Hatırlarsınız diye düşünüyorum, zira oldukça hassas, milli ve manevi değerlerimizi zedeleyici bir konuydu. İtalya, ‘en tehlikeli ithal gıda maddeleri’ listesinde Türk fındığını, kanserojen aflatoksin maddesi içerdiği gerekçesiyle’ ilk sıraya oturtmuştu. Vaktiyle ‘her gün bir avuç iyi gelir’ kamu spotuyla tüketilmesi önerilen ve Türkiye’nin ihraç ettiği ürünler arasında en büyük ekonomik paya sahip olan fındığımızın itibarı sarsılmıştı. Yerli malı haftasının en gözde ürününün, ‘aganigi-naganigi’ yemişinin kalitesi sorgulanır olmuştu. Fındık Tarım Satış Kooperatifleri Birliği de aflatoksin maddesiyle ilgili üreticileri uyarmış ve ihracatın sürdürülebilir olmasının önemini vurgulamıştı. Ne var ki sorun fındıkla sınırlı değildi. İtalyan Tarımcılar Derneği tarafından hazırlanan listede, Türkiye’den ithalatı yapılan bazı meyve ve sebzelerde de aflatoksin ve pestisit (tarım ilacı) seviyesinin belirlenen sınırların üzerinde olduğu yer almıştı. Rusya’dan domates, Ukrayna’dan çilek, Azerbaycan’dan biber iadesi derken benzer haberler birbirini takip etti. 

*** 

Türkiye’nin, çoğunu AB ülkelerine ihraç ettiği tarım ürünleri, yıldan yıla artan bir oranla iade ediliyor. Sebep, limit üstü pestisit yani tarım zehri kullanımı. Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, 2021 yılında 372 parti ürününün AB tarafından Türkiye’ye iadesinin yapıldığını açıkladı. Veri, 2018’den bu yana oranın üç katına çıktığını gösterdi. Mesele şu ki, Tarım ve Orman Bakanlığı pestisit konusunda denetim yapıyor olsa da Buğday Derneği, sonuçların kamuoyuyla şeffaf bir şekilde paylaşılmamasından şikayetçi. İhracat yapılan ülkelerin tarım ürünlerimizi reddedip iade etmesiyle gündemimize giren bu konu iki büyük soruyu da beraberinde getiriyor. İlki, dış pazara sunulanlarda durum buyken iç pazarda satışa sunulan tarım ürünlerinde kullanılan pestisit oranı ne? İkinci soru, sınır kapılarından geri çevrilen meyve, sebze, bakliyat ve kuruyemişlere ne oluyor? 

***

Gıda güvenliği alanında önemli araştırmalara imza atan, hazırladığı raporlarla halk sağlığının göz ardı edildiği uygulamalarla ilgili toplumu bilgilendiren ve bu yüzden iktidarla karşı karşıya gelen, sadece bilim insanı olarak işini yapması sebebiyle hakkında çeşitli soruşturma ve davalar açılan Gıda Mühendisi Dr. Bülent Şık, Türkiye’de yasak olmasına rağmen kullanılan tarım zehri türlerinin bir listesini çıkardı. Bunların insan sağlığına, çevreye ya da belirli bir canlı türüne, örneğin arılara, zarar verdiği kesin olarak kanıtlandığı için yasaklandığını söyleyen Şık, ilk başta güvenilir olduğu iddia edilip kullanılmasına izin verilmiş olmasına rağmen zararı yıllar sonra anlaşıldığı için yasaklanmış da çok sayıda pestisit olduğuna dikkat çekiyor. 

***

Kullanımı yasaklanmış pestisit kalıntılarına ürünlerde rastlamamamız gerekirken, iade edilen gıdalar üzerinde yapılan çalışma sonuçları işin böyle olmadığını gösteriyor. Şık’ın listesinin en başında çocuk sinir sistemine ve bilişsel gelişimine zarar verdiği için kullanılması AB ülkelerinde yıllardır yasak olan klorpirifos var. Bu, Türkiye’den AB’ye ihraç edilen tarım ürünleri üzerinde yapılan testlerde en fazla tespit edilen tarım zehri. Yasaksa neden hala kullanılıyor, bu maddenin üretimi ve satışından kimler para kazanıyor izaha muhtaç. Ülkenin ekonomik şartları göz önünde bulundurulduğunda, artık açlık seviyesine gerilemiş bir derin yoksulluk gerçeğiyle yüz yüzeyken, okulda karınlarını doyuracak bir öğün yemekten yoksun bırakılan çocukların, ulaşabildikleri kadarıyla da sağlıklı bir şekilde beslenemiyor oluşu tam bir felaket olarak görülmeli. 

***

AB ülkelerinin sağlıksız bularak reddettiği ve Türkiye’ye iade ettiği gıdaların dönüp dolaşıp sofralarımıza gelip gelmediği de bu noktada çok haklı ve endişe içeren bir soru. Tarım ve Orman Bakanlığı, iade edilen ürünlerin piyasaya sunulmadığını ve imha edildiğini söylüyor. Bu açıklamanın endişeleri gidermeye yeterli olup olmadığıyla ilgili kararı size bırakıyorum. Şahsen, benzer durumlarda herhangi bir hükümet yetkilisinin açıklamasıyla ikna olamayacak kadar deneyimli bir yurttaşım. Kaldı ki bu doğru bile olsa, tonlarca gıdanın düzgün denetlenmemesi yüzünden imha ve ziyan edilmesinin de akla uygun bir tarafı yok. 

***

Heinrich Böll Stiftung Derneği tarafından hazırlanan ve Türkiye’den Dr. Bülent Şık’ın katkı sunduğu Pestisit Atlası isimli rapor yayınlandı. Rapor, Türkiye’nin dünyada en çok pestisit kullanan ülkelerden biri olduğunu rakamlarla ortaya koydu. Zehre maruz kalanlarda kalp ve böbrek yetmezliği görülürken; parkinson, lösemi, kanser, tip2diyabet, obezite, astım ve hormon bozukluklarında da ciddi artışlar yaşandığı vurgulanıyor. Tehlikeli pestisitlerin AB ülkelerinde kullanımı yasaklanmış olsa da üretim ve ihracatının engellenmiyor oluşu bu konuda uluslararası bir çözümden uzak olunduğunu gösteriyor. Ne dersiniz? Türkiye, kalkın sağlığını öne koyan idareciler tarafından mı yönetiliyor sizce? Yoksa işlerin Allah’a havale edildiği ülkeler liginde mi yerimiz?