Meseleyi biliyorsunuz. Erk Acarer, Diyanet’in “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil” fetvasını yazdı. BirGün de tuttu, mühim bir şeymiş gibi haberi manşete çekti.

Aralarında Bişey Bakanı Bekir Bozdağ da olmak üzere, AKP ahalisi saldırıya geçti. Linç kampanyası başlatıldı.

Sonuçta da anladık ki: Diyanet’e soran kişi... O baba… Soruyu gündemine alan Din İşleri Yüksek Kurulu… Yanıtı kaleme alan kişi... Sonuçta bunu fetva diye “kendi internet sitesine” koyan Diyanet değil… Bunu gündeme getirip haber yapanlar sapık!

“Nasıl yani” diye sormayın. Değerli kalemşor... Üstün gayretleri nedeniyle Sabah Gazetesi’ne terfi ettirilen Hilal Kaplan, Twitter mesajıyla demiş ki:

“Özelden sorulan sorunun, özelden verilen cevabını yayan bu din düşmanları olduğuna göre, soruyu soran sapıklar da bunlar.”

Bakınız, burası çok önemli!

Eğer bir cevabı yayıyorsanız, soruyu soran sizsiniz. Ki, bu aynı zamanda SAPIK SİZSİNİZ demek oluyor.

Gazeteci olmanız, bu konuda haber değeri görüp yazmaya karar vermeniz sizi kurtarmaz. Kusura bakmayın!

Ayrıca, Hilal Kaplan’ın parmak bastığı mesele hiç mi aklınıza gelmedi. Sorarlar. Hilal hanım sormuş:

“(O kişinin) ‘nikâhı düşürür mü?’, sorusuna seküler hukukun vereceği cevap ‘boşanma davası açılmadıkça düşmez’. Hangi hukuk daha ‘sapık’ bu durumda acaba?”

Eyyy Erk Acarer... Eyyy BirGün yöneticileri... Hiç mi aklınıza gelmedi sahiden! Böyle bir tartışmada seküler hukuk, kızına şehvet duyan (ve muhtemelen tecavüz eden) babaya olsa olsa “boşanma davası aç, nikâhın o zaman düşer” dermiş... Der ve Hilal hanıma göre, muhtemelen susar otururmuş...

• • •

Yok!

İroni bile götürmüyor bu tartışma! O kadar çirkin, o kadar pis.

Daha birkaç gün önce, Rize’de Çocuk Esirgeme Kurumu çocuklarının emanet edildiği Mehmet Nuri Gezmiş’in taciz/tecavüz iddiaları gündeme gelmedi mi! Üstelik de hakkındaki ağır / çirkin suçlamaların ta 1983 yılına kadar uzandığı ortaya çıkmadı mı?

Kamunun emanet ettiği çocuklara tecavüz edilmesinin, ensest kadar çirkin bir suç olduğu... Oysa yıllarca göz yumulduğu anlaşılmadı mı?

Cinnet getirmek işten değil. “ÖZELDEN SORULAN SORU” imiş...

Size yanıtı, yine sizin mahallenizden verelim. VAHDET Gazetesi dün, “10 ÇOCUKTAN 4’Ü TACİZE UĞRUYOR” manşeti ile çıktı.

Gazeteye bilgiyi veren, Ankara Barosu Çocuk Hakları Kurulu Başkanı Avukat Türkay Asma. Demiş ki:

“Kız ve erkek çocuklarımızın yüzde 35-40’ına yakını cinsel istismar ile karşı karşıya. Aslında rakamlar çok daha yüksek, ancak çocuklar korktukları için tacizleri saklıyor. Çünkü taciz vakalarının çoğu ENSEST. Birçok çocuk babası, dedesi, abisi, amcası, dayısı veya başka bir yakınından cinsel istismar görüyor.”

• • •

sok-sok-birgun-sapikmis-103327-1.Kız ve erkek çocuklarımız… Taciz ve tecavüze uğruyor… Pek çok vakada da suçlu “AİLE İÇİNDEN BİRİ”. Hatta öz baba!

Belli ki, böyle BİRİ, Diyanet’e “kızıma şehvetim kabardıysa karımla nikâhım düşer mi” diye sormuş. Diyanet de (tek tek kaynak belirterek) yanıtı, yani fetvayı vermiş:

“Babanın kendi öz kızını öperken şehvet duyması durumunda nikâhın ne olacağı konusunda görüş ayrılığı vardır. Bazı mezheplere göre, babanın şehvetle kızını öpmesi ya da şehvetle ona sarılmasının nikâha bir etkisi yoktur. Hanefilere göre ise; babanın, kızını şehvetle öpmesi, kızına şehvetle sarılması durumunda kızın annesi bu babaya haram olur. Ancak bu tür sonuç doğuracak tutmanın, teni tenine değerek olması ya da altının sıcaklığını iletecek kadar ince bir örtüden olması gerekir. Kalın elbiselerden tutarak ya da vücuduna bakıp düşünerek, şehvet duymak, bu tür bir haramlık oluşturmaz. Ayrıca kızın, 9 yaşından büyük olması gerekir. Şehvet duymanın işareti, erkeğin organında bir uyanma, uyanıksa uyanışının artması, kadının da kalbinin heyecanla çarpmasıdır.”

Anladınız değil mi! Babanın bir sapık olması, konumuz değil. Kız (ya da erkek) çocukların yaşadığı travma da değil.

Merak ettiğimiz, böyle bir durumda adamın eşiyle nikâhı düşer mi, ?düşmez mi?

Buna karar verebilmek için de bilmemiz gerekenler, kızın ne giydiği, yaşı falan… Eğer üzerinde kalın bir elbise varsa, mesele yok! Eğer baba, dokunmadan şehvet duyuyorsa, hiç mesele yok!

İşte, Hilal Kaplan ve benzerlerinin savunduğu şey, bu. Özelden sorulan bir soruya özelden verilen cevap-mış!

Kız çocuklarını, kadını “erkeğin malı gören” bir zihniyetten.. Yani siyasal İslam’dan söz ediyoruz.

Bir kadının –örneğin Hilal Kaplan’ın- bile böyle bir zihniyeti savunacak kadar “ele geçirilmiş olmasından” söz ediyoruz.

Konuşup tartıştığımız şey, marjinal bir görüş değil.

Günden güne bu ülkeye hegemonyasını dayatan dinci faşist ideolojinin literatürü / paradigması!

Hatırlasanıza, Erdoğan’ın uğruna kendini paraladığı Mısır Devlet Başkanı Mursi iktidara gelince neler olmuştu... Müslüman Kardeşler görüşü, Anayasa’ya dönüştürülmek üzereydi. O Anayasa’da kadın hiçleşecekti. Öyle ki, “kadın öldükten sonra, kocası 6 saat içinde cinsel ilişkiye girebilir” fetvası bile çıkmıştı.

Diyaneti... Bakanı… Süper kalemleri... Kadınları –hele hamile olanları- sokakta görmekten rahatsız olan profesörlere program yaptıran TRT’si... Dolmabahçe’de, Atatürk’ün çalışma odasından bakarken, göre göre “vapurdan inen mini etekli kızları, kadınları” gören lideri...

Size söyleyecek sözüm yok. Zira siz “BU”SUNUZ. Görüşlerinizi de aslında HİÇ İNKÂR ETMEDİNİZ.

Sözüm, muhalefete… En çok da CHP’ye…

Uyusun da büyüsünler. Tıpış tıpış yürüsünler. Laikliğin tabutuna son çivi de çakıldıktan sonra, bir zahmet ortaya çıkıp kınayıversinler.