17 futbolcunun 8’i altyapı eğitimlerini yurtdışında almış oyuncular. Taktik disiplini yüksek yeni jenerasyon belli ki Terim’in dilinden anlamıyor. Terim’in Ozan Tufan, Burak Yılmaz, Volkan Şen, Caner Erkin gibi oyunculardan vazgeçememesinin temel nedeni bu oyuncuların o dili anlıyor olmaları. Eski Galatasaraylı golcü Milan Baros bir röportajında Fatih Terim’in bize taktik verdiğini hiç hatırlamıyorum demişti. 2001 – 2011 yılları arasında Milan forması giyen Andrea Pirlo, iki yıl önce çıkan ama nedense şimdi gündeme gelen kitabında da Terim’in taktik yetersizliğinden bahsediyordu. Arda Turan’a Terim ile arasının açılmasını göze aldıran şey İspanya kariyerinde kazandığı temel modern futbol gerçekleri. Futbol artık sistem oyunu. Messi’nin FIFA Yılın Futbolcusu ödülünü Ronaldo’ya kaptırmamasının ana nedeni olan tıkır tıkır işleyen sistem...

Yarattığı belirsizlikler ve adaletsizlikler sebebiyle eleştirilen 24 takımlı yeni formatın tek güzel yanı grup aşamasının son maçlara girerken her takımın, turnuvanın en kötüsü olan Türkiye’nin dahi yoluna devam etme şansı olması. 6 grubun en iyi 4 üçüncüsü bir üst tura çıkacak ve 2 farklı Çek Cumhuriyeti galibiyeti Türkiye’nin, maçları tamamlanan A grubunun üçüncüsü Arnavutluk’u geride bırakmasını sağlayacak. Kuvvetle muhtemel grupların en az birinde 2 puanlı bir üçüncü de olacağı için Türkiye bir üst tura çıkmış olacak ve A ya da B grubunun birincisiyle oynayacak. Fransa’daki 10. günümün maçı A grubunun liderini belirleyecek karşılaşma; İsviçre – Fransa

Almanca, Fransızca, İtalyanca ve Romanca olmak üzere dört resmi dili olan İsviçre’nin bazı maçlarında taraftarların yaşadıkları bölgenin dilinde tezahürat yapması ortaya komik durumlar çıkarabiliyormuş. Göçmen nüfusu da hesaba katarsak resmi olanların dışında ülkede konuşulan dil sayısını hesaplamaya iki elin parmakları yetmez. Şöyle ki; İsviçre’nin 23 kişilik kadrosunun 19’unu 11 farklı ülkeden göçmen çocukları oluşturuyor. Dil demek kültür demektir. Memlekette politikacılar meydanlarda avazları çıktığı kadar “tek millet, tek dil” diye bağıradursunlar, kişi başı gelirin en yüksek olduğu ülke, doğal zenginliğimizi hastalık olarak gördüğümüz için kültürel anlamda da bizi sollamış durumda.

Maça dönecek olursak, Fransa Teknik direktörü Deschamps daha önce ilk 11’de oynatmadığı Sissoko, Gignac, Cabaye ve son maç yedek kulübesinde olan Griezmann ile Pogba’yla maça başlarken iki maçta da vazgeçmediği Kante, Payet, Giroud ve Matuidi yanına oturtmuştu. Rotasyonsever teknik adamın üç maçta da ilk 11’de görev verdiği 5 oyuncu var; savunma dörtlüsü ve kaleci.

İsviçre maçın ilk dakikalarından itibaren grup ikinciliğine, yani beraberliğe razı görünüyordu. Fransa ise yine iştahlı oynamaya devam ediyordu. Ev sahibi maçın adamı seçilen İsviçre kalecisi Sommer’i bir kere Pogba ve bir kerede Payet geçmeyi başarsa bu sefer direklere takılıyordu. Maçın son dakikaları yaklaştıkça tempo düştü. Fransa’nın ilk iki maçta galibiyeti bulduğu dakikalar geldiğinde İsviçre kendi yarı sahasında top çeviriyor Fransa ise pres yapmıyordu. Fransız taraftarlar duruma tepki gösterince futbolcular oynar gibi yapsa da maç başladığı skorla sona erdi. Bu sonuç Fransa’ya liderliği getirirken İsviçre 4. kez katıldığı turnuvada ilk kez bir üst tura çıkmayı başarıyordu.

Grubun diğer maçını Arnavutluk Sadiku’nun golüyle Romanya’yı 1-0 mağlup ederek 3 puan ve -2 averajla en iyi üçüncü olup olmayacağını beklemeye başladı. Milli takımlar düzeyindeki turnuvaların gücünü ve büyüklüğü şöyle anlatayım. Geçen sezon Vaduz’da kiralık oynayan Sadiku’nun misal Real Madrid’e oynuyor olsa ve performansıyla takımını hem La Liga’da hem de Şampiyonlar Ligi’nde zirveye taşıyıp FIFA Yılın Futbolcusu ödülünü alsa dahi Arnavutluk’ta onun kim olduğunu bilmeyenler mutlaka olacaktır. Ancak Romanya’ya Arnavutluk tarihinin ilk Avrupa Şampiyonası golünü atarak ilk galibiyetini ve ilk puanını kazandıran ve belki de turu getiren Sadiku’yu artık sadece Arnavutluk’ta değil dünyanın herhangi bir yerinde bütün Arnavutlar tanıyor. Anneler, nineler, dedeler dahil...